GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Metin ÖNEY
YAZARLAR
7 Mayıs 2019 Salı

Gereği düşünüldü…

Mahkemelerde ortak bir cümle kullanılır:

“Gereği Düşünüldü”…

Ve ondan sonra karar yazılır.

YSK da dün bence beklenen kararını verdi.

İstanbul seçimleri iptal edildi, iptal edilmesine iptal edildi ama…

Evet, işin bir de “ama”sı var.

Garabet dolu kararın “ama”sı ne ?

Şu:

Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri iptal edilirken, aynı sandıklarda seçilen İlçe Belediye Başkanlığı, Belediye Meclis üyeliği ve muhtarlıklara hiç dokunulmadı.

Pekiyi, garabet bu kadar mı?

Verilen kararla ilgili ciltler dolusu kitap yazılabilir.

En kısası bize göre şudur:

“Siyasi irade , milli iradeyi yendi…”

Mesele bu kadar açık.

Siyasi irade sadece milli iradeyi mi yendi ?

Elbette hayır.

“Hukuku da bir kez daha yendi…”

Şimdi ne olacak sorusuna cevap bulmaktan çok, esas şu soruya cevap bulmak gerekir:

YSK kararında hukuk olmadığına göre, 23 Haziran’da yenilecek seçimde hukuku kim, hangi kurum, nasıl tesis edecek?

Daha açık yazalım:

Seçim işlerinin baş sorumlusu olan bir kurum, verdiği kararda hukuktan uzaklaşabiliyorsa yine ayın kurumun denetiminde yapılacak bir seçim de hukuk tekrar ve bütün sonuçları ile nasıl temin ve tesis edilecek?

Gerekçeye baktım hayretler için de kaldım.

Tamamen Ceza Kanunu’nu ilgilendiren konular seçim yasasına uygulanır hale getirildi.

Cumhuriyet Savcılarının yapacağı işi, YSK yaptı.

Sadece o kadar mı?

Elbette hayır.

Hukukun evrensel kuralıdır:

Kimse kendi kusurundan yararlanamaz…

Sandıklara uygun olmayan kişiler atandı ise, bunun sonucundan sorumlu olması gerekenlerin, siyasal rant elde etmeleri mümkün değildir. Ve dolayısıyla atamayı yapanların sonuçta siyasal avantaj elde etmeleri nasıl oluyor anlamak mümkün değil.

Şimdi:

Millet İttifakı ne yapacak?

Şüphesiz oturup bir karar verecekler.

Ancak üç ihtimal gözüküyor:

Ya tayin edilen tarihte tekrar yukarda sorduğum “hukuk nasıl temin edilecek?” sorusuna cevap bularak seçime katılacaklar.

Veya seçime katılmayacaklar.

Veyahut TBMM’den gruplarını çekecekler.

Her üç ihtimal de demokratiktir. Ve hakları vardır.

Mesele en uygun olanını bulabilmektir.

O da şüphesiz siyasi sorumluluk taşıyanların görevidir.

Yeter ki, bize “ayın filmi yeniden seyrettirmesinler”