GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
3 Temmuz 2019 Çarşamba

İktidarla gelen

Bütün zamanların gerçeği; İktidarla gelen güç, muktedir kıldığı kişileri mutlaka değiştiriyor.

Ve bu meşum değişim genellikle insanlığın hayrına olmuyor. İktidar devleti, devlet de zoru, toplumu yönetmenin gereği olarak, inşa ediyor.

İnsanlık tarih yazarak bu acı bilgi ve tecrübeyi dile getirdi, kayıt altına aldı.

İktidar gruplarını oluşturanlar ve çevresinde kümelenenler, iktidar ilişkilerinin hariminde oluşan dolaşımlarda, bir çeşit bozulma ve kirlenme sınavından geçerek liyakatlerini kanıtlamışlardır; Kirlenme ve bozulmaya yatkın değillerse elimine olmuşlardır.

“Ellerini kirletmeyeceksen, iktidar dolaşımlarından uzak dur” prensibi…

Merkezi veya yerel, bütün iktidar odaklarında, güç kullanırken zehirlenen kişinin mazereti hep aynıdır; Yönetmek.

Kendine yetemeyenlerin (bebek, çocuk, yaşlı, engelli gibi…) yönetilmesi anlaşılır bir durumdur. Fakat eşitler arasından birilerinin bir şekilde öne çıkıp diğerlerini yönetme arzusu çok sorunlu bir ruh halidir. Toplumlar tarafından bir zorunluluk olarak kabul görüyor olmakla birlikte, insani değildir.

Bir insan bir insanı neden yönetir? Gerekçe basit; Toplumsal yaşamın getirdiği zorunluluk…

Ne ki bu gereklilik hiçbir zaman insanlık durumunu daha iyiye taşımadı. Aksine, hep daha kötüye gitti.

Yöneticiler, yönetilmesi gereken süreçleri bırakıp insanı yönetme derdine düşünce, insanlık durumunu sürekli kötüleştiren iktidar ilişkileri zuhur etti.

Ve bu ilişkileri örtmenin adı, siyaset yapmak oldu.

İktidar çevrelerinde kümelenen kişi ve gruplar, iktidar nimetlerinden yararlanmalarını mümkün kılacak kriterlere göre hareket ediyorlar. Ve bu “faydalı” ilişkinin hep sürmesini sağlayacak yollar üzerine kafa yoruyorlar. Bu yollar da genellikle halkın yararına olmuyor.

İktidardakilerin öncelikli meselesi hizmet değil, iktidarlarını tahkim edecek mali güç oluşturmaktır. Dolayısıyla, hizmet adı altında gerçekleşen yatırımlar ve yapılan işler de iktidar gruplarının ziyadesiyle mali güç oluşturmasına hizmet ediyor.

“Siyasetin finansmanı” yaftası, masumiyetlerinin karinesi değildir.

Bu ahvalde, iktidarın bozucu etkisini ortadan kaldırmanın yolları üzerine düşünmek, bir fantezi olarak anlaşılmamalı… Olabilirliği var…

Çünkü insan beyninin yetkiyi yapay zekâya devrettiği noktadan itibaren böyle bir imkân ortaya çıkıyor. Şöyle ki;

Yönetim işlerinin ve ilişkilerinin yapay zekânın kontrolüne bırakıldığı koşullarda, olması gereken ve planlanan dışında bir şeyler olma ihtimali yok. Bir müdahale olursa sistem kendiliğinden çöküyor.

Yani, zorunlu olarak, rüşvet, komisyon, ballı ihale, firmaya özel şartname, keyfi atama ve benzeri uygulamalar ortadan kalkıyor.

Bütün süreçler yatay seyrettiği için hiyerarşik yapılara ihtiyaç kalmıyor.

İnsan, kendi zulmünden kendini korumak için sonunda “yapay zekâ”yı buldu.

İkiyüzlü ahlakını gizli ajanda ile görünmez kılan muktedir, bunu bir program olarak yazıp alenileştiremediği için; ya uygarlığı bitirecek ya kendi bitecek…

İktidar ilişkilerinin bozucu etkileri, sonunda iktidar zümrelerine de sirayet ederek, tarihsel bir dönemin sonunu getirdi.

Geleceği, yatay toplumların eşitlikçi insanları inşa edecek.