GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
24 Haziran 2020 Çarşamba

Dün… Bugün… Yarın…

Hani…

“İzmir’in özel bir bayrağı olsun!” dese…

Tamam, diyeceğim…

Tepki gösterenler haklı…

İlaveten…

“İzmir’in ayrı bir parası olsun; mangırların ön yüzüne saat kulesi kabartması koyacağız!” filan dese…

Yine, okey diyeceğim…

Ama, öyle bi’şi de yok…

O zaman bu kadar “sopalanmayı” neden hak etti?

***

Osmanlı, fi tarihinde bir “İzmir Bayrağı” kullanmış olabilir…

Bu kentin Şehr-i Emin’i kalkıp da…

“O 300 yıllık bayrağı yeniden kentimize kazandırıyoruz; O’nu da belediyenin önünde İzmir Bayrağı olarak dalgalandıracağım!” dedi de…

Biz mi duymadık?

***

Bi’de “İzmir’e Özel Mangır” diye ayrı bi’yakıştırma var…

İzmir Büyükşehir Belediyesi…

Bu kente gönüllü hizmet verenlere bir kart takdim ediyor gönülden…

Kartı alan, konsere gidiyor, etkinliklere katılıyor…

Adı; “Biz Puan”

Tamamen yasal, şubat’tan beri aktif…

Eeee?

“İzmir’in Mangırı” nerede?

Biz mi görmedik?

***

Son 20 yıla bakın; ama iyi bakın…

Kim yönetirse yönetsin…

Bu kadim şehri “kötülemek” için demediğini bırakmayan…

Ve dahi…

“Bir yemin ettim ki, dönemem” diyecek kadar…

Kalbi fesat…

Ruhu kinli kişilerin…

Kendileri yetmezmiş gibi…

Yeni “zehirli gaz” arkadaşlar yetiştirmeleri ve…

Ortaya salıvermeleri “tesadüf” olamaz…

***

9.000 yaşındaki İzmir…

Bu tip “yakıştırmalara” alışık…

Ondört yıl öncesine gidelim…

Ankara’nın Reisi Melih Gökçek, İzmir’in suyunda “arsenik” olduğunu iddia etti; İzmirliler güldü; “Biz arseniği sek içeriz!” diye karşılık verdi…

On yıl öncesine gidelim…

Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik

İzmir için, İzmir’de üstelik İzmirlilerin yüzüne karşı şöyle demişti:

“İzmir pırıl pırıl nur topu gibi bir çocuk… Ama burnu akıyor, kir pas içinde… Yüzünü, gözünü temizlerseniz ancak o zaman güzelliği ortaya çıkar…”

Yani, resmen bu kent için…

“Sümüklü” demişti…

İzmirli yine güldü, geçti…

Türkiye’nin Batı’ya açılan kapısı, büyüdü, serpildi, dahası…

İstanbul’dan akın akın “beyaz yakalı” göçü alıyor…

Ama…

Şimdi ne Melih Gökçek hatırlanıyor ne de Hüseyin Çelik

İzmir ise, “dimdik” ayakta ve 9.000 yıl önceki adresinde…

Hatırlatayım…

“Sümüklü çocuk”tan…

“Kirli kent” sıralamasına sokulan(!) İzmir…

Çok değil, iki yıl önce…

Akdeniz’e kıyısı olan 21 ülkenin kentleri arasında…

“Çevre Dostu Şehir Ödülü”nü kapmıştı…

Yani…

“Kirli” de deseler, “sümüklü” de deseler…

Tatilini Yunan adalarında geçirenlere inat…

İzmir, “Akdeniz’in Yıldızı”dır…

***

Gelelim,  “Biz bu abuklukları neden yaşıyoruz?” muhabbetine…

Bizimle birlikte…

İzmir’in suyunu içip, ekmeğini, gevreğini(!) afiyetle yerken bile…

Bu kadim kenti sevmeyenler…

İzmir’i kötülemeyi “marifet” sayanlar…

Buna karşılık…

Bu kentin “nimetlerine” asla sırt çevirmeyenler…

“Bak azimim, bu Tunç var ya…” diye başlayan sohbetlerin…

Bir yerlerine…

Ve illa ki, “Pişekar” rolüne…

Bu kentin Reisi’ni koyup, sözüm ona “neşelenenler” olduğunu…

İnkar etmeye kalkanlar taş olur!

***

İşin garip tarafı şu…

Türkiye’nin üç büyük kentinin CHP’li belediye başkanlarını…

Yerden yere vurmak için…

Gece-gündüz / Yemeden-içmeden…

Fırsat kollayan düzenin müzmin muhalifleri…

Ankara’da Mansur Yavaş’ın üstüne gidebiliyorlar mı?

Mümkün değil…

İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’na laf çarpabiliyorlar mı?

Rüyada bile yapamazlar…

Ama…

İzmir’in Reisi zarif adam…

Kimseleri kırmak / dökmek…

Parça-pinçik etmek istemiyor…

“İnsanlık ölmüş…” gibi bir mazeretin arkasına…

Gizlenmek istemiyor…

O zaman ne oluyor?

Karşı taraf için “yumuşak karın” oluyor…

***

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer…

Turizmcilerle konuşurken…

İzmir Bayrağı gibi…

İzmir Mangırı gibi…

Tartışmaya hiç ama hiç girmeyecekti…

Ne söylerse söyleyin…

Manipüle edileceğini bilmeliydi; ya da…

En azından…

Aklına getirmeliydi…

Mesela…

Ne kadar “içten / yürekten” olursa olsun…

Ne kadar “Doğrucu Davut” kimliğini hatırlatırsa hatırlatsın…

Şu sözler…

Yukardan melekler İzmir’e inse söylenecek sözler değil:

“Benim aklımda bir (İzmir Parası) çıkarmak vardı hatta buna (İzCoin) diye bir isim de koymuştum... Sonra bu bayrak da çıkınca arkadaşlar beni uyardılar, dediler ki; (Senin bir eyalet kurma çaban olduğu sanılır, sonuçta İzmir'i memleketten kopartacak bir çalışma olarak algılanır... Duralım bunun ismini değiştirelim) dediler…”

Ne güzel söylemiş eskiler…

“Söz ağızdan çıkana kadar senin; çıktıktan sonra herkesin!”

Nokta…

Sonsöz: “Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle… Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla… / Hz. Mevlana…”