GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Fatih YAPAR
YAZARLAR
4 Nisan 2020 Cumartesi

İzmir tartışmaya neden dahil olmadı?

Koronavirüs salgınına “siyaset” bulaşınca virüsün etki hızı yayılımın önüne geçti.  Her nedense “bu mevzu memleket meselesidir, topyekün mücadele gerekir” lafları birçok yerde lafta kaldı.

Bunun en güzel örneğini yardım kampanyaları konusunda yaşıyoruz. İstanbul ve Ankara’nın öncülüğünde CHP’li belediye başkanlarının başlattığı İBAN numaralı bağış toplama kampanyasına İçişleri Bakanlığı engel oldu. Konu yargıya taşınmış olsa da hesaplardaki paralar bloke bloke durumda. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, “Devlet, vali izin vermeden banka numaraları açıklayıp 'Ben yardım topluyorum' derseniz başka devlet, yeni hükümet oluşturmak istiyorsunuz” sözleri meselenin tuzu biberi oldu.

Gerçekten devleti temsil eden vali izin vermezse bir belediye “ben de devlet kurumuyum” diyerek bağış toplayamaz mı?

Bu konuda 1983 yılında kabul edilmiş 2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu var. Bu kanun kesin ve kat’i bir şekilde bir yerde yardım toplamanın valilik iznine tabi olacağını yazıyor. Yardım toplama konusunda muaf olan dernek ve vakıfların meselesi ise ayrı.  Bir de belediyelerin çalışma şekillerini belirleyen 2005 yılında kabul edilen ve büyükşehirlerin görev tanımını yapan 2008 çıkış tarihli 5216 sayılı kanun var.

Bunları niye ifade ediyorum? Çünkü mesele burada düğümleniyor. CHP’li yöneticiler ve belediye başkanları “şartlı bağışı kabul edebiliriz” derken bakanlık “validen izin almanız gerekiyor” diyor.

Elbette son kararı İstanbul ve Ankara’nın başvurusu üzerine idare mahkemesi verecek!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da, “Çağrı yaptım, ekonomik sosyal konseyi toplayın dedim. Yardım kanunu ayrı. Belediye kanunu ayrı. Belediyelerin hizmetleri var, hizmetlerden biri de bağışlardır. Belediye kanunlarında yer alıyor, bağışları alma yükümlülüğü var. Belediye hizmet yapar, bu belediyenin görevidir. Her belde başkanı kendi sınırları içerisinde huzurlu insanları görmek ister. Bunu sadece CHP’li belediyeler için söylüyor aslında. AKP’li belediyeler de yapıyor. Birisi gelip yardım yapmak istiyorsa, ararım belediyeyi yardım yapmak istiyorum derim” sözleriyle girdiği mevzuda önemli bir soru var.

İzmir neden bu tartışmaya girmedi?

İzah edelim!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tartışmalar başlamadan önce 21 Mart Cumartesi günü 11 büyükşehir belediye başkanı ile internet üzerinden görüntülü bir toplantı gerçekleştirdi. Basına “Kovid 19 Toplantısı” olarak yansıyan bu buluşmada Kılıçdaroğlu önlemler hakkında bilgi alırken yapılacakları anlattı. Başkanlara, “Hepimiz bu konuda çalışacağız ve mücadele edeceğiz. Hangi görüşten ve kimlikten olursa olsun kentinizde yaşayan insanların sorularıyla ilgilenmek de sizin temel görevlerinizden birisi oluyor. Ben karamsar değilim. Aklın ve bilimin ışığında biz bu salgını yeneceğiz” mesajını verdi.

O toplantının basına kapalı olan arka plan görüşmelerinde ise şöyle bir durum yaşanır!

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu toplantıda bir yardım kampanyası düzenleyeceğini, hesap açılacağını ve tüm Türkiye’den gelecek desteklerin bu iş için kullanılacağını anlatır. İlk kez orada ortaya atılan bu fikir aslında İstanbul’undur. Bazı belediye başkanları “nasıl olacak” derken İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Yardım toplamak için valilik izni şart. Bize bunu vermeyebilirler. Hesap numarası üzerinden kampanya yapamayız” der. Soyer’in bu sözleri üzerine Kılıçdaroğlu da, “Evet doğru söylüyorsunuz. Olabilir. Buna ilgili hukukçu arkadaşlar ve yetkili birimler bir çalışsın. Kendi aralarında görüşsünler” der.  Ve görüşme başka mevzuların da değerlendirilmesinin ardından sonlanır.

Top artık teknik ekipte yani hukukçularda, bürokratlardadır!

Aynı konu bu kez 11 büyükşehir belediyesinin bürokratları arasında ana gündem maddesi olur. Belediye başkanları arasında yine bir trafik başlar. Bir sonuç alınamaz. İzmir’in duruşu nettir. Büyükşehir, para toplama, hesap açma ve çağrı yapma işine girmeyeceğini net olarak ilan eder. Zaten Başkan Soyer, “Biz İzmir” dediği dayanışma hareketini çoktan başlatmıştır. Bir elin verdiğini diğeri görmeyecek, ihtiyaç sahibine para değil gıda verilecektir. Kimisi sabun, kimisi makarna getirir. Kolilerce pop kek getiren bile çıkmıştır.

Çünkü İzmir’in yaz mevsiminde ciğerlerini yakan yangınlar sürecinde “Orman İzmir” deneyimi vardır. İzmir Valiliği’nin uzun uğraşlar sonucunda kişiler, görevliler, yapılacaklar ve harcanacağı yerler gibi bir dizi taramadan sonra izin verdiği bağış kampanyasından mevzu öğrenilmiştir.

Belediyeler kendi başlarına banka hesabı açıp İBAN numarası ilan ederek işlem yapamazlar!

Ve İstanbul’un günler önce ortaya attığı fikirle ilgili çalışan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş bombayı patlatır. Tüm Türkiye’ye seslenen Yavaş, 29 Mart Pazar günü “Dayanışma İçin 6 Milyon Tek Yürek” der.  Ardından, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu da FOX TV’de İsmail Küçükkaya’nın Pazartesi sabahı yayınında benzer kampanyayı duyurmak zorunda kalır. Devreye Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun’un da girmesiyle proje tüm CHP’li belediyeler arasında yapıldığı açıklanır.

İzmir Büyükşehir Belediyesi genel merkezin de müdahalesiyle girdiği “Biriz Beraberiz” isimli kampanyada Adana Büyükşehir Belediyesi’ne selam gönderirken duyuru görselinde “İBAN yani hesap numarasını” paylaşmaz.  Aynı tavır, Kılıçdaroğlu’nun ilk toplantısında Başkan Soyer’e katıldığını söyleyen Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’de de vardır. Onlar sadece “Belediye Aşevi” için 15 yıl önce valilikten alınan bir izne dayanarak hesap numarası veriler. O bağış yeri de şartlı, sadece yemek malzemeleri ve temini içindir.

Gelelim meselenin özüne!

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin başlattığı dayanışma kampanyasında “Biz Varız” diyenler sıraya girmiş durumda.  İzmirliler kayıtlı olan ihtiyaç sahipleri için nakit para değil aldıkları pirinci, bulguru, yağı Kültürpark’taki alana taşımaya devam ediyor. “Biz Varız” diyenlerin heybesine doldurdukları malzemeler “emin el” vasıtasıyla 20 bin kişiye ulaştı. Böyle kriz ortamlarında “siyasi iradeyle” örtüşen “bürokratik akıl” laf değil icraat yapmaya devam ediyor.

Yardım yaparken siz mi ne yapacaksınız?

Elinizi vicdanınıza koymanız yeterli…