GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
20 Eylül 2017 Çarşamba

Dünyadan koparken

12 Eylül rejiminin iç politika armağanı diyebileceğimiz iki maddesi oldu:

Biri başörtü yasağı.

Diğeri de Kürtçe konuşma yasağı.

12 Eylül rejimi sol ve sosyalist hareketleri “bir şekilde” etkisizleştirdi.

Faşist damgası yiyen Türk milliyetçiliği de altından kalkılması zor darbeler yedi.

Bakıldığında 12 Eylül rejimi, ideolojik açıdan Sol ve Türkçüleri etkisizleştirdi.

Ama çok geçmeden başörtüsü ve Kürtçülük sorunu devleti temelden sarsar hale geldi.

***

İç ve dış odaklar durum değerlendirmesi yaparak, başörtülü kadınların eşlerinin iktidar olmasına izin verdi.

En geniş anlamda “irtica/mürteci” ile kavramlaşan İslamcılar, bir süre sonra iktidarı o kadar benimsediler ki, devlete ve millete yapılabilecek iyiliklerin ve kötülüklerin tek sorumlusu haline geldiler.

Hatta o kadar devlet oldular ki, değişik isimler altında irtica ile mücadelenin kralını bile yapar oldular.

Sorunlar “” olmakla sınırlı kalsaydı birbirimizi yer bitirir, sonunda bir yol bulurduk.

Ama öyle olmadı.

Biz iç sorunlarla günde bilmem kaç kez tekrar edilen haberleri ve suçlamaları dürüm yapıp yerken, bir noktadan sonra kusarken, çevremizde olup bitenlerden haber dahi olamadık.

Bugün bakıldığında sanki başörtüsü sorunu çözülmüş gibi!

Eşi başörtülü olanlar sadece iktidar değil, devlet bile oldular!

Bunu görmek lazım.

Biz kusarken, eskiden Kürtçe konuşması yasaklanan insanlar ise daha ilginç sonuçların peşinde epey yol aldılar.

Bir tanesine izin verilmeyen Kürt devleti, şimdiden iki olma yolunda.

Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi mi erken devlet olacak yoksa Kuzey Suriye Kürt Yönetimi mi, bu tartışılıyor.

***

Bu kargaşa günlerinde tanıyanlar benden rahatlatıcı bir açıklama bekliyor!

Haklılar, eşleri başörtülü olanların Türkiye’de devlet olmaya varan iktidarlarının uzun süre destekçisi oldum.

Şimdi durumlar çok farklı!

2002’de siyaset yapmama izin verenler, taa o günlerde Kürt sorununun projeksiyonlarını bir bir anlatmışlardı… Yetmeyen İngilizcemle dinlemiş, bir kulağımdan girip diğerinden çıkmıştı. O günlerde içimden hep şunu söylemiştim:

Bu iş o kadar kolay değil! Ben bir iktidar olayım da siz görün “el mi yaman bey mi yaman!”

Sayılı gün erken geçer, derlerdi de inanmazdım. Hakkaten erken geçti.

Şaka gibi ama şimdi sıra Kürtlere geldi! Onlar da başörtülü kadınların kocaları gibi muratlarına ermek istiyor!

Açıkçası Kürtler de devlet olmak istiyor!

İş bununla biter mi?

Bence bitmez!

Irak ve Suriye topraklarında kurulan devletlerden sonra… Yani bir süre sonra “İki devlet yetmiyor”, denir mi; denir!

Beni kara kara düşündüren de bu!

Başörtülü kadınların eşlerinin yönettiği Türkiye ancak bu kadar ilerleyebildi!

Atatürkçüleri beğenmiyorduk!

Her fırsatta Masonlara saydırıyorduk!

Ne ABD, ne AB bırakıyorduk!

Her sorunu Alem-i İslam ile çözecektik.

Alem-İslam da PYD’den yana tavır alınca ne yapacağımızı şaşırıp kaldık.

Yahudiler lanetli!

Hıristiyanlar düşman!

Alem-i İslam da dönek olunca kaldık mı Kılıçdaroğlu ile baş başa!

Allah sonumuzu hayır etsin!