GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Engin ÖNEN
YAZARLAR
11 Ocak 2020 Cumartesi

İçimde kalan şeyler var!

İçimde “ukde kalan” şey o kadar çok ki, anlatamam…

Hepsini anlatamam ama bazılarını paylaşmak isterim, dertleşmek için.

Dertleşmek, dertlenmekten iyidir hem…

***

İnsan şehrini, köyünü, kasabasını ve yaşadığı yerleri daha çok seviyor yaş ilerledikçe. Ben bunu son yıllarda çok hisseder oldum. Bu duygunun kaynağı biraz yaşın ilerlemesinden, biraz da yaşadığımız yerlerin tehdit altında olmasından ve çirkinleştirilmesinden sanırım…

Mesleki deformasyon da var şüphesiz. Yıllarca yerel yönetimler, çevre ve kentsel yaşamın sosyolojisi ile ilgili dersler verdim, araştırmalar yaptım. Ayak izim olmayan ilçe ve mahalle yok neredeyse. Hep bu gözle baktım mekanlara…

“Marka kent” lafını hiç hazzetmem… Dünya görüşüme aykırı her şeyden önce. Liberal bir bakış. Kenti pazarlamaya dönük bir anlayışın ürünü. Daha önce de yazdım; ben kimlikli, kişilikli gelişen kentler tanımını kendime daha yakın bulurum…

Otomobilin, sigaranın, buzdolabının markası önemli… Kendini piyasada öyle var ederler çünkü. Marka müşteri, kent hemşehri referanslıdır bana göre. Kentin kimliği ve kişiliği olmalı. Kişilikli kent tarihine, doğasına, hafızasına ve hemşehrisine duyarlı bir şekilde gelişen kenttir…

***

İçimde ukde kalan, daha doğrusu ilgili belediye başkanları ile paylaştığım ama henüz gerçekleşmeyen (belki de hiç gerçekleşmeyecek olan) bazı örnekler vereyim…

Şehrin silueti meselesini, gökdelen konusunda tartıştık. Şehrin silueti hiç değişmez mi, değişir elbet. Ama siluetin değişmesi başka, bozulması başka şeydir… 60’lı yıllarda sahil bandının apartmanlaşması, şehrimizin görünümünü bozarak değiştirmiştir. Birçok tarihi ve kültürel mekanlar, bu sahil seddinin baskısı altında kalmıştır.

İzmir’in siluetinde en önemli mekanlardan biri Kadifekale’dir. Hem tarihsel hem de mekânsal olarak titizlikle korunması gereken bir yerdir. Yeşilova ve Bayraklı’da daha eski yerleşim yerleri bulunmakla birlikte, bugünkü İzmir’in kurulduğu yer burası. Ayrıca, metropolü panaromik olarak görebileceğimiz tek yer…

Böyle bir yeri korumak, sadece “dondurmak” anlamına gelmez şüphesiz. Burayı İzmirlilerle buluşturarak ve tarihi değerine zarar vermeden bazı düzenlemeler yaparak değerinin artacağı kesin. Buradaki sözünü ettiğimiz değerin piyasa değeri olmadığını hatırlatmama gerek yok sanırım…

Daha önceki belediye başkanlarından hem Selahattin Akçiçek hem de İhsan Alayanak, buraya bir teleferik projesi hazırlamışlar. Akçiçek niçin yapamadı bilmiyorum. Ancak Sancar Maruflu abimizin söylediğine göre Alyanak’ın projesi, “80 Darbesi” ile sekteye uğramış…

Mesela, böyle bir proje de İzmir’in siluetini değiştirir. Ama bozmaz. Kullanım değerinin yanında görselliği bakımından da şehre değer katar.

Ayrıca İzmirliler’in, yaşadıkları şehrin tarihi ile daha fazla temas etmesi anlamına gelir bu. Yine estetik ve SİT kurullarının çizdiği sınırlar içinde, buraya yapılacak bir Barış Anıtı (adı başka bir şey de olabilir) hem daha çok ziyaretçi almaya hem de İzmir’deki farklı sosyal kesimler arasındaki mesafenin azalmasına az da olsa yardımcı olacaktır…

NOT: İçimde ukde kalan diğer örnekler yazıya sığmadı maalesef. Devam ederiz nasılsa…