GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Muhittin AKBEL
YAZARLAR
25 Mart 2021 Perşembe

İtibar kaybı, kan kaybından fazla!

"İzmir'e kan lazım" başlığıyla bir yazı yazdım, geçen hafta...

Türk Kızılayı Ege Bölgesi Kan Bankası'nda kan kalmamıştı.

Sivil toplum kuruluşlarının da katkısıyla Konak Atatürk Meydanı'nda, STK üyelerinden ve vatandaşlardan kan bağışı yapmaları istendi.

Ne yazık ki sadece 80 ünite kan toplanabildi.

Oysa normal bir günde 600 ünite kan bağışının yapıldığı İzmir'de, kampanyaya rağmen 80 ünite kan toplanmış olması, düşündürücüydü.

Peki bu ilgisizlik, sadece pandemiye bağlanabilir mi?

Elbette hayır!

***

Yazıyı okuyan okurlarımızın yorumları...

Kan vermek istememelerinin nedenlerini uzun uzun anlattıkları mesajları...

Bu ilgisizliğin sebebini açıkça ortaya koyuyordu.

İnsanlar Kızılay'a kırgın, kızgın, öfkeli...

Kan kaybının en büyük sorumlusu olarak, "Kızılay'a itibar ve güven kaybettiren bazı üst düzey yöneticileri..." işaret ettiler.

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, derler.

O yorumlar, o değerlendirmeler, çok şey anlatıyor esasında...

***

İşte o yorumlardan biri...

Değerli bir arkadaşım, aynen şunları söyledi:

"Kızılay'a bağışlanan giysiler, pazarda satılırken ele geçirildi.

Van depreminde, kış ortasında insanlar soğukla çamurla boğuşurken, Kızılay'ın göçmenlere yardım peşinde koşması, hiç hoş karşılanmamıştı.

Pandeminin ilk döneminde millet maske bulamazken, ABD'ye bile maske gönderilmesini kimse unutmuyor.

Ben de unutmadım. O insanlar oradayken, kan bağışında bulunmayı düşünmüyorum."

***

Bir başka arkadaş, "Pek çok olumsuzluk, Kızılay'a kan kaybettirdi!" diye başladı söze...

Ve devam etti:

"Artık hiç kimsede, kan bağışında bile hassasiyet gösterme yetisi bırakmadılar. Kızılay dediğimizde, saydırıyorlar. Kan veren, aydın kesimdi. Din tüccarları, 'o kan kime verilirse, onun abdesti kaçar', ne bileyim, 'Alkolik birine verilirse, ziyan olur' gibi düşüncelerle, kan vermek isteyenlere fren yaptırdılar.

Düzce depreminde, zamanın yöneticileri, yurtdışından teklif edilen kan bağışlarını reddetmişti, 'Kanımıza gavur kanı karıştırmasın' demişti."

***

Bir bayan okurum, "Botokslu olduğum için kan bağışı yapmama izin vermediler" iddiasında bulundu:

"Oysa, 30 ile 65 yaş arası pek çok modern kadın, botoks yaptırmıştır. Ben 20 yaşımdan beri, 25 yıldır sürekli kan bağışı yapan biriyim. Meğer botoks işleminden bir yıl sonra kan bağışı yapılabiliyormuş. Bu kuralı gözden geçirmekte fayda var."

***

Bir başka okurum da "Ben gümüş madalyalı bir bağışçıyım" diye başladığı yorumunda şu değerlendirmelerde bulunmuş:

"1980'den 2008 yılına kadar kan bağışında bulundum. Ne zaman Kızılay kötü yönetilmeye başlandı, kan bağışı yapmayı bıraktım. Bugün her türlü skandalın yaşandığı, yöneticilerinin yolsuzluklarının ayyuka çıktığı bir dönemde Kızılay'a kan vermem. Fakat kana ihtiyacı olan herhangi bir hasta için koşarak giderim, kan veririm."

***

İşte böyle...

Gördüğünüz gibi Kızılay'da kan kaybı, itibar kaybının devamında başlıyor.

Kızılay'ın, Başkent Gaz üzerinden kuruma bağışlanan 8 milyon liranın 75 bin lirasını kasaya atıp, kalanını Ensar Vakfı'na havale etmesi...

Kurumdaki israf, yolsuzluk ve skandallar...

Tepe yöneticilerin, onca eleştiriye rağmen hala o koltuklarda oturmaları...

Gündemden düşürülüp üzerinde tek kelime dahi edilmese de unutulmuyor.

Vatandaş, hayati önemde olan kan bağışını bile onlar yüzünden düşünmüyor.

Aklından bile geçirmiyor.

Hal böyleyken...

Yani, kaybolan itibarı yeniden tesis etmeden...

Kan bağışını insani bir görev olarak kabul eden küskünleri tekrar kazanmak, bağışçıları çoğaltmak, hiç mümkün görünmüyor.