GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
1 Eylül 2019 Pazar

En kötü barış, savaştan iyidir…

1 Eylül 1939. İnsanlık tarihinin en acımasız, en kanlı savaşının başladığı gün, 1981’de Dünya Barış Günü olarak kabul edildi.

Barış, uzlaşım, uyum, karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile oluşturulan dengeli ortamdır. Barış ortamı, bir arada, yan yana, birlikte ve iç içe yaşamayı; dostluk, kardeşlik; eşitlik, özgürlük; uzlaşma-uyuşma, dayanışmayı; dirlik-düzenlik ve birlik-bütünlük içinde olmayı sağlar.

Barışın özünde uzlaşma, uyum ve denge vardır. Barış, insanları ve toplumları rahatlatır, yumuşatır ve esnekleştirir, birbirine açar, yöneltir ve yaklaştırır; birbiriyle buluşturur, birleştirir ve kaynaştırır.

İnsanlar ve toplumlar genellikle sağlıklı, dengeli, uyumlu ve doyumlu yaşamak isterler. Bu da ancak barışla olur, barış yoluyla sağlanır, barış içinde gerçekleşir. Barış, sağlıklı insan ve toplum yapısının temel ve vazgeçilmez gereğidir. İnsanın ve toplumun yapısında, insanlığın doğasında barış vardır.

İnsanların, toplumların ve insanlığın özellikle yerleşik düzene geçmesinden ve başta toprak olmak üzere birçoğu ona bağlı belli şeyleri ne pahasına olursa olsun sahiplenme hırsına kapılmasından bu yana savaşlar artmaktadır. Bu ve benzeri nedenlerle barış, tarih öncesi çağların sonlarından ve özellikle tarih çağlarının başlangıcından bu yana insanlığın en çok gereksindiği olguların başında geliyor..

Çağımızda barışa duyulan gereksinim her şeyden ve her zamankinden çok daha büyük, çok daha öncelikli ve çok daha ivediliklidir. Çünkü, insanlık, özellikle 20. yüzyılda ve 21. yüzyılın başlarında kimi güçler ve odaklar tarafından barış ile birçok haksız, gereksiz ve acımasız savaş arasında sıkıştırılıp kaldı.

Büyük vizyonerimiz, Büyük Atatürk, “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” sözünü 1928’de telaffuz etmiştir. Ulusal kurtuluş savaşını olağanüstü bir başarıyla yönetip zaferle sonuçlandırdıktan sonra saldırgan düşmanlarının tümüyle barış yapmıştır. Ve hemen ardından özgür, bağımsız ve egemen Türkiye Cumhuriyeti’ni kesin olarak kurduktan, tüm dünyaya duyurduktan ve belli ölçüde sağlamlaştırdıktan sonra Batı’daki komşu ülkelerle birlikte Balkan Paktı’nı (1934) ve Doğu’daki komşu ülkelerle birlikte Sadabat Paktı’nı (1937) gerçekleştirmiştir.

Bunların yanı sıra ulusal kurtuluş savaşının başlarından itibaren daha birçok uluslararası ikili ve çok taraflı antlaşmalar sağlamıştır. Böylece Türkiye’yi bir barış adası, Türkiye’nin çevresini bir barış çemberi, Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgeyi bir barış bölgesi hâline getirmiştir. Ve giderek tüm mazlum ulusların özgürlük, bağımsızlık ve egemenliklerine kavuşması öngörüsü ve beklentisiyle her ülkenin bir barış ülkesi, her bölgenin bir barış bölgesi, her kıtanın bir barış kıtası, tüm dünyanın bir barış dünyası olmasını hedeflemiştir.

Büyük Atatürk, bu doğrultuda ulusal, uluslararası ve küresel ölçekli barışçıl yönelim, girişim ve çabaları özendirmiş, yüreklendirmiş, desteklemiş; bunların birçoğunun içinde yer almış, etkin ve kilit rol oynamıştır. Bu çerçevede modern Türkiye, 1923’ten bu yana barış içinde yaşamış, bu arada 6 yıl süren ve yaklaşık 50 milyon insanın canını yakan İkinci Dünya Savaşı’nın kan ve ateşle dolu çatışma ortamının dışında kalmıştır. Bunda İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’nün de ülkemizi dünyada bir barış adası olarak koruma çabaları da önemlidir.

Atatürk’ün öngördüğü Yurtta Barış, Dünyada Barış sadece bir ilke değildir. Aynı zamanda bir ülküdür, bir amaçtır, bir araçtır, bir yoldur, bir yöntemdir, bir süreçtir, bir üründür.

Kısacası, her yönüyle ve tam anlamıyla insancıl bir yaşama biçimidir. Dileğimiz, bu insancıl yaşam biçiminin her ülkede ve tüm dünyada tam anlamıyla yaygın, etkin ve egemen olmasıdır. Unutmayalım Büyük Atatürk, haklı ve gerekli, zorunlu ve kaçınılmaz olmadıkça savaşa karşıdır.

***

İnsanlığın çok büyük bir çoğunluğu savaşçıl ortamdan uzak, barışçıl bir yaşam özlemi içindedir. İşte bu özlemledir ki insanlık tarihinin en büyük örgütü olan BM-Birleşmiş Milletler Nazilerin Polonya’ya saldırdığı gün 1981’de 1 Eylülü Dünya Barış Günü olarak belirlemişti.

Ama ABD’nin “bir saldırı günü barış günü olamaz” önerisi ile 2001’de ise 1 Eylül yerine, BM’nin tarihinde en önemli günlerden biri olan 21 Eylül’ü Dünya Barış Günü olarak kabul etmiştir. Türkiye, İtalya, Fransa, Yunanistan gibi ülkeler ise 1 Eylül’ü Dünya Barış Günü olarak kutlamaya devam ediyorlar…

Evet Dünya Barış Günü 1981’den bu yana tüm dünyada çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.  Ama, dileğimiz dünyada yalnız bir gün değil, her gün barış olmasıdır; yalnız bir gün değil, her gün barışın egemen olmasıdır.

En kötü barış tüm savaşlardan daha iyidir.