Zaman zaman fırsat ve imkan oldukça yurt içinde veya yurt dışında değişik yerlere seyahat etmek hem bilgi ve görgüyü artırır ve hem de biraz olsun içinde bulunduğumuz kasvetli ortamdan bizi kurtarır diye düşünüyorum.
Bu doğrultuda geçen hafta Fas’taydık...
Cumhuriyet Kadınları Güzelbahçe Şubesi’nin düzenlediği ve gerçekten işini çok iyi, eksiksiz ve aynı zamanda eğlenceli hale getiren Meristur ve sahibi sevgili Filiz Güleç’in organizasyonunda gerçekleşen bu gezi hem içerik ve hem de uyum içindeki arkadaşlar itibariyle çok güzel geçti.
Fakat:
Başta Kazablanka olmak üzere, Fas, Rabat, Marakeş ve Berberi köyleri ve diğer yerleşim bölgelerini gezdikçe Afrika’nın kuzeyinde ve diğerlerine göre daha gelişmiş gözüken bu ülkenin, aynı zamanda Müslümanlar’dan oluşması itibariyle elbette ilgim daha da artmıştır.
Öncelikle:
Şehir merkezlerinin temiz ve güzel olduğunu ifade etmek isterim.
Aynı zamanda çok ciddi boyutlarda turistlerle dolu olduğunu da gözlemledim.
İklimine ve coğrafi yapısına uygun olarak önemli ölçüde yeşil alanlara da sahip olduğunu belirtmek isterim.
Rejim bilindiği gibi kraliyettir…
Hasan 1, Muhammet 1, Hasan 2, Muhammet 2 diye devam etmektedir.
Ancak:
Şehir merkezinden uzaklaştıkça veya varoşlara doğru gidildiğinde çok ciddi boyutlarda fukaralığın öne çıktığı bütün halleri ile gözlemek mümkündür.
Hala çalgılar eşliğin de yılan oynatmaktan tutun da maymunların baş ütünde gezdirildiği bir ortamla karşılaşmak çok doğaldır.
Ellerinde tuttukları birkaç gümüş bilezik veya diğer eşyaları satmak için adeta yakanızdan düşmeyen çocuklar, kadınlar ve büyükler her adım başı karşınızdadır… Tabii, fiyatlarda ilk söylediklerinden en az yüzde doksan daha azına almak imkan dahilindedir ve ısrarcı tutumları çok ilginçtir.
Bütün bunların yanı sıra uzun zaman işgali altında bulundukları Fransa’nın bütünüyle etkisini görmek mümkündür… Tabelalardan, yol boyunca şehirlerle ilgili levhalara kadar Arapça ve Fransızca yazılar vardır. Önemli şehirlerin merkezin de yaşayan insanların bir bölümü Fransızca bilmektedir. Genel mimari de bu doğrultudadır.
Şüphesiz gezdiğimiz yerleri, gördüklerimizi, tespitlerimizi bir köşe yazısı içinde anlatmak mümkün değildir.
Ancak:
Önemle altını çizerek vurgulamak isterim ki, geziye katılan bütün arkadaşlarımızla birlikte, gezi boyunca Ulu Önderimiz Atatürk’ü minnet ve şükranla andık… O’nun ileri görüşüne, zamanın da çeşitli sebeplerle bulunduğu yerlerde gördüklerinden dersler alarak, Türk Milleti’nin mutlaka aydınlanması ,muasır medeniyet seviyesinin de üstünde , onuncu yıl nutkunda ifade ettiği gibi “Medeniyet ufkunda bir güneş gibi doğacaktır” arzu ve beklentisi doğrultusunda çalışmak gerektiği hususundaki ileri görüşüne bir kez daha hayran kaldık…