GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
16 Haziran 2019 Pazar

Hayırla, hatırla, vefa ile anılabilmek…

“Her şey çok İzmir olacak!” diye duyurmuştu Haydar Ergülen, 4. Uluslararası İzmir Edebiyat Günleri’ni. Geride kalan üç yılda İzmir ve ilçelerinde edebiyat rüzgârları estiren bu etkinliklerin içinde her daim içinde olan Haydar Ergülen, “Biz de ‘sol memenin altındaki cevahir’ kararmadan, ülke de iyice kararıp, zifiri karanlığa düşmeden, her şey çok güzel, çok İzmir olacak umudu ve inancıyla, kalplerimizi kalplerimizin yanına koyuyor, solumuzu güçlendirip büyütüyor, biz bu karanlık yolun sonunda/doğacak güneşi görüyoruz!” diyordu BirGün Pazar Eki’ndeki yazısında.

Dört yıl önce “Edebiyat Özgürleştirir” diye başlayan, sonrasında “Edebiyat Barıştırır”, “Edebiyat Güzelleştirir” temalarını taşıyan etkinliklerin bu yılki başlığı, “Edebiyat Güldürür…”

Haydar Ergülen, bu yılki Onur Konuğu Murathan Mungan’ı ne güzel anlatmış: “4. Uluslararası İzmir Edebiyat Festivali bu yıl, Türkçenin 20. yüzyıldaki en yaratıcı yazarlarından, öykülerinden şiirlerine, yazılarına dili yenileyen, öncü bir ismi, Murathan Mungan’ı onur konuğu olarak ağırlıyor. Unutulmaz yapıtlarıyla hep genç yaşayacak Mungan’la her şey bir kez daha İzmir olacak, güzel olacak, özgür olacak, şahane olacak!” 

Kültürpark Etkinlik Alanı’nın fevkalade rahatsız koltuklarında Murathan Mungan’ın açılış konuşmasını dinledik, çok güzeldi, şahaneydi ve özgürdü… Konuşma bittiğinde Mungan’a bu metni mutlaka yayınlaması gerektiğini söyledim. O da “notlarımdan konuştum, ama yazmalıyım” karşılığını verdi.

Murathan Mungan konuşmasına başlarken, aldığı Onur Ödülü’nü, 595 gündür tutuklu olan Osman Kavala’ya, kıymeti bilinmemiş şairlere, Nâzım Hikmet gibi ülkesine hasret ölenlere, Attila İlhan gibi İzmirli şairlere, kendi ana dilinde zorlukla ürün veren Kürt edebiyatçılara adadı.  Ancak söylediği bir cümle beni çok etkiledi: “Halit Ziya Uşaklıgil’i atam bellemişim”

Adını verdiği şairleri, yazarları “Hayırla, hatırla ve vefa ile andığını” tekrarladı.

Murathan Mungan’ın konuşmasının ağırlığı “dil” üzerineydi. Hepimiz gibi o da çok şikayetçiydi Türkçenin yanlış kullanımlarından, özellikle de sosyal medyada dilimizin düştüğü durumlardan. “Ağızdan her çıkan söz söylem değildir.” dedi.

Medyanın ağzından şikayetçiydi, “o kadar kötü bir dille konuşuyorlar ki, her biri parti bülteni haline gelmiş kanallar, yalanları bile doğru söyleyemiyorlar” dedi.

Türkçenin “yaşarken ölü bir dil olmaya başlamasının” bu ülkenin geleceği için en büyük tehdit olduğunu dile getirdi: “Dilini kaybeden bir toplumun onu bir arada tutacak harcı kalmamış demektir. Bu ise asırlara yayılacak bir kayıptır. Edebiyat her çeşit akıl tutulmasına karşı bir panzehirdir.”

Hayalleri olmayan toplumların bilim insanlarının da olmayacağını söyledi Mungan, “İnsanlığın ilerlemesi için sanata ve edebiyata ihtiyaç vardır. Hayali olmayan insanlar yetiştiriyorsunuz. Hayalleri olmayan insanlarla gelecek kazanılmaz. Bireyselleşmemiş toplumlar neye inanırsa inansın, ümmet ve kabile aşamasında kalırlar. Ülkemizde kitap okuma alışkanlığının olmadığı bilinen bir durum. Sadece okuryazar olmak yetmez. Günümüzde edebiyatın, şiirin, tiyatronun öldüğü söyleniyor. Bunların ölümü bir bakıma insanlığın, uygarlığın, ruhun ölümüdür. Şiir sanatını yalnızca aşk şiiri sandıkları gibi aşktan vazgeçtikleri zaman şiirle bağlarını da koparıyorlar...” dedi.

Enteresan bir anısını da paylaştı Mungan: “Çok az kitap okuyan kişilere bir kitap önerdiğimde ‘bu roman biraz kalın, nasılsa filmini çekerler onu izlerim’ diyorlar. Bu insanlar kitap okuyan veya film izleyen değil konu takip eden insanlar. Konu dediğimiz şey ise çok yanıltıcı. Çünkü dünyada yazılmamış konu kalmadı… Edebiyat haz verir. Hazza düşman bir toplumda büyüdük. Muhafazakârlık kültüründen kopamadığımız için ayıp bir şey gibi algıladık. Oysa ben Reşat Ekrem Koçu’yu ne zaman okusam, haz duyuyorum.”

Etkinlik alanından ayrılırken arkadaşlarımla hem fikir olduğumuz gibi büyük şairimizin en büyük derdi bir çok insan gibi sosyal medyadan. O yüzden bu yazının başlığını da “sosyal medya mı, hela duvarı mı?” diye koymayı düşündüm. Konuşmanın önemli bir bölümünü de, aralarında kendisinin de bulunduğu şairlerin sosyal medya üzerinden uğradığı haksızlığa ayırdı. Can Yücel’in, Cemal Süreya’nın söylemediklerinin, yazmadıklarının altına imzaları atılarak sosyal medyada kullanılması durumunun kendisi için de geçerli olduğunu söyledi. Dedi ki: “Geçenlerde bir arkadaşım uyarınca baktım, youtube mecrasında (M. Mungan’a Ait 20 Söz) diye bir video dönüyor. Sözlerin 16’sının benimle ilgisi yok. İnternet üzerinden, sosyal medya üzerinden yeni bir dil gelişiyor...”

Bilgi kirliliğinin de geleceği aynı şekilde tehdit ettiğini söyleyen Mungan, “Kitaplara değil internet sitelerine bakarak tezler yazılıyor, o tezler de yanlış oluyor. Eskiler bilirler, bir Tosun Edebiyatı vardı. Şimdi ekranları hela duvarı gibi kullananların sayısı artıyor” dedi.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Mungan’a ödülünü verirken, “Ölümsüzlüğü ölümde aramıyor İzmirliler. Ölümsüzlüğü aşkta arıyoruz biz.” Diyerek Edebiyat Günleri’nde gelecek yılın temasına atıfta bulundu: “Edebiyat Aşktır”

***

Etkinliklerde izlemeyi çok istediğim bir film vardı. Büyük deneme yazarımız ve şairimiz Salah Birsel, doğumunun 100. Yılında, Mehmet Güreli’nin, romanı Dört Köşeli Üçgen’den çektiği filmle bu akşam (16 Haziran) anılıyor ama ben o saatte tahmin edeceğiniz gibi son zamanların en uzun süreli TV izleyicisi olacağım. Umarım çok merak ettiğim bu filme bir başka yerde denk gelirim.