GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Erkan SEVÝNÇ
YAZARLAR
1 Temmuz 2020 Çarşamba

Gazozuna…

Gazoz deyip geçmeyin yaşamımızda çok büyük yeri var…

Gazozuna maçlar yapardık… Daha 5-6 yaşlarında dayımın yazlık sinemasında gazoz satmışlığım vardır… Türk filmlerinde “gazozuna ilaç konulan genç kızlar” fenomendir… Gazoz yanında leblebi enfes gider… Gazoz kapakları toplamayan yoktur herhalde...

***

1970 yılına kadar ülkemizde 1000 adet yöresel gazoz vardı ve bunlar halkın gönlüne taht kurmuştu. Üstelik tüm bu gazozlar doğal malzemelerden üretiliyordu. Gelişen yıllarda kolalı içeceklerle ikinci plana atılsa da gazoz hep gündemde bir içecek oldu... “Gazoz olma, efsane ol” sözü, o günden bugünlere kadar geldi…

***

İzmir’le özdeşleşmiş yerel gazoz markaları var...

Bunlardan, “Babam ve Oğlum” ile “Çakallarla Dans” filmlerden gençlerin de tanıdığı “Huzur” gazozları… Fabrikasının yerinde şimdi pavyonların bulunduğu efsane gazoz firması… Zeytinlik semtinde dedesi Ramazan Baki’nin, “Kervan” ismiyle başlattığı gazoz üretimini yarına taşıyan torun Cemal Baki, “1960’lı yıllarda dedem ülkenin içinde bulunduğu dönemlerde bir gazetenin (Türkiye’nin huzura ihtiyacı var) manşeti ile çıkması üzerine gazoza Huzur adını vermiş… O gün bugündür Huzur Gazoz olarak tüm İzmir’in kahve ve bakkalların aranılır gazozu olmayı sürdürüyoruz” diyor…

***

Türkiye’nin en sevdiği gazoz markalarından “Cincibir”i tekrar üreten de Huzur’cular... Geçenlerde hastane ziyaretinde bir büfeden Cincibir aldım. Cincibir o çocukluğumuzun Cincibir’i değildi... Ama yine de yıllar sonra Cincibir içiyordum ya olsun varsın…

***

Biraz gazozun tarihçesine bakalım… Doğal kaynaklardan çıkan gazlı maden sularının sağlıkla ilişkilendirilmesi çok eskilere dayanıyor. Gazı, suya ilk katan 1767'de İngiliz doktor Joseph Priestley olmuş. Üç yıl sonra da İsveçli Torbern Bergman karbondioksit üretecek bir alet icat ederek büyük miktarlarda yapay maden suyu üretimini olanaklı kılmış. 1832'de ise John Mathews isimli bir mucit taşınabilir boyutta, kurşun kaplı bir hazne içinde sülfürik asit ile mermer tozunu birleştirip karbondioksit üretmiş. Kimyasalların etkisi nedeniyle tadı hoş olmayan bu gazlı suya çeşitli tatlı karışımlar ve gazı çabuk yitmesin diye sodyum bikarbonat eklemiş. Ve bu icat sayesinde meşrubat sifonlarıyla satış noktaları, gün boyu gazlı içecek sunar hale gelmişler…

***

Bizde ise 19. Yüzyıl sonlarında, Sultan II. Abdülhamid döneminde bazı gayrimüslimlerin İstanbul'da gazozhane açtıkları bilinmekte. İlk gazoz fabrikası 1890'da Beyoğlu'nda, İşadamı Aleksandr Mısırlıoğlu ve ortakları Ligor Bazlamacıoğlu ile Leon Şor tarafından kuruluyor. Mısırlıoğlu gazozunu kısa sürede başka gazozlar takip etti. İlk yıllarda gazoz üretimi ilkel yöntemlerle yapılmaktaydı. Şeker şurubu keçe bir torbaya maşrapa ile aktarılarak süzülüyor, cezveyle şişelere dolduruluyor, sonrasında şişeyle, sifonla veya el arabalarında bardakla satılıyordu…

***

Übeyt Devrim’i aradım. Türk Koleji’nden sonra İTÜ’den mimar çıktı, İstanbul’da yaşıyor. Küçükyalı’daki 180 sokak no 11’de babası Ahmet Devrim ile ortağı Mustafa Aksakal’ın imal ettiği “Venüs” gazozunu anlattı heyecanla. El, ayak ve pedallarla kumanda edilen basit dolum aletleri. Sinekler konmasın diye türbentle kaplı şerbet kazanları. Dolumlarda boş şişeler elle makinelere yerleştiriliyor, su ve CO2 karışımı şişelere basılıyor .Etiketler şişelere tutkalla yapıştırılıyor. Dolumlarda şişe patlamaları sık. Basınca dayanamayan patlıyor. Teslimat askeriyeye, kafelere ve sinemalara oluyor… Köşk, Venüs ve Gözümoğlu sinemaları öncelikli... Üç kasa beş kasa istiyorlar. Übeyt okul dışında yalınayak dağıtım işinin içinde. Günde 200 kasa. Her kasada 24 şişe var. Rakipleri teyzesinin kocası Zekeriya Erbay’ın kurduğu Sunalko. Aile içinde tatlı rekabet. Venüs daha sonra İmbat oluyor. Ve de her iki marka da tarihten bir yaprak…

***

Şu anda bilinen 100’e yakın gazoz markası var ve önemli kısmı Ege’de… “İmren” var misal… Akhisar’dan “Dört Mevsim” var. Denizli’den “Zafer” var… Adana’dan “Ferah Bade” var. Ordu’dan “Ufuk” var... Bursa’dan “Uludağ” var… İstanbul’dan “Beyoğlu” var. Niğde’den “Niğde” var ki, “Niğde Gazozu” gerçekten enfes. Bazen şişe şişe içmişliğim vardır… Red Dot Ödülleri (The Red Dot Award: Communication Design 2017) Ambalaj Tasarımı kategorisinde ödüle layık görülen Beyoğlu Gazozu’nda zencefilli filan çeşit çeşit gazoz var…

***

Gazoza ilaç atma konusunda da bir arkadaş şöyle diyor…

“Öyle kolay iş değil filmlerdeki gibi… Yok ilac al, yok arkanı dön, yok bir gaflet anında kızın gazozuna ilaç kat, gazozları getirirken hangi gazoz senindi aklında tut, bu arada muhabbete konsantre ol… Zor kardeşim zor…”

***

Bir sığ ve ısmarlama yazının daha sonuna gelmiş bulunuyoruz… Nureddin İbrahimov namı diğer Nuri Alço’dan, verdiğim i’bana ücreti yatırmasını rica ediyorum. Bonus olarak da bahse konu üreticilerden bir kasa gazoz fena olmaz hani…

Ha’di, afiyet olsun…