GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
22 Mart 2021 Pazartesi

Günlerimiz ve meselelerimiz

Bütün taşlar yerinden oynadı. Statüko sarsıldı. Ve dengeden çıkan sistemin dengeye geri dönmemesi kuvvetle muhtemel…

Mülkiyete dayalı üretim ilişkilerinin insanlığı içine sürüklediği belanın orta yerinde zuhur eden büyük bozgunun öncülleri, “Buraya kadar!” diyor.

Günlerin getirdikleri artık insanlığın bekledikleri değil. Dahası, insanlığın kahir çoğunluğu tam olarak ne beklediğini de bilmiyor; sürükleniyor, savruluyor.

Kuraklığı düşünürken, yağan yağmurla birlikte görünmez olan kaldırımda bileğime kadar suya batarak yürümeye çalışıyorum… Bu arada, kulakları tırmalayan gürültüden hangisi olduğunu anlamak için dikkat kesiliyorum, Kürtlerin Newroz’u mu, Türklerin Nevruzu mu? Yok, ikisi de değilmiş; kadınların “İstanbul Sözleşmesi” protestolarıymış…

Manava uğruyorum, HDP’ye kapatma davası açılması iyi mi oldu, kötü mü oldu, diye fal açıyorlar… Gergerlioğlu’nun durumu ne olacak!… Derken Diyarbakır’ın sınırları değişmiş…

Sabah kalkıyorum, Meclis’te yatılı Adalet Nöbeti tutan HDP’liGergerlioğlu’ndan haber var; Namaz kılmak için abdest alırken gözaltına alınmış. Demek ki Meclis’i tekkeye çevirmek isteyenler sadece AKP’liler değilmiş…

Türkiye, ekonomik krizin bunalıma dönüşmekte olduğu zor zamanların eşiğinde iken, HDP ile Erdoğan arasında oluşturulan gerilim hattında,art arda gelen keyfi uygulamalarla gündem yaratılıyor.

Yoksulluk açlık sınırlarını aşmaya başladı. İşsizlik kronikleşiyor. Geçim sıkıntısı günbegün büyüyor. Yönetim ve güvenlik zafiyeti giderek daha çok hissediliyor. Ekonomi yönetimi çaresiz... Sağlık sistemi tekliyor. Eğitim sistemi çöküyor.

Hal böyle iken, salt Kürt sorununu ve kadın haklarını konuşuyoruz; ama insan haklarını konuşmuyoruz. Sanki bu iki grup dışında kalanlar insan değil, haksızlığa uğramıyor, geçim sıkıntısı çekmiyor, mazlum değil…

İnsanlık durumunun enikonu kötülediği günümüz koşullarında, Kürt sorunu veya kadın hakları, yaşanan sistem krizinde neye tekabül ediyor, bilmek lazım. İnsanlığın karşı karşıya kaldığı felaketler silsilesinde, bu iki sorunun bütünlük içinde nasıl ele alınacağına dair toplumsal konsensüs olmalıydı; Böylece, dünya problemi bağlamında, yaşayageldiğimiz sorunların problematiğini, nasıl ele almamız gerektiğini bilebilirdik.

Açlar ordusu ayağa kalktığında, kimin ezilen Kürt, kimin mağdur kadın olduğunun, ihlal edilen haklarının pek bir önemi olmayacak.

Sokaklar ısınıyor. Farklı sosyal gruplar arasında sevgi ve güvene dayalı bağlar yok oluyor. Sevgisizlik, nefret sınırlarına dayandı. Ve öfke günbegün büyüyor.

Dünya ölçeğinde destabilizasyon sürerken, ülkede toplumun neye, nasıl karşı çıkacağına, önceliğin ne olduğuna dair bir toplumsal mutabakata ihtiyaç var.

Bu mutabakat şimdi sağlanmadığı takdirde, bir süre sonra, mutabakatı sağlayacak koşullar ve zeminortadan kalkabilir. Ucuz kahramanlık zamanı değil. Kendisini “biricik doğru”nun odağı gibi görenler, büyük insanlığın dostu olamaz.

Tükeniş ve çaresizlik, insanlığı hızla yeni faşizme teşne hale geliyor.

Günlerimiz sayılı.