GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Erkan SEVÝNÇ
YAZARLAR
20 Kasım 2019 Çarşamba

Doğru, hızlı ve tarafsız haber adına şimdi “com”lama zamanı!

“Pıtrak gibi…” derler; bilirsiniz…

Aynı isimli otun çok hızlı bir şekilde çoğalmasından kaynaklı…

Hızla büyüyen bereketli şeyler için kullanılan bir benzetmedir bu…

Genelde daldaki meyveler için ifade edilse de…

Anlamı itibariyle “sayılamayacak kadar çok fazla olan, hızla büyüyen ve çoğalan” şeklinde de kullanılır…

Sözünü edeceğim “pıtrak gibi çoğalma”, günümüzün sosyal medya siteleri ile ilgili…

***

Her gün yeni bir site ile karşılaşıyoruz. Alışveriş siteleriyle adeta yarışır hale geldi haber siteleri… Sadece İzmir’de sayıları 100’ü aşkın… Şimdi haber sitesinde “köşe yazan” birine, “Ne yani kötü mü?” diyeceksiniz; biliyorum… Ona geleceğim…

Guttenberg’in çığır açan buluşu matbaa, bizim coğrafyaya tam 200 yıl sonra geldi… Bu gecikmenin Türkiye’nin Batı dünyasına göre geri kalmışlığının önemli nedenlerinden biri olduğu düşünülür... Ne var ki, “internet devrimi”nin seyri böyle uzun ve gecikmeli bir yol izlemedi. Hatta denebilir ki, Batı’da 1990’larda yaşanan internet devriminin medya ortamına etkisi, yazılı kültür geleneğine dayanan Batı dünyasından çok daha hızlı bir şekilde Türkiye’de hissedildi... Bakın mesleğimizin duayenlerinden Haluk Şahin ne diyor?

***

“Dijital devrim, neredeyse dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de gazeteciliğin yeniden gözden geçirilmesine neden oldu. Bu durum, haber üretim sürecinin, haber toplamı, haberin sunumu ve haberin tüketimi gibi bütün aşamaları için geçerlidir… Bir zamanlar çok güçlü bir medya olan basılı gazete, dağıtım ve etki anlamında zarar gördü. Genç nesiller bilgi kaynağı olarak basılı olandan dijital olana geçti. Ülkedeki belirli siyasal gelişmeler ve gazete yayımcıları üzerindeki baskılar haberin ve bilginin asıl kaynağının sosyal medya olması sürecini hızlandırdı… Çünkü bu sosyal medya kaynakları geleneksel basına göre daha bağımsız ve özgür görülmeye başlandı… 1960’lardan 1990’lara kadar süren “kitle” iletişiminin yükselişi sırasında gazeteciler sendikası çok güçlüydü… Bu gelişen kurumsallaşmayı devlet de göz önüne almıştı: Gazetecilerin ekonomik statüsü 1960’lardan 1990’lara istikrarlı bir şekilde arttı. Ancak Özal döneminin neoliberal ekonomi politikaları gazetecilerin sendikalaşmasına ağır darbe vurdu ve dijital gazeteciliğin ortaya çıkması da ahlâki bir darbe oldu... Gazeteciliğin tanımı ve kimin gazeteci olduğu tartışmalı hale geldi... Dolayısıyla, internet bazı açılardan gazetecinin hayatını kolaylaştırmakla birlikte, genel olarak gazetecilerin profesyonel konumunu zayıflattı. İnternet haberin sunulması sürecini kesinlikle hızlandırdı ama haberin kalitesi açısından çok fazla gelişim sağlandığını söylemek mümkün değil, özellikle de soruşturmanın gazetecilik alanında... Bu kısmen, haber sitelerinin zayıf ekonomik durumundan, kısmen de ülkedeki politik ve kültürel ortamın gazetecilik yapmayı zorlaştırmasından kaynaklandı. Çünkü iktidar kendi denetiminde medya yaratarak Türkiye’de gazeteciliği neredeyse tamamen öldürdü... Şu an gerçek habercilik alanı sadece internette kaldı…”

***

Tamam, internet özgürlüktür ancak haber sitelerinden kaçı bu işi doğru düzgün yapıyor? Haber sitelerinden kaçı iletişim fakültelerini bitiren işsiz gençlere istihdam sağlıyor? Haber sitelerinin kaçı reklam vermeyenlere negatif haberlerle gözdağı vermeye çalışıyor?

Bu soruların cevapları, genellikle “ne yazık ki…” diye başlıyor…

www ile başlayıp, com ya da net vb. ile biten domaini aldıktan sonra bir bilgisayar, bir de cep telefonu… Oldu sana haber sitesi… Ajanslara abone olmaya da gerek yok, kopyala yapıştır… İnternet medyasının bir kısım editörleri başka kaynaklardan haber kopyalayan “makinistler” haline dönüşmüş durumda… Başarı kriteri, “gerçek gazetecilik” ile değil, “saatte ortalama kaç haberi kopyalayıp girdiğinle” ölçülmeye başlayan noktaya geldi…

***

İnternet haber sitelerinden en çok yakınanlar da belediyeler ve resmi / özel kurumlar… Bu kuruluşların başı, reklam isteyenlerle dönmüş durumda… Tabii, “işi bilen” basın danışmanları olsa en azından “olumlu” ile “olumsuzu” ayıracak… O da çok azınlıkta ya da yok…

Bu “ahval ve şerait altında” dahi…

Söylenecek şey, ister istemez “Hadi com’layalım bari…” oluyor…