GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Adnan SÖKMEN
YAZARLAR
2 Ocak 2018 Salı

Gece iniyor

Birkaç gün önce yürüdüm şöyle İstiklâl Caddesi'nde...

Aslında tam da İstiklâl değildi yürüdüğüm yerler...

Daha çok Beyoğlu'nun arka sokakları...

 

Her demden insanın...

Her telden müziğin çalındığı anason kokulu arka sokaklar...

 

Bir dostla buluşmuştuk Yakup'ta...

O da bizden...

Yani gazeteci...

"Bizden"liği sadece gazeteciliğinden gelmiyor tabii ki!..

"İşsiz" tıpkı bizim gibi...

 

Daha doğrusu "İş verilmeyen gazeteciler" klübünden...

 

Devirdik bir elliliği birlikte...

Kâh dertleştik...

Kâh güldük geçtik...

Bol bol da memleketi kurtardık...

Hatta bir ara freni öyle boşa aldık ki, az aşağıdaki Haliç tersanesinden eski bir gemi kaçırıp Samsun'a doğru yola çıkma planları bile yapmaya başladık!..

Allah'tan eşi aradı da "kalpak"larımızı başımızdan çıkarıp usulca masanın üzerine koyduk...

 

Sonuçta "anarşist" gecemiz, birer yolluk aldıktan sonra final yaptı...

Yani, malesef vatanı kurtaramadık...

 

Durumu benden hallice olduğu için, hesabı ona kitledikten sonra da vedalaşıp evin yolunu tuttum... 

 

Ama gelgelelim, ben Taksim'e inince pek tekin duramıyorum...

Hafiften bir kaşıntı başlıyor...

 

Zaten mekândan çıkar çıkmaz, gecenin soğuğu bünyeden rakıyı da söküp almıştı...

Ee, bu durumda bir yerlere daha uğramadan olmaz...

 

Bende attım kapağı Galatasaray'daki 45'liğe...

Günlerden cuma olduğu için, içerisi beleş sucuk ekmek dağıtılan Akepe miting alanı gibi...

 

Neyse...

Sürte, takıla kendime bir köşe bulup "Coll bar adamı" pelerinimi giydim...

 

Bir müddet başım önde "hayran" zümre aradım çaktırmadan!..

Ama heyhat!..

Değil zümre, zerrenin bile ilgisini çekmedim...

 

Sonra dedim ki kendi kendime; "Oğlum yaşlandın!.. Uza burdan ufak ufak, yoksa şimdi hatunun biri gelip 'Amca şu muhtar çakmağını ver de sigaramı yakayım' diyecek, iyice yıkılacaksın!..”

 

Kendimi dinledim ve paltomun yakasını kaldırıp gecenin soğuğuna tekrar daldım...

 

Ama dedim ya!..

Taksim'e indim mi çıkmak bilmem...

Çıkmadım da...

Ne mi yaptım?..

Onu boşverin...

Neler gördüm, onları anlatayım da dinleyin...

 

                              ***

 

Gece iniyordu... 

Şehrin şehvet yüklü beş yıldızlı batakhanelerine...

Ter ve et var, karanlık barların her köşesinde...

Anason kokulu bedenler dansediyor çığlık çığlığa...

Sarı saçlı bir orospu, oturmuş yağlı müşterisinin kasığına...

 

Gece iniyordu...

Şehrin kırmızı fenerli caddelerine...

Köşede bekliyor tek gözü kör, topal torbacı...

Zulasında ölüm var, hem pembe hem kan kırmızı...

Tam dibinde de, tablasını toplayan midye dolmacı...

 

Gece iniyordu...

Şehrin en aceleci köşelerine...

Taksiler duruyor, taksiler gidiyor sokak başı...

Doğru aşağı vurdun mu, az ötesi mezar taşı...

Pezevenkler bekliyor, parmakları şovalyeli...

Bir kadın dayak yiyor tokatlı, tekmeli, silleli...

 

Gece iniyordu...

Şehrin racon kesilen kumarhanelerine...

Kare'yi döperle görüyor, iflah olmaz müptezeller...

Çarpışıyor masada restler, blöfler...

Duman sarmış, yeşili çoktan solmuş çuhaları...

Zar atıyor, semtin trişkadan kabadayıları...

 

Gece bitti...

Şehrin yorgun ve yaralı dizlerinde...

Kurumuş gözyaşları, benek benek duvar diplerinde...

Günahları topladı turuncu tulumlu çöpçüler...

Süpürgeler ellerinde...

Kürekler ellerinde...