GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
11 Kasım 2020 Çarşamba

İzmir aşkı işte budur!

Takvimler 2000 yılını gösteriyordu…

Henüz üç yaşındaydı…

Ama…

Azıcık da olsa yaşından büyük gösteriyordu…

Ailesiyle birlikte plaja gitmişlerdi…

Yüzme bildiği filan yok; dünya sevimlisi İzmirli bir yavru sadece!

Plajda kumdan kale yapacak…

Minik kovasıyla o kaleyi ıslatacak…

Sonra da ailesinin aldığı dondurmayla serinleyecek…

Birden çığlıklar geliyor, az ilerden…

O da ne?

Kendisinden biraz büyük bir çocuk boğulmak üzere…

Bir saniye bile sürmüyor kararsızlık anı…

Annesine ve babasına kaçamak bir bakış atıyor ve…

Kendini iskeleden serin sulara bırakıyor…

Hedefi, o çocuğu kurtarmak!

İyi de…

Büyük cesaretin küçük kahramanı da yüzme bilmiyor ki…

Bırak başkasını kurtarmayı…

Kendisi boğulacak neredeyse…

Allah’tan büyükler yetişiyor, iki yavruyu da Azrail’in elinden alıyor…

Bizim sevimli kahramanımızı…

O günden sonra bir “su korkusu” oluşuyor…

Ailesi o korkuyu yensin diye…

O’nu hemen bir yüzme kursuna yazdırıyorlar…

***

Peki, sonra neler oluyor?

Az bi’nefes alalım…

***

Üç yaşında boğulmaktan kurtulan O çocuğun adı…

Emre Sakçı…

Aklı ve kalbi İzmir’de olan…

Fenerbahçe’nin 23 yaşındaki Milli Yüzücüsü…

Boyu “iki metre”den uzun…

100 kiloluk yakışıklı bir havuz devi…

Tek hedefi var; rekorları parçalamak…

Son dünya rekorunu…

İzmirli depremzedelere armağan ederken…

Göğsüne “İzmir” dövmesi yaptırmayı ihmal etmeyen bir delikanlı…

***

Bazıları dudak büker ama gerçektir…

İzmir’i hep…

Halkına farklı güzellikler yaşattığı için kıskanırlar…

Ve bir gerçek daha…

Bu ülkenin yarısı…

İzmir’de yaşamak için can atar…

***

İzmir, mucizeler şehridir derim…

Örnek, Emre Sakçı’dır…

15 yaşında milli oldu…

Yüzmede az sayıda isme nasip olan bir ayrıntıdır bu…

 

***

 

Beş küsur yıl önceydi…

Türkiye Kulüpler Şampiyonası’nda…

50 metre kurbağalama seçmelerinde…

İzmirli Emre…

17 yaşında 26.67 ile gençler dünya rekoru kırdı…

Bu, şu demekti:

Emre, tüm yaş gruplarında “dünya rekoru kıran” ilk Türk sporcu olmuştu…

Amerika’dan teklif aldı…

O’na, “Gel seni dünya tanısın!” dediler…

Hiç düşünmedi; reddetti…

Conilere şu cevabı verdi:

“Kırdığım rekoru bir çıtayı aşmak gibi görüyorum... Bu rekor (Made in Turkey) bir rekor… Yani yüzde 100 yerli… Bir Türk yüzücünün, Türk antrenörle, Türkiye’de de dünya rekoru kırabileceğini gösterdim... Artık kimse (Bu iş Türkiye’de olmuyor) diyemez... Amerika’ya gelmem… Bizim tek eksiğimiz tesis ve sporcu sayımızın azlığı…”

***

İki yıl önce, ay-yıldızlı formasıyla Çin’de yarıştı…

Kurbağalamada dünya beşincisi oldu…

Bir yıl sonra gümüş madalyayı taktı boynuna…

15 gün önce…

Macaristan’ın başkenti Budapeşte’deki uluslararası yarışmada…

50 metre kurbağalamada…

25.50’lik derece yaptı…

Kısa kulvar Avrupa rekoru kırmıştı…

Önceki gün…

Avrupa rekorunu 25.29’la geliştirdi…

Emre bu derecesiyle…

Tarihin bu kulvarda “en hızlı” ikinci ismi oldu…

Cameron van der Burgh'un…

Dünya rekoru olan 25.25’e “dört salise” ile yaklaştı…

***

İzmirli Emre, an itibarıyla…

“Türkiye'nin gelmiş geçmiş en hızlı yüzücüsü…” unvanını taşıyor…

***

Emre’den, göz yaşartan önemli bir ayrıntı…

Fenerbahçe adına yüzmesine rağmen…

Ailesi ve antrenörleriyle İzmir’de yaşayan yakışıklı bir sporcu…

6.9’luk deprem bu güzel kenti vururken…

Budapeşte’te rekor avına çıkmıştı…

Duydu, kahroldu…

Ailesini, arkadaşlarını aradı…

Yarışma devam ettiği için aklı ve kalbi İzmir’deydi…

Birinci oldu; kendi rekorunu parçaladı…

Gelgelelim…

Büyük acı yaşayan memleketi, bi’an olsun aklından çıkmıyordu…

İzmir aşkı öylesine büyüktü ki…

Havuza bile…

Göğsünde, kalbinin üzerine gelen yere…

“İzmir” yazdırdı…

Yarıştan sonra…

Mutluluğunu yansıtmak için…

O dövmeyi…

Parmaklarıyla yaptığı kalp işaretinin ortasına getirerek…

Doğduğu, büyüdüğü kentin acısına ortak oldu…

***

Ve bunu yaparken de…

İçinden gelen tertemiz duyguları seslendirdi:

“Şehrim orada acı çekerken ben uzaklarda elim kolum bağlı oturmak ve moralimi yüksek tutmak zorundaydım… Deprem haberlerinden uzak durmaya çalıştım ama Ayda ile Elif'i görmezden gelemezdim... Onlar bize mucizenin ne demek olduğunu hatırlatan çocuklardı... Ayrıca İzmir'e yağan yardımları ve İzmirliler’in kenetlenmesini gördükçe bir kez daha dedim ki, (İyi ki İzmirliyim…) Sonra ben de yapmam gereken işe konsantre oldum, çünkü bu sefer farklıydı... Bu sefer İzmir'im için mücadele edecektim… Öyle de yaptım... İzmir için yüzdüm… Bu zor günlerde memleketime biraz moral olabildiysem ne mutlu bana…”

Nasıl sevmezsiniz bu güzel şehri ve insanlarını?

Nokta…

Sonsöz: “Bu İzmir’in bir büyüsü var… Ailem 300 yıl önce geldi, bir daha da gidemedi… / Lucien Arkas – Türk İşadamı, Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı…”