GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Neşe ÖNEN
YAZARLAR
7 Haziran 2020 Pazar

Dünden kalan

Sokakların diz boyu karla örtüldüğü bir kış akşamı mıydı? Sabah serinliğinde otobüs beklerken mantoma sarınarak titrediğim puslu bir sonbahar arifesi mi? Aklımda kalan; derin suskunluğum, içimde biriktirdiğim öfke ve kırgınlıklara karşı, dışarıya bağıramadığım güçlü sessizliğim. Sonradan psikolojik savunma mekanizması olduğunu öğrendiğim etrafıma ördüğüm duvarlar. Hep hüzün, çokça gürültülü kavgalar.

Sokağımızın renkli hayatları. Beni benden alan arka bahçenin kuş cıvıltıları. Kardeşimle koşuşturmacalarımız. Sek sek oynayışlarım mahallenin kızlarıyla. İçip içip sarhoş olmalarımız geceleri on dört yaşın tazeliğinde; nara atmışlığımız da var en yakın arkadaşım Ayla ile berduşluk akşamlarından kalan. Büyülü yıllardı o yıllar demek zahmetine dahi katlanmayacağım. Yetmişli ve seksenli yılların tılsımı yeryüzünde hiç dinmedi ki... Yarı şuurlu yarı şuursuz sürüklenen benliğimin, tek galonla idare eden benzin deposu defacto; tortuları dahi yetiyor. O günlerden, o zamana ait biteviye süreçten beslenmek ilaç gibi geliyor bana. Damarlarıma zerk ettikçe bağımlısı oluyorum. Her seferinde bir doz fazlası gerekli olsa da...

Yalnızlığın hikayesini yazmak istedim hep. Herkesin ara ara şikayet ettiği şu kendini yalnız hisssetme duygusunu değil. Yalnızlık bir romandır; her kişinin hayalleri, suskunlukları ve susmadıkları ile beraber akıp giden. Kaybolmayan. Derinlerdeki gömü gibi; çıkarmak için define avcılarının meraklı kazıyışlarına muhtaç... Soğuduğunu zannettiğin anda içini kavuran, ateşli lavlar kaynatan iç patlamaları.

Sahi nasıl tarif edilir yalnızlık? Soylu bir direniş denebilir başlangıç tanımı yapmak için. Ayırımcılığa, yasaklamalara, ayıplamalara, kınamalara, korkutmalara karşı meydan okuyuşun nirvanası... Kuşatılmışlık da eklenebilir bu tanıma. Ama asla esaret değil. Hissedebiliyorsan günün orta yerinde ansızın. Yaşıyorsun ve hala direniyorsun muhakkak. Demek ki teslim olmadın henüz.

Bir an gelir, ağlamak isteğin bastırılamaz. Yaşayan hiç bir varlığa katlanamayacağın sahici bunalım nöbetleri; “Tutun” diyen haykrışlar kulaklarında, bırakma, vazgeçme, susma, gözlerini kaçırma, alçalma... Yaşadıklarını anlat. Anlatamayanlarınkini de anlat. Hah işte bak; o beynine çakılan bu tümceler var ya! Onlara aldırma. Seslenmek onarmıyor ciğerini delip geçen yakarışları, yumuşacık bir merhem gibi. Kusmak boşaltmıyor gökyüzüne saldığın, içinden kopardığın bıkkınlıkların kanatlarına taktığın yükleri.

İllaki dağıtmak gerek; alıp başını gitmek bazı bazı. Kalabalıkların içinde sen olamayan seni, arayıp bulmak işi düşer başa böylece. Seni bulduğun an anlarsın yalnızlığın kaçamayacağın yazgın olduğunu. Yalnızsındır çünkü düşlerinde; bir yemeğin tadına vardığında, yüreğini titreten kelebeğin cazibesiyle çarpıldığında, kır çiçeğinin rengini ayırımsadığında... Yalnızlık en değerli hazinendir paylaşılamayan. Sana acımayan, hep içini kanatan, kahkahalarına yapmacık tonlar katan. Nihayetinde özge bir candır yalnızlık, seni sen yapa