GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Adnan SÖKMEN
YAZARLAR
29 Ekim 2017 Pazar

İzmir'in lezzetleri...

İzmirliler'in bir "milli" içeceği, bir çok da "milli" yiyeceği vardır...

Tabii o içeceğin ayran ya da şerbetle akrabalığı yoktur...

Rakıdır...

Yani diğer adıyla "Aslan sütü"

Ama konumuz aslan sütüyle ilgili değil...

Zaten şu "olağanüstü" günlerde rakı muhabbeti yapmanın lüzûmu da yok!..

Neyse uzatmadan gelelim biz, İzmirliler'in "milli" yiyeceklerine...

*BOYOZ

Her zaman listemizin en tepesindedir bu lezzet...

Bize göre börek çörek familyasının Messi'sidir, Picasso'sudur, 

Da Vinci'sidir...

Hatta Nirvana'sıdır...

Ayakkabısı delik gariban da yer...

Pırlantası büyük zengin de...

Basmane'deki berduş Nurettin, gazete kağıdının üzerine koyar yer...

Folkart'taki akıllı evlerde oturan 

Berke Can havuz kenarında...

Yani sınıfı olmayan "birinci sınıf" bir lezzettir boyoz...

Kankası vardır boyozun...

Zeki'nin Metin'i...

Kuru'nun pilavı...

Ya da rot'un balans'ı gibi...

Yumurtadır..

Hani şu tavuğun mu ondan, onun mu tavuktan çıktığı insanlık tarihinden beri tartışılan yumurta...

Yumurta olmazsa boyoz eksik kalır, öksüz kalır...

Mecnun gibi çöllere düşer, Ferhat gibi dağları deler...

O yüzden ayırmayın onları, koparmayın sevenleri...

Kısacası, boyoz sadece boyoz değildir...

Aşktır, şarkıdır, eşitliktir, özgürlüktür...

Tıpkı İzmir gibi...

*KUMRU:

Bizim sıpalık zamanımızda içine sadece üç parça tulum peyniri, iki dilim domat, bir tane de yeşil biber konulurdu...

Yıllar yılları kovaladı; önce ekmekler bozuldu, arkasından kumrular...

Ne varsa doldurdular içine minicik kumrunun...

Sucuk, sosis, salam...

Turşu, hardal, ketçap...

Ee!.. Bu kadar takıp takıştırınca, bozuldu bizim kumru...

Burun kıvırmaya başladı yaşadığı kenar mahallelere...

Bırakıp kaçtı "gevrekçi tablası"nı...

Terk etti Ballıkuyu'daki minibüsçü Cemal'i...

İnkar etti Kale'yi, Çimentepe'yi...

Gitti Çeşme'ye yerleşti şıllık..

Alaçatı'dan villa aldı yüzme havuzlu, bahçe peyzajlı...

Tabii, şan şöhret gelince fiyatını da arttırdı...

Eskiden bir liraya takla atardı, şimdi 15 lirayı beğenmez oldu...

Yani minibüsçü Cemal'in o masum kumrusu, oldu Şevki'nin kuması...

Haa!..

Çakmaları, ucuzları yok mu kumrunun!

Var tabii ki...

Ama onlarda, ablaları gibi şöhreti yakalamak için bekleşir durur, cadde ve sokak köşelerinde....

* SÖĞÜŞ

Bildiğimiz kelle...

Ama bazılarının aziz şehitlerimize benzettiği türden "kelle" değil bu...

Halis muhlis kuzu kelle...

Dilden, yanaktan...

Gözden, beyinden....

İlk kez, tarihi Elhamra Sineması'nın köşesinde tanıştım onunla...

Beyler Sokağı'nda bacaksız bir eczacı çırağıydım o zamanlar....

Söğüşçü Coşkun abi vardı, Elhamra'nın tam dibinde...

Üstünde kar beyaz önlüğü, elinde keskin bıçağı...

Söğüşçü değil, Beyler Sokağı'nın uzman doktorlarından biriydi sanki Coşkun abi...

Usta bir cerrah gibi keserdi haşlanmış kelleyi...

Yanağı kemikten öyle titizlikle ayırırdı ki; sanırsınız kelleyi değil, Ajda Pekkan'ı tezgâha yatırmış kırışıklıklarını alıyor...

Neyse! Biz ustayı rahmetle anıp, söğüşün şifrelerini çözmeye koyulalım...

Temel harcını zaten söyledik bu lezzet ambarının, yani kelleyi...

Amaaaa..

Sadece kellenin tadı değildir söğüşü söğüş yapan...

Domatı var...

Maydanozu var...

Soğanı var...

Kimyonu var....

Tuzu var...

Pul biberi var...

Ancaaakk...

Kellesi kadar önemli pidesi var...

Söğüş, o avuç içi kadar pidenin içine sarılırsa söğüştür....

Ne kalındır, ne incedir o hamur...

İzmir delikanlısı gibi...

Ne beyazdır, ne esmerdir...

İzmir kızı gibi...

Yumuşacıktır, sıcacıktır... 

Bir babanın evladını okşayışı gibi...

Hadi bakalım, afiyet olsun....

Yazarın Diğer Yazıları