GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
12 Şubat 2019 Salı

Hiyerarşik yapılar çözülüyor

Hep birlikte yönetmek fikrinin vücut bulduğu katılımcılık ilkesi, yerel yönetimlerde özellikle sol cenahın adayları tarafından çokça dile getiriliyor. Gel gör ki bu vaadin altı boştur. Nihayetinde her başkan bildiğini okuyor; ama hep birlikte yönetiyormuş gibi yapmayı da ihmal etmiyor.

Ancak “mış” gibi yapmak o başkanların suçu değil; böyle bir uygulamayı mümkün kılan bir yapı sistemde mevcut değil. Niyet etmekle de olmuyor bu işler.

Artık meçhulümüz değil; bilişim teknolojilerinin tetiklediği değişim, yeni bir Dünya tasavvuru yarattı.

Metropolleşen kentlerin yeni sosyolojisi hiyerarşik yapıları yadsıyor. Kendisini inşa etmekte olan yatay toplumda, süreçler yatay seyrediyor; Dolayısıyla, sanayi toplumunun hiyerarşik yapısı ve dikey örgütlenmesi artık ihtiyaçlara cevap veremiyor.

Bu sorun görünür hale gelmiş olmakla birlikte, hiyerarşik yapılar çözülürken genç kuşakların yükselen eşitlik talebi, gerek siyasal iktidar gerek muhalefet tarafından yeterince dikkate alınmıyor. Bu durumu tam olarak kavradıkları bile kuşkulu.

Siyasal alandaki özensizlik ve ilgisizlik, yeryüzü ölçeğinde oluşma potansiyeli taşıyan başkaldırının anlaşılmasını engelliyor.

Bugünün siyasal kadrolarından ve siyasal partilerinden değişimi kavramalarını beklemek abesle iştigaldir.

Başkentte görkemli saray yaptırmak veya işçi sendikası yönetim binasının önüne 5 tane lüks makam arabası park etmek; her ikisi de aynı yerde buluşuyor; Tükeniş.

Sağda veya solda, muhalefette veya iktidarda hep aynı aymazlık; Yeryüzü ölçeğinde ortaya çıkan değişim ve dönüşüm ihtiyacını doğru okumak ve anlamak yerine, belirsizliği fırsat bilmek ve o istikrarsız koşullardan menfaat sağlamak… Elan yapılan budur.

Gerçek yürüyor; Statükonun tanıdığı imkânlarla elan oyun kurmakta olan iktidar ve muhalefet zümresi, kaçınılmaz sona hızla yaklaşıyor. AKP, MHP, CHP, İYİ Parti falan hepsi de aynı yanılgı içinde; İktidar/toplum ilişkilerini bu siyasal iklimin taşıyacağını zannediyorlar. Oysa sistem, “çabalama kaptan ben gidemem” diyor.

Hal ve gidiş, siyasal alanda, Z ve Y kuşaklarının özgürlük ve eşitlik taleplerinin olağan ve sıradan karşılandığını düşündürüyor. Eşitlik meselesi zaman zaman dile getiriliyor olmakla birlikte, eşitsizlik üreten sosyoekonomik koşullara en fazla şöyle bir değinilip geçiliyor.

Hâlbuki genç kuşakları tedirgin eden toplumsal eşitsizlik, uluslararası kapitalist sisteme yönelen en büyük tehdit olma potansiyeli taşıyor.

Değişimin orta yerinde, nereye gideceğini, kime inanacağını bilemeyen toplum çok çaresiz…

İktidar çaresiz, sebze ve meyve satışlarını tanzim etmekle meşgul... Yokluğu, yoksulluğu, sınır ötesi operasyonlarda yakılan mermilere bağlamaya çalışıyor.

Muhalefet çaresiz, durmadan tekrarlıyor; bir tek çocuk yatağa aç girmeyecek, memlekette işsiz kalmayacak... Buna, bırakın milleti, kendilerinin bile inandığı çok kuşkulu. Belli ki Dünya’nın gidişatından haberleri yok veya öylesine konuşuyorlar.

Kırk yaş altındakiler, siyasete olan ilgisini büyük ölçüde yitirmiş durumda. Siyasetçiye güvenleri yok. Hiçbir siyasal harekete ilgi duymuyorlar.

İdeolojinin yanılsamadan ibaret olduğunu söyleyenler git gide çoğalıyor.

Haksız da sayılmazlar.