GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Aylin AKDOĞAN
YAZARLAR
8 Kasım 2017 Çarşamba

İzmir-İN

“… gülme, insanın kendisi kadar başkalarıyla da paylaştığı bir şeydir.”

                                                                                       Clarissa P. Estes

Dolu dolu içerikle karşınızdayız.

Geçtiğimiz günlerde sinema tarihçisi, yazar Oğuz Makal’ın “Yönetmenleri ve Filmleriyle Gülmenin Sineması” isimli kitabı çıktı! Kitabı okumanızı gönülden tavsiye ederim. Bir önceki “Tarih İçinde İzmir Sinemaları” kitabını da yine gönülden tavsiye etmeden geçemem. Kitap “TC Kültür Bakanlığı Sinema Kitapları Araştırma Ödülü”’nü kazandı ve Tarih İçinde İzmir Sinemaları belgesel filminin kaynağı oldu. Oğuz Hocamın kitapları gerçekten bir ansiklopedi niteliğinde. Bilginize!

Ve Oğuz Hocam beni kırmadı. Hem yeni kitabı (yeni kitabın ilk röportajı) hem de sinema sektörü ile ilgili sorularımı içtenlikle yanıtladı. Kendisine minnettarım, çok seviyorum ve hayranıyım…

 

İşte sorular ve yanıtlar

Bize kendinizden kısaca bahseder misiniz?

Şimdilerde İstanbul Beykent Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanıyım; aynı zamanda Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-TV Bölümü’nde Öğretim üyesi; aynı üniversitenin İletişim Fakültesi kurucu Dekanlığını yaptım (2010-14). Ancak 2007 yılına dek görev yaptığım Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ndeki anılarım ve sevinçlerimin yeri farklıdır. Asistan olarak başladığım o seksenli yıllar, şimdi aramızda olmayan aynı zamanda şair-öykücü Bilgin Adalı, Oktay Kutluğ, Hüsnü Tekin, inanılmaz bir entellektüel Yavuzer Çetinkaya ve kurucu hocamız-sinema tutkunu denilince ilk akla gelecek, iyi insan Prof. Dr. Jur. Alim Ş. Onaran…

Aman tanrım bir anılar resmi geçiti oldu! Burada son vereyim çünkü gözlerim yaşardı. Tabii ilk ve ikinci evliliğimin kenti, sinemalarını yazdığım, festivalini kurduğum, filmler çektiğim, kitaplar, yazılar yazdığım kent İzmir.  Dostlarım var onlarca, unutmadığım, Oğuz Adanır’dan Yaşar Aksoy’a, Muzaffer Tunçağ’dan Bingül Başarır’a, canım Dario Moreno’nun şarkısındaki gibi “Tatlı İzmir’im… Bak hatıralar hayal oldu, dur desem dönmez ki gitti kayboldu, dönemez artık mutlu günler”… diyebilirim. Ama beni İzmir’e bağlayan  acı hatıralar değil, anlatırken, gözlerimin önüne geldiğinde özlemini, güzelliğini keşfettiklerim, hala İzmir’e ait olduğumu düşünüyorum.

“Yönetmenleri ve Filmleriyle Gülmenin Sineması” kitabının hikayesi nedir?

Sevgili Tarık Dursun K. yıllar önce Bilgi Yayınevi danışmanlığını yaparken benden “100 Filmde Başlangıcından Günümüze Güldürü-Komedi Filmleri”  kitabını istedi. Basıldı, o yıllarda epey iş gördü. Kemal Sunal tezinde yararlandı vb. Ancak “'Türk sinemasındaki güldürü filmlerinden neden hiç söz etmedin hocam?" sorusu zaman zaman karşıma çıktı. On beş yıla yaklaştı, sinemada güldürü/komediyi ele alan kitaplar daha çok oyuncuların çevresinde yayımlandı. Yönetmenlerin, filmlerin çevresinde (örneğin Woody Allen üzerine ) çok az kitap okurun karşısına çıktı.  Baktım gene bana iş düşüyor, filmler, yönetmenler filan derken 568 sayfa olmuş… Kısaca, Woody Allen’ın Melinda Melinda filmindeki tartışmada söylettiği gibi “yaşamın özü komik değil trajiktir, varolmanın korkunç gerçeğinin hiç komik bir yanı yoktur” diyenler için pek uygun değil bu kitap.  Ama gülmek-gülümsemek ve arkasındaki ciddiyeti bulmak için çok uygun. Benim  için en iyi yanı hiç farkına varmadığım -Kuzey Avrupa gibi- kara mizah içeren sinemaları tanımış olmak. Ayrıca dikkat;

“Kahkaha bozguncudur, tehlikelidir. Yersiz bir kahkaha, her şeyden daha büyük bir güçle, yetkili kişilerin iktidarını sarsabilir“ düşüncesini de unutmayalım, kitapta film örnekleri var. Tam zamanı, sana son yıldan bir film tavsiye ediyorum, senarist ve yönetmen Jaco Van Dormael'in filmi: “Yeni Ahit (Le tout nouveau testament). Bu gerçeküstü komedide Tanrı, karısı ve kızıyla normal bir hayat süren sıradan bir Belçika vatandaşı  olsa ve  bir apartman dairesinde yaşasa, bir gün kızı Ea babasının bilgisayarını karıştırıp bütün dünyada yaşayanların hangi gün,  hangi saat öleceğini söylese ardından da evden kaçıp havariler bulmaya çalışsa…izlemek istemez misin?

 

Neden Gülmenin Sineması ve Ağlamanın Sineması gibi bir proje de olacak mı? 

Güzel soru, ama sürpriz bir cevap geliyor,  yakında yayınlanacak yeni kitabımın adı “Damaktadı Sinema”. Bu defa filmlerdeki yemek ve yemek kültürü, ayrıca yemek sanatı üzerinden hanlatılan hikayeler kitabın konusu, üstelik iştah açıcı tariflerde var, okurken filmler arasında ağız sulandırıcı,  öğretici gezinti yapacaksınız. İncelediğim birkaç film adını vermem fikir vermek için yeterli, ‘Julie ve Julia’, ‘Aşçı, Hırsız, Karısı ve Aşığı’, ‘Bir Tutam Baharat’, ‘Büyük Gece/Big Night’, ‘Kızarmış Yeşil Domatesler’, ‘Aşka Ruhunu Kat/Soul Kitchen’, ‘Çikolata/Le Chocalat’, ‘Sarayın Tadları’ ve gurme-sineastlerin en beğendiği filmlerden biri olan ‘Babette'in Şöleni/Babette's Feast’ gibi filmler. Birinci bölümü yemek kültürüne, yemeğin görsel toplumsal tarihine, görsel gastronomiye ayrılı, ikinci bölümü filmlere, basıldığında sanırım 500 sayfayı bulur.

Kitabınız içerik itibariyle Antik kültürden başlıyor ve 21. yüzyıla dek uzanıyor. Bu döneme ait size göre ilk üçün sıralamasını yapmanızı istesem?

Şüphesiz önce Amerikan güldürüsünün yirmili-kırklı yılları, Charlie Chaplin-Şarlo’dan Marx Kardeşlere; ikincisi Jacques Tati-Bay Hulot’lu Fransız komedisi. Üçüncüsü Kuzey Avrupa Komedisi ama Frank Capra, Blake Edwards, Pedro Almodóvar ve tabii ki Woody Allen olmadan güldürü olmaz. Sanmayın ki Allen başta, güldürü yapanlar özel hayatında yaşadıklarını filmlerine yansıtmıştır. O kendini en mutlu hissettiği, hayatında her şeyin iyi gittiği, aşk hayatının ve sağlığının harika olduğu zamanlar en karanlık ve en depresif filmlerini yapmış ya da tersi olmuştur. Ayrıca sanılır ki o Şarlo’yu daha çok sever, Marx Kardeşler’in (bizde Üç Ahbap Çavuşlar olarak bilinirdi) anarşisini, otorite karşıtı komikliklerini, müthiş ironilerini nefes kesici bulur. Gerçekte onların büyük hayranıdır.

Son dönemlerde yine güldürü kültürü adına başarılı bulduğunuz film, senaryo ya da kahraman var mı? 

Gerçekte fazlaca, aklıma gelen birkaçı  şöyle: 

Damián Szifrón’un yönettiği ‘Asabiyim Ben (Wild Tales)’, Wes Anderson’un ‘Büyük Budapeşte Oteli’, Wolfgang Becker’in ‘Elveda Lenin’, David Wnendt’in yönettiği ‘O Geri Döndü’. Bu son film “Adolf Hitler 2015 Almanyasına çıkıp gelirse ne olur?”  sorusunu soruyor. Bir izleyici izledim gülmekten mahvoldum:) Hitler söz konusu ve iğrenmeme rağmen gülebiliyorum o kadar söyleyeyim.

İçinde bulunduğumuz dönemde esasında güldürü kültürü adına pek çok örnek karakter ya da filmler var. (yerli ve yabancı) Ancak bir Charlie Chaplin sizce neden yok?

Bunu en iyi artık aramızda olmayan yazar  Mehmet Baydur yanıtlıyor, o diyorki, Şarlo’nun serseri kişiliği insanlığın tümünü temsil eder, içimizde iyi, dürüst, insancıl olan ne varsa, bunların tümünün temsilcisidir bu küçük serseri. Ve  sonra bu serseriyi çok geliştirir Chaplin. Örneğin Altına Hücum, Şarlo Diktatör’de ya da Mösyö Verdoux’de olduğu gibi insanlık sorunlarının tartışılmasına izin verir. “Ortak mutluluğumuzla yaşamak istiyoruz, ortak mutsuzluğumuzla değil. Birbirimizi hor görmek ve birbirimizden nefret etmek istemiyoruz. Bu dünyada herkese yetecek kadar yer var,” diyen ve şeytani bir hiciv, kara mizah ve toplumsal eleştiri yapan Şarlo’yu bugün artık yaşatamıyoruz, yerini kaba espriler yapan, dondurma gibi eriyip giden  hiç bir iz bırakmayan, geyik diyaloglarını bile aratan diyaloglarla dolu komedi olduğunu söyleyen filmler aldı. Ayrıca bırakın filmleri, kötü halimize bile gülemiyoruz çağındayız…

Sinema sektörünü meslek olarak seçen ya da seçmek isteyen arkadaşlarımıza önerileriniz var mı?

Bu soruya Woody Allen ile cevap verebilir miyim? “İnsan bir şeyi, çok ciddi olarak arzu etmeye görsün, hiçbir şey erişilmeyecek kadar yüksekte değildir”. Okullarından kurslara, atölyelere, DVD’lere, kitaplara öğrenebileceği, kendini geliştirebileceği her şey var, istemek cevaptır.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Woody Allen acaba Roma, Paris, Barcelona için yaptığı gibi acaba İzmir için de bir film yapsaydı, ne anlatırdı, nasıl bir hikaye kurardı diye düşünüyorum. Ayrıca hatırlatırım Roma’dan Sevgilerle filmi Domenico Modugno’nun ünlü İtalyan klasiği "Nel Blu Dipinto Di Blu (Volare)" şarkısı eşliğinde başlamış, konuk oyuncu-İtalyan tenor Fabio Armiliato ünlü Puccini’nin iki enfes aryasını seslendirmişti, belki İzmir filminde Dario Moreno’muz olabilir…

İkinci bölüm konuğumuz Pi Gençlik Derneği Başkanı Begüm İntepeler.

Pi Gençlik Derneği, Begüm Hanım başkanlığında çok değerli üyelere/ çalışanlara/ gönüllülere sahip. Sivil toplum kapasite geliştirme, yurt dışı organizasyonları ve iyi uygulama örnekleri, tanıtımlar, yerel organizasyonlar ve yerel ortaklıklar… Tüm bu çalışmaların yanında bolca ödüller. Yani Pi Gençlik Derneği’nden bütün gün bahsetsem yine de zaman yetmeyebilir. Bu değerli ekibin bir parçası olmak ve çalışmalarına ait daha detaylı bilgi almak için www.pigenclikdernegi.org adresini ziyaret edebilirsiniz. (sayfayı ziyaret edince ekibe katılmak isteyeceğinize eminim, son kararım.)

Sivil Toplum Kuruluşlarının sizleri yaşadığınız toplumda bir adım daha öne taşır düşüncesini savunarak ve tavsiye ederek Begüm Hanım ile yaptığım röportajı ve içtenlikle yanıtlanmış cevapları aşağıda sizinle paylaşıyorum.

İşte sorular ve yanıtlar:

Derneğiniz hakkında sizden kısaca bilgi alabilir miyiz? (tarihçe- misyon- vizyon ve son dönem çalışmalar)

Pi Gençlik Derneği’nin kuruluş çalışmalarına 14 Mart 2014 tarihinde başladık. Gençlik haklarına ve sorunlarına eğilerek gençlik alanında çalışmalar yürütüyoruz. AB Bakanlığı, Türkiye Ulusal Ajansı ve diğer hibe programları ile gençlik çalışmaları kapsamında projeler üretiyor, yurt içinde ve yurt dışında bu projelere genç arkadaşlarımızın katılımcı olmasını sağlıyor, çeşitli atölye çalışmaları ile kapasite geliştirmelerine katkı sağlamaya çalışıyoruz.

Neden Pi?

Neden Pi sorusu bize en sık sorulan sorulardan biri. Hatta bazen matematikle ilgili faaliyet gösteren bir dernek olduğumuzu zannedenler de oluyor. Ama Pi bir matematik terimi olmasının yanında hayatın içindeki tüm sayıları içinde barındıran ve kendini tekrar etmeyen sonsuzluğa giden mükemmel bir kavramdır. Biz de kendini tekrar etmeyen ve her zaman mükemmeli yakalamaya çalışan projeler üretmek istiyoruz. Aynı zamanda Pi’nin kendi içinde barındırdığı sistematik gibi bir sistematik içinde ilerleyen bir dernek olmak istiyoruz. Çünkü Türkiye’deki birçok sivil toplum örgütünün ihtiyaç duyduğu şey bu. Ve son olarak Pi, Dünya’nın neresine giderseniz gidin Pi’dir. Biz İzlanda’dan Portekiz’e, Polonya’dan İspanya’ya birçok AB Ülkesi ile işbirli?i içindeyiz. Dolayısıyla adımızın da evrensel bir kavram olmasını istedik.

Hem kişisel yani derneğinizin bir yöneticisi olarak hedefiniz ve derneğinizin hedefleri nelerdir?

Pi Gençlik Derneği’ni diğer derneklerden ayıran en büyük özelliklerimiz samimi aile ortamımız, şeffaf yapımız ve fırsatları adaletli bir şekilde dağıtmamızın yanı sıra sistemli ve düzenli çalışmamız, yaratıcı ve dinamik beyinlerden oluşan proje ekibimiz... Dolayısıyla bir dernek yöneticisi olarak benim birincil hedefim bu düzeni korumak ve daha iyi noktalara taşımak. Çünkü derneğimiz, İzmir’de, gençlik alanında çalışan dernekler arasında 3 yıl gibi kısa bir süre içerisinde ilk sıradaki yerini aldı. Hedefimiz Türkiye’de gençlik alanında başarıyla çalışan ilk 3 gençlik kuruluşunun içinde olmak. Daha sonrasında da bu başarımızı Avrupa’ya taşımak.

Pi Gençlik Derneği'ne katılmak, ailenizin bir parçası olmak isteyen genç arkadaşlarımıza ilham kaynağı olabilecek anahtar kelimeleri paylaşır mısınız desem? Neler söylemek istersiniz.

Pi Gençlik Derneği olarak sürekliliğe ve gönüllülük bilincine önem veriyoruz. Bizimle yola çıkan arkadaşlarımıza hep söylüyoruz sivil toplum bir heves değil büyük bir sorumluluktur. İstek, fedakarlık ve süreklilik gerektirir. Ekip çalışmasına yatkınlık ve dinamik yapı elbette ki bizim için oldukça önemlidir. Bu sebeple biz yalnızca yılda bir kere gönüllü ekibimizin kapılarını yeni arkadaşlarımız için açıyoruz. Derneğimizin web sitesinde Pixel Team başlığı altında daha detaylı bilgiler mevcut.

İzmir- İN'in içeriğine bağlı olarak aşağıda paylaştığım başlıklara kısaca sizin için anlamlarını paylaşabilirseniz çok sevinirim.

TİYATRO – İzmir Devlet Tiyatrosu geliyor aklıma. Çünkü kuzenim oyuncularından biri...

SERGİ – İzmir’de daha çok sergi açılmasını dilerim...

SİNEMA – Türk Sinemasını her zaman desteklememiz gerektiğini düşünüyorum.

KİTAP—Hayal dünyamı geliştiren o özel şey işte kitap. Bir de her yıl Pi Gençlik Derneği ile Dünya Kitap Günü’nde Kordon’da sere serpe kitap okuyuşlarımız var tabii.

KONSER – Herkes sevdiği sanatçının mutlaka konserine gitmeli. Büyüleyici atmosfer ve büyük heyecan.

İZMİR-İN – İzmir’in sosyal ve sanat hayatının kapılarının anahtarı

Ayrıca Pi Gençlik Derneği’nin değerli üyeleri Ali Azmin Akbalık, Mert Güzelkasap ve Muhsin Şen’e İzmir-İN’in içeriğine bağlı kalarak bazı sorular sorduk ve samimi yanıtlar aldık.

Sorular:

İzmir'de en çok sevdiğiniz, mola verdiğiniz yerler nereleridir?

Ne tür kitaplar okursunuz ve en son hangi kitabı okudunuz?

Sinema mı, yoksa tiyatro mu?

İzmir'de belediye başkanı olsanız ilk işiniz ne olurdu?

Hayranı olduğunuz bir kahraman var mı? (film, kitap ya da dizi kahramanları gibi)

Pi Gençlik Derneği sizin için hangi anlama geliyor?

İzmir'de eksikliğini hissettiğiniz kültürel bir aktivite var mı? var ise nedir?

Sizin eklemek istediğiniz şeyler var mı?

Ali Azmin AKBALIK  (Yaş 23)

1) Nasıl cevap vereceğimi bilemedim. İzmir de her yeri çok seviyorum ama sıralama yaparsam; Sığacık, Kent Ormanı, Efes Antik Kent, Karşıyaka, Göztepe diyebilirim.

2) Genellikle yaşanmış olayları konu alan romanları ve psikoloji kitaplarını okurum. En son Yuval Noah Hararı’nin muhteşem eseri olan Hayvanlardan Tanrılara Sapiens kitabını okudum.

3) Kesinlikle tiyatro.

4) Çarpık kentleşme için gerçekçi önlemler alırdım.

5) Mustafa Kemal Atatürk.

6) Gençlik gelecektir sloganı ile yola çıkan, başarılı toplumsal sürdürülebilirlik için, gençlerin bir araya gelip gençlik sorunlarını analiz ederek ve bu sorunlara en güzel çözümlerin ortaya çıktığı büyük bir ailedir Pi gençlik derneği.

7) Sokak tiyatrolarının çok az olduğunu ve eksik kaldığını düşünüyorum. İzmirlilere tiyatroyu sevdirmek ve tanıtmak için daha fazla yapılmasını gerektiğini düşünüyorum.

8) Aylin Hanım bize vakit ayırıp İzmir halkının, Pi gençlik derneğinin çalışmalarını daha çok tanımasını sağladığınız için canı gönülden teşekkür ederim.

 

Mert GÜZELKASAP (Yaş 21)

1) Genellikle Alsancak, yemek yiyebileceğiniz bir sürü yer ve eğlenebileceğiniz bir sürü bar/pub mevcut. Hiçbirini istemezseniz de çimler var. Hem kafa dinlemek hem de kafa dağıtmak için mükemmel bir ortam diyebilirim.

2) Çoğunlukla fantastik ya da polisiye. En son okuduğum kitap Stephen King'den Eğlence Parkı.

3) Seçim yapması zor ancak seçimim sinema.

4) İzmir’de belediye başkanı olsam kesinlikle ilk işlerim yol yapım çalışmaları ve kimseye hiçbir faydası olmayan yatırımlar olmazdı. Şehirdeki gençlerin katılabileceği etkinlikler düzenlerdim. Bunlar hem ulusal hem uluslararası aktiviteler olurdu.

5) Hayranı olduğum değil ama gerçekten sevdiğim bir karakter olan Sir Arthur Conan Doyle tarafından yaratılmış Sherlock Holmes cevabını verebilirim.

6) Pi Gençlik Derneği benim için aile demek. Birbirini seven ve ortak bir amaç için birlikte yürüyen insanlar demek. Bunun ne kadar değerli bir şey olduğunun farkındayız ve hepimiz elimizden geldiğince bu atmosferi korumaya çalışıyoruz.

7) Kültürel anlamda kaynaşma/birlik ve beraberlik için tüm kültürlerden insanların gelip yemek yapıp/sundukları bir etkinlik olabilir mesela. O günde her yörenin kendine ait oyunu oynanıp üstüne yemekleri yenebilir. Çünkü İzmir farklı kültürlerden çok farklı insanların yaşadığı bir şehir ve kültürel anlamda bir etkinlik istiyorsak bu tam da aradığımız şey olabilir.

Muhsin ŞEN (Yaş 26)

1) İzmir’ de en çok sevdiğim yerler kordondaki çimler ve tarihi asansördür. Çünkü kordonda çimlerde özellikle dernek arkadaşlarımla beraber vakit geçirmek beni rahatlatan ve keyif aldığım zamanlardır. Tarihi Asansör ise İzmir’ in en güzel manzaralarından biri olduğu için en sevdiğim yerlerin başında gelir.

2) En sevdiğim kitap türleri romanlar, biyografi – otobiyografiler ve bilim kurgudur. En son okuduğum kitap ise Yuval Harari' nin yazdığı ‘‘Hayvanlardan Tanrılara Sapiens ’’ adlı eseridir.

3) Tercih etmek benim için inanılmaz zor. Çünkü film izlemeyi çok seviyorum. Ancak benim için daha heyecan verici olduğu ve kendimi oyunun içinde hissettirdiği için tiyatro bir adım önde.

4) İlk yapacağım iş kesinlikle toplu taşımayı daha cazip hale getirmek olurdu. İnsanların toplu taşımayı kullanmasını teşvik edecek çalışmalar yapardım. Toplu taşıma ücretlerinin düşürülmesi, metronun yaygınlaştırılması gibi çalışmalar yapardım.

5) Jim Carrey’ nin filmlerini çok seviyorum. Maske filmindeki Stanley Ipkiss karakteri ve daha sonra Maske rolündeki performansı çok başarılıydı.

6) Pi Gençlik Derneği benim için aile ortamını ve kendimi en fazla geliştirdiğim kurumu ifade ediyor. Nisan 2016’ dan beri Pi ailesinin üyesi olmaktan çok mutluyum. Derneğimizin tüm gönüllüleri çok iyi insanlar. Onlarla beraber Türk gençliği ve ülkemiz için güzel çalışmalar yaptığımızı düşünüyorum.

7) İzmir ‘de belki daha fazla açık hava konseri ve spor etkinlikleri düzenlenebilir. Bunun için çok güzel alanlar bulunmakta.

8) Pi Gençlik ailesinin bir üyesi olarak bize kendimizi ifade etmemiz ve daha fazla gence ulaşmamız için verdiğiniz desteğe çok teşekkür ederim. İyi çalışmalar.

Ben Begüm Hanıma ve ekibine teşekkürlerimi sunuyorum, başarılarının ve ödüllerinin devamını diliyorum.

Mini rehberimize gelince!

Konserler:

8 Ekim’de İro Cafe’de Şinadika konseri,

Ooze Venue’ de 10 Kasım’da Rober Hatemo konseri,

Hayal Kahvesi Optimum’da 10 Kasım’da Ezhel konseri,

Alsancak 1888’de 10 Kasım’da Jan Blomqvist konseri,

Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde 11 Kasım’da Olten Filarmoni- İgudesman & Joo konseri, 13 Kasım’da Eren Yahşi konseri var.

Ayrıca 2 Ocak 2017 yılında yaşama veda eden piyanist “Ali Aziz Dağdelen’i Anma Konseri” 14 Kasım’da Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde.

Sergiler:

Swiss Otel’de “2 Kuşak Bir Arada” Sanatuar Projesi Grup Sergisi’ni ve Gülperin Sertdemir’in “Altından Anadolu İzleri” Resim ve Özel tasarım Takı Sergisi’ni 26 Kasım’a kadar gezebilirsiniz.

Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı’nın düzenlediği “100. Yılında Ekim Devrimi ve Türkiye Etkileri Sempozyumu ve Sergisi’ni 10 Kasım’a kadar İzmir Sanat’ta ziyaret edebilirsiniz.

Canan Gören’in “Kimliksiz” isimli sergisi 12 Kasım’a kadar Çetin Emeç Sanat Galerisi’nde.

Vizyondakiler:

Yanlış Anlama (Komedi)

Sera (Gerilim)

Umudun Öteki Yüzü (Komedi, Dram)

Mutluluk Zamanı (Romantik, Komedi)

Doğu Ekspresinde Cinayet (Dram, Gizem, Suç)

Yol Ayrımı (Dram)

The Foreigner (Gerilim, Aksiyon)

Bu hafta vizyonda!

Ayrıca 18. İzmir Kısa Film Festivali 7 Kasım’da başladı ve 12 Kasım’a kadar devam edecek. Detaylara www.izmirkisafilm.com.tr adresinden bakabilirsiniz.

Yeniden Sinematek 2017 etkinlikleri kapsamında “Caz Şarkıcısı” filmi 10 Kasım’da İzmir Sanat’ta.

Bağımsız Türkiye Sineması İzmir Buluşmaları etkinlikleri kapsamında “Murtaza” filmi 8 Kasım’da Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde.

Tiyatrolar:

Bostanlı Suat Taşer’de, 11 Kasım’da “Aşk Tamircisi”, 14 Kasım’da“Fareler ve İnsanlar” isimli oyunları izleyebilirsiniz. 

İyi dost;

Türk edebiyatının en iyi yazarlarında Hasan Ali Toptaş 11 Kasım’da Alsancak’taki Pia Kitabevi’ne geliyor. Yazarımızın son kitabı “Gecenin Gecesi” bu haftaki önerimiz. Kitabınızı alıp, imzalatmaya gitmenizi tavsiye ederiz.

Ve 10 Kasım.

10 Kasım benim en büyük yasım…

Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, aramızdan ayrılalı 79 yıl oldu.

Kocaman sevgi, saygı, hasret ve özlemle…

Sizde İzmir-İN için önerilerde bulunmak isterseniz aylin.ege@hotmail.com adresine gönderebilirsiniz.