GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
27 Eylül 2018 Perşembe

İzmir modeli

Son dönemde sıklıkla tekrarlanan bir kavram…
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Başkan Aziz Kocaoğlu dönemini referans alarak oluşturulan gelecek kuşaklar için hazırlanmış bir yerel yönetim kılavuzu…
Akademik açıdan tanımlandığında yaşam kalitesini temel alan, demokratik, katılımcı, yenilikçi, sürdürülebilir bir modelden söz ediyoruz.  Yerel yönetimler ve kent planlaması denildiğinde akla ilk gelen isimlerden biri olan Prof. Dr. İlhan Tekeli önderliğinde tam 1,5 yılda tamamlanan projeye karınca kararınca katkı koymaya çalışanlardan biriydim.
Süreç tanığı bir gazeteci olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin merkezi hükümetle ilişki kurma biçimini ele almak bana düştü.Ne mi anlattım?
Merhum Piriştina döneminden itibaren son 15-16 yılda ne yaşandıysa… Daha çok krizlerle dolu inişli çıkışlı sürece ayna tutmaya çalıştım.
Peki, ne mi anladım?
Siyasal kutuplaşmanın zirvede olduğu bir dönemde, siyasal çatışmanın/rekabetin merkez kentlerinden birinde görev yapan muhalif bir belediyenin her türlü engele, baskıya, dirence rağmen başarılı olmanın da ötesinde gelecek kuşaklar için rol model olabileceğini anladım ilk olarak.
Merkezi hükümete karşı ekonomik bağımsızlığın ne denli önemli olduğunu…
Başka kentlerde hükümetin üstlendiği metro, raylı sistem projelerinin İzmir’in öz kaynaklarıyla nasıl yapılabildiğini…
Temel görevi yol, kanal, çöp, park-bahçe olan bir belediyenin bir kenti kalkındırmak için hangi adımları attığını ve de atabileceğini…
Atatürk’ün ‘Milletin efendisi’ olarak tanımladığı köylünün yerel kalkınma hamleleriyle nasıl da ‘sözde değil özde efendi’ olabileceğini…  
Türkiye’nin demokrasi açığı cari açığını bile sollamışken birlikte yönetim denilen kavramın antik İyon medeniyetlerinden bu yana kol gezdiği kentte nasıl yeniden yeşerebildiğini…
*
Tüm bu çalışmaları yaparken gördüğüm başka bir detay daha vardı.
Türkiye pek çok açıdan büyük bir değişim ve dönüşümü birlikte yaşıyor. Sosyal açıdan, siyasal açıdan…
Yeni Türkiye denilen kavramın içinde eskiye dair ne varsa giderek eriyor, azalıyor, siliniyor.
Bir kesim olan bitene alkış tutarken bir kesimin eskiye özlemi hemen her alanda depreşiyor.
Bundan 10 yıl önce ‘Nerde o eski…’ diye başlayan cümleler sadece ‘bayramlar’ için kullanırken şimdi öyle sık öyle çok şey için kullanıyoruz ki!
Nerde o eski valiler…
Nerde o eski başkanlar…
Nerde o eski siyaset adamları, vekiller, cumhurbaşkanları…
Nerde o eski sivil toplum liderleri…
Nerde o eski bilim adamları, rektörler…
Nerde o eski sanatçılar, aktörler…
Nerde o eski sendikacılar…
Nerde o eski gazeteciler, doktorlar…
**
İşte bizim 1,5 yıl boyunca kafa yorup kitaba dönüştürdüğümüz İzmir modeli giderek özlemini daha fazla duyduğumuz ‘o eskiler’ listesinde en tepelerde bugün.
Nerde o eski belediye başkanları…
Nerde o eski reisler…

İşte beni bu projede yer almaya iten asıl sebep buydu. Giderek eksikliğini daha fazla hissedeceğimiz bir anlayışı, bir yaklaşımı, bir yönetim biçimini pamuklara sarıp saklamak ve gelecek kuşaklara hediye etmek…
İnanıyorum ki bir gün birileri İzmir’de herkesin katıldığı, herkese eşit mesafede durmaya çalışan, dürüst-namuslu insanlar tarafından yönetilen, tüm engellere, siyasi ayrımcılığa, baskıya hatta kumpas girişimlerine rağmen kenti topyekûn kalkındırmak için çabalayan, çevreci bir anlayışla hareket eden bu modeli arayacak ve de talep edecektir.
İşte o noktada hiç kuşkum yok ki İzmir modeli eski Türkiye’nin en başarılı uygulaması olarak birilerinin başucu kitabı olacaktır.
Belediye başkanlarının ağlayarak istifa ettirildiği, merkezi otoritenin yurdun her metrekaresinde her geçen gün daha şiddetli hissedildiği, demokrasi-adalet gibi kavramların ciddi erozyona uğradığı, demokrasi açığının basın özgürlüğü, adalet ve insan hakları aleyhine büyüdüğü bir dönemde İzmir modeli, anlayana çölde bir vahadır.
*
Kim ne derse desin… Aziz Başkan 15 yılda İzmir’in boynunu yere eğdirecek hiçbir şey yapmadı, yaptırmadı. Aksine 11 kilometrelik raylı sistem bu dönemde 200 kilometreye dayandı.
On yıllarca kimsenin cesaret edemediği Kadifekale’nin tahliyesi bu dönemde gerçekleşti.
On binlerce kişinin görüşü alınarak yapılan sahil düzenlemesinden Türkiye’nin ilk ve tek yerli karbon-kompozit vapur filosu bu dönemde kuruldu.
Gaziemir’deki Fuar Alanı İzmir’in Merhum Piriştina’nın vasiyeti doğrultusunda gelişmesine dönük kocaman bir adımdı.
Türkiye’nin arıtma tesisi bakımından rekor kıran en çevreci kenti İzmir…
Yerel kalkınmada hükümetin referans aldığı politikaların tamamı İzmir’den…
İstanbul’da, Ankara’da ‘babalar gibi satılan’ malum tarikatlara, Arap şeyhlerine adeta hibe edilen belediye arazileri İzmir’de sanatın, kültürün mabedi oldu. Adnan Saygun, Havagazı ranta değil kente gitti.
Ve daha neler, neler…

Dün büyük bir gündü… İzmir modeli ilk kez görücüye çıktı. Adnan Saygun Sanat Merkezi’ni hınca hınç dolduran çalışanları Aziz Başkan’ı ayakta alkışlarken, o şunu söylüyordu.
Bu hikayeyi birlikte yazdık. Biz yaptık….
Konuşmasını dikkatle dinledim. “Ben” ile başlayan tek bir kelime dahi yoktu.
Biz diyordu, birlikte diyordu. Yol arkadaşlarına tek tek teşekkür ediyordu…
Mesele budur aslında. Bugünün egosu patlaklarına inat mesele budur.
Belki de böyle bir modelin neden İzmir’de yazıldığının şifresi de burada gizlidir.
Gelecek kuşaklara bir kişinin siyasi biyografisi değil 26 bin kişinin 4 milyonun desteğini alarak birlikte yazdıkları bir hikâye model olabilirdi ancak.
Ve bugün her şeyin bir kişiden sorulduğu, bir kişiye emanet edildiği, neredeyse herkesin bir kişinin emrine girdiği Yeni Türkiye’de ‘biz diyen, diyebilen’ az sayıda makam sahibi kalmışken bunlardan en önemlisinin başrolde olduğu bir dönemi model alan bir çalışmada bulunmak neresinden bakarsanız bakın gurur, onur vesilesidir.
Kendi adıma bu gururu yaşıyorum.
-Efendim Aziz Kocaoğlu şunu eksik yaptı, bunu fazla yaptı… Onun yönettiği belediyeden model mi çıkar?
Biz sahip olduğumuz hiçbir şeyin değerini zamanında bilen bir millet olmadık, olamadık. En yakınımızdan en uzağımıza kadar… Kaybettiğimizde anladık değerlerini çoğu zaman…
Bugün nerde o eski… diye başlayan cümleleri geçmişte saydırdığımız, eleştirdiğimiz hatta reddettiğimiz onca kişi, kurum için tekrarlıyor olmamız bu yüzdendir.  Nokta.