GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Aylin AKDOĞAN
YAZARLAR
15 Ağustos 2018 Çarşamba

İzmir-İN

“Kan yasası bu insanın:

Üzümden şarap yapacaksın

Çakmak taşından ateş

Ve öpücüklerden insan!” (Can YÜCEL)

 

Etkinlik rehberimiz bu hafta da dolu dolu.

Bayram tatiline de az kaldı. Gün sayıyoruz. (son 4)

Bu vesile ile de bayramınızı gönülden kutlarım. Bayram tadında nice günleriniz olsun…

Ama size soruyorum!

Hangimiz düşmedi kara sevdaya?

Hangimiz sevmedi çılgınlar gibi?

Hangimiz sevmek uğruna neler yaptı deliler gibi?

Hangimiz ayrılıkları da sevdaya dahil etmedi?

Hangimiz gizli gizli takip etmedi?

Hangimiz saklamadı başına gelenleri bir sır gibi?

Ve hangimiz anlatmadı/ anlatamadı bi arkadaşının başına gelenleri?

Esra Aylin Akalın, Banu Özkan Tozluyurt ve Mine Çakır’ın “İmza: Kızın”, “İmza: Karın” ve “İmza: Ben” kitaplarından sonra yeni kitapları “Bi Arkadaşın Başına Gelmiş” kitabına da ilgi, sevgi, alaka, destek günden güne büyüyor. Çünkü farklı çevrelerden doksan dokuz kadının en kuytu köşedeki sırları bu kitapta gün ışığına çıkıyor. İtirafları okurken gülünüyor, ağlanıyor, ilham alınıyor, ders çıkarılıyor, “vay be” ile başlanıp, “hadi canım”  ile devam ediliyor, sonra birden cesaretleniliyor ve acaba bende kendi sırlarımı döksem mi türünden bi gaza geliniyor…

Kitabı okurken hangi sırrın kime ait olduğu yazmıyor yani ser verip sır vermiyorlar ancak müthiş tecrübe ve bomba itiraflarda bulunmuş ‘bi arkadaş’la karşı karşıya geliyorsunuz.

Kitabı yayıma hazırlayan Esra Aylin Akalın, Banu Özkan Tozluyurt ve Mine Çakır bu hafta röportaj konuğum oldular ve tüm sorularımı içtenlikle yanıtladılar. Kendilerine kırmayıp vakit ayırdıkları için minnettarım.

Daha nice güzel projelerde de buluşabilmeyi diliyorum.

Sizlere de keyifli okumalar dilerim.

Unutmadan hatırlatmak isterim “Bi Arkadaşın Başına Gelmiş” kitabından elde edilecek gelirin %50’ si Kansersiz Yaşam Derneği’ ne bağışlanıyor.

Bilginize.  

Sizleri tanıyabilir miyiz?

Banu: İnsanları, insanla ilgili, insana ait olan her şeyi çok seven ve yine insanla ilgili iş yapan bir okur yazarım. Şirketlere yönetim, satış, iletişim konularında eğitimler verip yönetim danışmanlığı yapıyorum. “Dut Ağacı” adlı roman türünde ve “Hayat Çocukla Güzel” adlı deneme türünde iki kitabım var. Evliyim, bir kızımız var. Bir de Pamuk adlı bir köpeğimiz, Mia adlı bir kedimiz.

Esra: Üniversitede ekonomi okudum ve 10 yılı aşkın iki farklı firmada pazarlama alanında çalıştım. İkinci kızımın doğumuyla birlikte çocuk odaklı bir işe yatay geçiş yaptım; anaokulu işletmeciliğine. Sonra onlar büyüyünce yeni bir şeylerin arayışına girdim ve yazma tutkumun peşinden gittim. 5 yıl önce Mine ile metin yazarlığını profesyonel olarak yapmaya başladık, firmalara basın bülteni, röportaj metni, konuşma metni, tanıtım metni gibi içerikler sağlıyoruz. Mine ile bir de çocuklara her şeyin en güzelini, en doğru şekilde sunabilme kaygısıyla bir çocuk kitabı serisi yazıyoruz; adı Ottoloyo. 8 kitap olarak planladığımız serinin 2 kitabı raflarda.

Mine: Ben de işletme mühendisliği okudum. Tam 19 yıl farklı markalara emek verdim; ürün müdürü yardımcılığı ile başlayıp pazarlama müdürlüğü ile devam eden beyaz yakalı kariyerime, eşimin yurtdışı görevi sebebiyle zorunlu bir ara verdiğimi sanırken Esra ile metin yazarlığına başladık. Yine aynı dönemde, Esra’nın bahsettiği ve ülkemizi, değerlerimizi eğlenerek tanısınlar diye yazmaya başladığımız Ottoloyo doğdu. Uzaylı minik Ottolar gezegenlerinin kayıp liderini bulmak üzere Türkiye’ye geliyorlar ve ipuçlarını takip ederek onu arıyorlar. Her ipucu bir tarihi esere götürüyor. Marmara ve Karadeniz bölgelerini yazdık, şimdi Ege bölgesini yazıyoruz. Benim de 2 oğlum var, bir de afacan mı afacan bir kedimiz.

Kitabınızın ortaya çıkış hikayesi nasıl?

Banu: Daha önce de kolektif kadın kitabı derlemesi yapmıştık; babaya yazılmış mektuplardan oluşan İmza: Kızın, kocaya, eski kocaya ya da sevgiliye yazılmış mektuplardan oluşan İmza: Karın ve içimizde kalanları söylediğimiz İmza: Ben. Bu üçlemenin sosyal sorumluluk misyonu da vardı, telif gelirlerini farklı kurumlara bağışladık. Yani kadın kadına bir araya gelerek hem anlattık rahatladık, hem de toplumsal bir değer yarattık. Birlikte bir şey ortaya koymak o kadar keyifli bir şey ki, biz biraz dinlenince önceki kitaplarda yer alan yazarlar “hadi yeni bir şey yok mu?” demeye başladılar. Hiç yazamayıp, içinde kalanlar ise alesta bekliyorlardı zaten. Biz de daha fazla bekletmeyelim, yeniden bir ortak güzellik ortaya koyalım dedik.

Esra: Kitabın konusu, İmza:Ben’in Ankara lansmanında çıktı. “Devamı gelsin mutlaka” diye konuşurken, Gülden (Görgülü Güler) bir arkadaşının başına gelen komik bir hikaye anlattı. Biz de gülüştük, hep bir arkadaşın başına gelir zaten diye. Ve böylece yeni kitabın tohumunu atmış olduk. İmza üçlemesinde de kitabın gelirlerini farklı derneklere bağışlamıştık. Bu sefer de kanser konusunda farkındalık yaratmayı amaçlayan, kanser hastalarının ve yakınlarının bu süreci daha kolay geçirmesine yardımcı olan Kansersiz Yaşam Derneği ile kesişti yollarımız.

Mine: Ben İmza üçlemesinde ismen yoktum ama geri planda gerek duyuru sunumunun hazırlanması, gerekse yazıların okunmasında yer almıştım. Uzaklardan gönül desteği vermiştim bir anlamda. Aslında yazılarım da var. Bunda artık perde arkasında kalmayıp, ortaya çıkayım dedim. Banu ve Esra da perdeyi benim için araladılar.

Yani motivasyonumuz, birlikte bir şeyler yapabilmek ve kadın olarak ortaya güzel ve faydalı eser çıkarmaktı. Biz bu kolektif kadın kitaplarıyla “Kadın kadının kurdudur” sözünü yalancı çıkartıyoruz. Kadınlar gerçekten dokundukları şeyi hem güzelleştiriyor hem de çoğaltıyorlar. O yüzden yarışmak yerine birleştiklerinde mucizeler gerçekleştiriyorlar.

 

Neden 99 kadın?

Esra: Aslında 100 civarı yazı hedefliyorduk. Tek kriterimiz politik söylemler olmaması ya da bir kişiyi ya da grubu hedef alan, onları aşağılayıcı söylemler olmamasıydı.

Banu: Yola çıkarken, okuması keyifli olsun, her renk olsun diye mizahi, üzücü, öğretici gibi bir sınır koymadık. Ama taciz yazılarının fazla olacağını düşünüyorduk. Eğer öyle olsaydı, eleme yapmak zorunda kalacaktık ama öyle olmadı. Her türden örnek var. Dolayısıyla aslında elemek zorunda kaldığımız bir yazı olmadı.

Mine: Yani, belli kriterlerimiz olmasına karşın biraz süreç sırasında karar verdik. Son teslim tarihinde 99 yazımız vardı. Zorlayıp 100’e tamamlayalım mı dedik ama sonra 99 çok mistik bir rakam olduğu için olduğu gibi bırakmaya karar verdik.

 

Kendi sırlarınızı anlatmak ve “bi arkadaşınızın” sırlarını derleyip toplamak nasıl bir duygu?

Banu: Aslında biz içini dökmek isteyen kız kardeşlerimize bir nevi ağzı sıkı bir dert ortağı olduk. Birçoğu anlattı rahatladı. Dolayısıyla böyle bir şeye vesile olmak çok güzel bir duygu. Dudak uçuklatan, insanın içini cız ettiren sırlar da var, güldüren, “bu kadar da şaşkın olunmaz ki” denilesi hikayeler de var. Okuyanlar da kendilerinden bir şeyler buluyor, “aaa aynı ben, demek yalnız değilmişim” diyorlar. Kitabın en önemli özelliği hangi yazı kime ait bilinmiyor. Kitabın arkasında yazdığımız gibi, bu konuda “ser veririz sır vermeyiz”

 

Sizce neden hep bi arkadaşın başına geliyor? Yani başımıza gelenleri paylaşmakta neden ketumuz?

Esra: Zaten çok anlatan bir millet değiliz. Hele ki işin içine aptal durumuna düşmek, ayıplanmak, yargılanmak gibi kaygılanınca iyice ketum oluyoruz. Sonuçta içinizi açıp en özelinizi anlatıyorsunuz, insanlar karşısında savunmasız bir nevi çıplak kalıyorsunuz. Bu kolay bir durum olmadığı için de başımıza gelenleri “bi’ arkadaşın başına gelmiş” gibi anlatmak kolayımıza gidiyor. Örneğin eczaneden bit ilacını bi arkadaş için alıyoruz. Çam devirenler hep bi arkadaşlar oluyor. Biz de söyleyemediklerini söyleyebilmeleri için kadınlara böyle bir ortam sunalım istedik. İçini açmak isteyen hangi konuda açmak istiyorsa, o konuda açsın dedik. Sonuçta ona yıllarca yük olmuş konuları hafifletmek de önemli. Ayrıca da belki bunlar da birilerine “yalnız değilmişim” hissi verir, bir diğerine feyz olur diye düşündük.

En çok hangi durumlar bi arkadaşın başına geliyor?

Mine: Aslında kitaptaki yazılarda yola çıkarak her türlü duygu ve durum “bi arkadaşın başına” gelebiliyor diyebiliriz. Komik duruma düşmek ya da aptal görünmek istemediğimizden, utandığımızdan, yargılanacağımızdan korktuğumuzdan anlatamadığımız bir dolu olay var. Komikler de var. Taciz, aldatma gibi kadın kimliğine yapılmış saldırılar da çok yaralayıcı ve çarpıcı. Yine cinsel kimliğini bulma itirafı bence çok etkileyici. Kendiyle hesaplaşmalar ise çok ilham verici.

 

Hem geri dönüşler hem ilgi alaka nasıl?

Banu: Kitabın hazırlanma döneminde de sonrasında da büyük bir ilgiyle karşılaştık. Ancak bizim için önemli olan kitabın daha çok duyulması ve bu ilginin satışa dönüşmesi tabii. Çünkü kitabın çok önemli bir misyonu var. Şu anda 2. baskıdayız Gönül ister ki 5. 10. Baskılara ulaşalım.

 

Kitabın gelirinin yarısı Kansersiz Yaşam Derneği’ne bağışlanıyor değil mi?

Esra: Evet. Kansersiz Yaşam Derneği’nin çok önemli bir projesi var; Ümraniye Eğitim Araştırma Hastanesi Çocuk Onkoloji ve Hematoloji Bölümünü yapıyorlar. Kitapla oluşturulacak kaynak da hem bu hastane için, hem de İstanbul’un en büyük Devlet Çocuk Kemik İliği Nakil Ünitesi ve Servisi teknik donanım ve fiziksel şartlarını iyileştirme projesine aktarılacak. Kolektif kadın kitaplarımızın en güzel yanı, bu sosyal sorumluluk yönü aslında. Kansersiz Yaşam Derneği’nin daha önce Şişli Etfal'in aynı bölümünü kurmalarına şahit olmuştuk. Kitaplar sayesinde, kemoterapi alan yavrumuzun ya da onu bekleyen ebeveyninin çok daha iyi koşullarda zamanını geçirebileceği bir ortam oluşabileceğini bilmek çok mutlu ediyor. En azından çorbada bizim de tuzumuz olacak.

 

Sıradaki proje nedir? “Bir dost” mesajları mı?

Mine: Çok güzel bir fikir! Ama daha bu kitabımız misyonunu doldurmadı ki. Şimdiki odağımız bu kitabı mümkün mertebe en fazla okuyucuyla buluştırmak ve Kansersiz Yaşam Derneği’ne olabildiğince katkıda bulunmak.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Banu: Biz kadınlar bu kitapla aslında şunu gösterdik: Her birimiz farklı bir rengiz ve bir araya geldiğimizde rengârenk bir çiçek bahçesiyiz. Varsın el âlem, “kadın kadının kurdudur,” desin, biz birlikte çoook güçlü, çok güzeliz!

 

İzmir- İN de bu hafta!

Konserler

Günbatımı Konserleri etkinliği kapsamında 15 Ağustos Light İn Babylon (Konak Vapur İskelesi) konseri olacak.

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Tarihi Havagazı Fabrikası Kültür Merkezi’ nde düzenlenen Çim Konserlerinde 16 Ağustos Baba Zula konseri olacak.

Gazino Sako

16 Ağustos Muazzez Abacı

17 Ağustos Linet

18 Ağustos Aşkın Nur Yengi

18 Ağustos Selami Şahin

 

Bostanlı Suat Taşer

16 Ağustos Fatih Erkoç

 

Seferihisar Sığacık Açıkhava Tiyatrosu

17 Ağustos Fatih Erkoç

 

Tren Beach Club

17 Ağustos Teoman

19 Ağustos Buray

21 Ağustos Edis

 

Aliağa Avcı Ramadan

18 Ağustos Edis

 

Jolly Joker Alaçatı

18 Ağustos Yıldız Tilbe

19 Ağustos Gökhan Tepe

21 Ağustos Fatih Ürek

22 Ağustos Ceylan Ertem

22 Ağustos Deniz Seki

 

Optimum AVM

19 Ağustos Buray

 

Aliağa Ağapark

19 Ağustos Bahadır Tatlıöz

 

Çeşme Açıkhava Tiyatrosu

20 Ağustos Sıla ON’ dan Kalan Şarkılar

21 Ağustos Duman

22 Ağustos Gülşen

 

Çeşme Köy

21 Ağustos Yeni Türkü

 

Vera Melissa Urla

22 Ağustos Ceylan Ertem

 

Kafe Pi Beach Club

22 Ağustos Gazapizm

 

7 Bilgeler

23 Ağustos Fatih Erkoç

 

Sergiler

Şefkat İşlegen’ in “Yaşam Anahtarları” isimli sergisi 14- 23 Ağustos’ ta Peri Art Gallery’ de.

Vizyona Girecekler

Köpek Dişi (Dram)

Sevginin Gücü (Dram)

Karanlıkta (Gerilim- Dram)

Benim Adım Osssman (Komedi)

Beyaz Diş (Animasyon)

Çin Çıkarması (Gerilim- Korku)

Milyonluk Kuş (Komedi)

Sevginin Gücü (Dram)

Siccin 5 (Korku)

Yarı Yol (Dram- Aksiyon)

Yarım ile Yamalak (Komedi)

17 Ağustos’ ta vizyonda!

 

Tepekule Açıkhava Sineması’ nda 15- 16 Ağustos “Genç Karl Marx” filmlerinin gösterimi olacak. Detaylara sosyal medya adreslerinden bakabilirsiniz. Gösterimler ücretsiz.

Hezarfen Film ve Tarla Alaçatı işbirliği ile Açıkhava Film Festivali etkinliği kapsamında16 Ağustos’ ta “Deniz Kıyısındaki Ev” filminin gösterimi olacak.

Yeniden Sinematek etkinliği kapsamında “Hakaret” filminin gösterimi 15 Ağustos’ ta Tarihi Havagazı Fabrikası Kültür Merkezi’ nde.

Yeni Çıkanlar

Yazar, düşünür John Berger ve çizer Selçuk Demirel. Biri yazmış diğeri de çizmiş. “Saat Kaç” çıktı. 

Tiyatro

Bostanlı Suat Taşer

15 Ağustos “Bir Baba Hamlet”

 

Kuzguni Sanat Cafe

16 Ağustos Oyun Hamuru Tiyatrosu ile Yetişkinler için Doğaçlama Tiyatro

 

Nazım Hikmet Kültür Merkezi

16 Ağustos “Piraye”

 

Aliağa Açıkhava Tiyatrosu

17 Ağustos “Erkekler Futbol ve Dahası”

 

Çeşme Açıkhava Tiyatrosu

18 Ağustos “Bir Delinin Hatıra Defteri”

 

El sallayan sarı kafa emojisi.

İzmir-İN için önerilerde bulunmak isterseniz aylin.ege@hotmail.com adresine e-mail gönderebilirsiniz