GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
3 Ekim 2017 Salı

Gerçeğe, sadece gerçeğe inanmak

Hak”, Allah’ın isimlerinden biridir. Bu nedenle hakka inanan, aynı zamanda Allah’a inanmış sayılır.

Kelam ilmine göre insan önce hak kavramına inanmalı. Sonra her konuda hak ne ise ondan yana olmalı. Evreni kimin yarattığı, kime hesap verileceği, atomik iyilik ve kötülükleri kimin değerlendireceği… bu varlığın kim olduğunu araştırırken “hak” hangisi ise, hak hangi varlığı gösteriyor ise ona inanan kişi Allah katında Mümindir.

Bu konu sanıldığı kadar basit değildir:

Zerre miskal “atomik ağırlık” kadar iyiliğin ve kötülüğün hesabını insanlardan HAK soracaksa, bu demektir ki, insan ilişkilerimiz Hakkın buyruklarına uymalı ve Hak ve buyrukları gözetilmelidir.

Diyelim ki kişi, Hakkın kendisinden neleri istediğini bilmiyor; çünkü Kutsal kitap uzmanı değil!

Genelde insanların çoğu böyledir.

Eşarî kelamcılarına göre kişi Hakkı Kur’an’dan öğrenmemiş ise aklıyla da bulsa önemi yoktur. Bulmamış gibidir.

Maturidî kelamcılarına göre kişi, Kur’an’ın yardımı olmadan Hakkı aklıyla da bulabilir ve bu Tanrı katında da geçerlidir.

Mutezile kelamcıları ise insan aklıyla veya Kur’an’la fark etmez, Hakkı bulma gücüne sahiptir ve bunu bulmakla yükümlüdür, derler.

***

Bu ve benzeri konularda Müslümanları akılsız yaşamaya yönelten…

Dağda keçi çobanının imanını âlimin imanından üstün gören…

Kömürcünün imanını okumuşun imanından değerli tutan… yorumların temelinde ne yazık ki Eşarî Kelamı vardır.

Maturidî ve Mütezile akılcılığını küçümseyen hatta İslam’dan saymayanlar bugün her konuda cehalete batmış durumdalar.

Eski dönemlerde akli ilimler bu kadar gelişmemişti. Fıkıhtaki akıl yürütmeler ise sahih mi değil misine bakmadan hadisler ve örflerle etkisizleştirilmeye çalışılırdı.

Ama son beş yüz yıldan beri dünyayı avucunun içine alan, başı belaya girdiğinde ocağına sığınılan, borca ihtiyaç duyulduğunda kapısı çalınan, yolsuzluklarla biriktirilen paraların emanet edildiği… insanlar, aklı ve bilimi yücelten ve her sorunu akılla çözmeye çalışan kişilerdir.

Her şey bu kadar açık iken Hakkı, akıl ve bilim dışında aramak, Kur’an’ı akılsız ve bilimsiz yorumlamak sanıyorum Müslümanın başına gelebilecek en büyük felaket olmalı.

***

Bugün Hakkın buyrukları karşısında kimsenin bir mazeret göstermesi mümkün değildir:

Her insan için Hakkın buyruğu, fıtraten aklının gösterdiği doğrulardır. Müslüman olmak ve Kur’an’ı kutsal bellemek de ancak akıl ve bilimle olabilir.

***

Bunun yanında;

Herkesin hakları ve ödevleri yasalara göre belirlenmiş ise…

Yasaların hazırlanışına bir şekilde etki edilmiş ise…

Haksızlığa uğradığında mahkemelere başvurulmuş ise…

Mahkemelerden de adalet istenmiş ise…

Daha önemlisi herkes kendi aklı ve yaptıkları ile sorumlu ise…

Hakka inanan Mümin o kimsedir ki torpile, kayrılmaya, haksızlığa ve daha genel ifade ile “adaletsizliğe” alet olmaz, böyle bir talepte de bulunmaz…

Bunu yapanları da dost görmez!

***

Bu ülkede hadislerin bir değeri olsaydı kimse adaletsizlikten yana olmazdı.

Bu sözüm Kur’an’ı anlayamıyorum diyenlere:

Hz. Peygamber hayatının hangi döneminde kendisini ve arkadaşlarını kayırdı, Ey cemaat-i Müslimin!

Hz. Peygamber, yeni Müslüman olanlara ve Müslüman olsunlar diye birçok Müşrike ganimetleri dağıtırken daha çok veriyordu.

Bizlerin yaptığı gibi ashaptan bazıları “Ganimetin çoğunu bunlara veriyorsunuz oysa bu insanlar daha yeni Müslüman oldular. Bizler eskiden beri senin yanınızdayız” diyenlere Hz. Peygamber “Benim adil olmadığımı mı düşünüyorsunuz?” diye yanıt vermişti.

Amaç herkesin İslâm’la şereflenmesi, adalet ve huzurla tanışması, dünya ve ahiret mutluluğuna ermesi ise Hadisler herkese yeteri kadar örnek olmalı!

Amaç başka ise insanların İslam’la şereflenmesi kimsenin umurunda değilse 90 yılda yenmeyeni 9 yılda yemek ve içmek ve yağmalamak öncelikli hedef ise kimsenin ne ayete ne de hadise ihtiyacı var!

***

Gün boyu hak ve hukuk yiyenler…

Kamudan adaletsiz ihale alanlar…

Ehliyet ve liyakat sahibi olmadığı makamlar için koltuk kavgası yapanlar…

Sabahlara kadar kağıt ve zar oyunlarından kalkmayanlar…

Yaptıklarından utanmadan başkasını;

-“Bu adam çatalı sol elle tutuyor!”

-“Yemeğe bir tutam tuz almadan başlıyor!”

-“Ayakta bevlediyor!”… ile gammazlayanlar, Hz. Peygamberin sünnetine göre yaşadıklarını düşünüyorlar ise ben de diyorum ki, İslamiyet bu ülkeyi çoktan terk etmiş de bizim haberimiz yokmuş!