GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
18 Eylül 2019 Çarşamba

Doğru bilime mi para yatıracaksınız yoksa bilime saldıracak mısınız?

"Kötü beslenme en büyük ölüm nedeni" başlıklı yazımız çok destek buldu, sosyal medya üzerinden de destek aldık..

Söz verdiğimiz gibi seriye devam ediyorum... Önce beş ay kadar öncesine gidelim...

14 Mayıs'ta gelen haberde "Monsanto firması ABD’de kanser hastası bir çifte iki milyar dolar tazminat ödemeye mahkum edildiği, Monsanto'nun son sahibi Bayer'in karara itiraz edeceğini açıkladığı bildiriliyordu.

Deutsche Welle’nin haberine göre Alman kimya ve ilaç devi Bayer’in geçen yıl satın aldığı Monsanto firmasının ürettiği glifosat içeren zirai ilaç Roundup ile ilgili açılan tazminat davasında karar verildi. ABD’nin Kaliforniya Eyaleti’nde görülen davada jüri heyeti, zirai ilaç yüzünden hastalandıklarını öne süren çifte, ilacı üreten Monsanto firmasının iki milyar dolardan fazla tazminat ödemesine karar verdi. Davacı çift kansere Monsanto firmasının ürettiği ilaç yüzünden yakalandıklarını belirterek dava açmıştı.

Davacı avukatları söz konusu tazminat miktarını “tarihi” diye nitelendi. Davacıların avukatı Brent Wismer, Monsanto’nun bu tazminatın yanı sıra diğer davalar nedeniyle 55 milyon dolar daha tazminat ödemek zorunda kalacağını söyledi.

Avukatlar jürinin dava sırasında Monsanto’nun kurum içi belgelerini incelediğini, firmanın zirai tarım ilacı Roundap’ın güvenli olup olmadığıyla hiçbir zaman ilgilenmediğini belirtti. Avukat Wismer’e göre firma parasını “doğru bilime” yatırmak yerine “bilime saldırmak” için kullandı.

***

İşte tam da burada gerçek bir bilim adamının devreye girdiğinü görüyoruz yurdumuzda... Prof. Dr. Tayfun Özkaya, dün bir yazısını paylaştı benimle... Yazının başlığı "Kanser Hastalarına Açık Mektup" idi...

Yazının ilk cümlesi de "Tarım zehirlerine karşı harekete geçin!"

Tayfun Hocamın yazısından bazı bölümleri paylaşmak istiyorum:

MODERN KADERCİLİK: Umarım bu hastalıkla mücadelenizde başarılı olursunuz. Önce kendinizi düşüneceksiniz tabii. Ancak toplumsal bir değişime de yol açabilirsiniz. Bu hastalık bir kader değil. Size hastalığınız “genetiğe bağlıdır” diyorlarsa, bu da kadercilikten çok farklı değil. Hatta modern kadercilik. Genetik olarak eğilimli olabilirsiniz, ancak bu mutlaka hasta olacağınız anlamına gelmiyordu.

HASTALIĞINDAN BİREY Mİ SORUMLUDUR: Bu hastalığın bireyi aşan yönleri de var. Dikkat ederseniz, Sağlık Bakanlığı gibi kuruluşlar hastalıklardan daha çok bireyleri sorumlu tutuyor. Kapitalizm başarıyı bireyselleştirdiği gibi başarısızlığı veya başımıza gelen sorunları da kişiselleştiriyor. Tabii kişisel sorumluluğunuz da yok değil. Örneğin sigara içiyorsanız bu sizin kararınız ile oluyor. İyi de Sağlık Bakanlığı örneğin kanserden korunmak için bol bol sebze meyve yiyin demekte. Bu ürünlerin tarım ilaçları kalıntısı taşıyıp taşımadıklarını konu yapmıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı da tarım ürünlerindeki kalıntı konusunda elinden geleni yapmıyor.

TOKSİK MADDELER: Bu yazıda sadece gıdalardaki toksik maddeler üzerinde duracağım. Bu alanda sorumlu üç kuruluş söz konusu: Sağlık Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Belediyeler. Sağlık Bakanlığı kansere yakalanmamak için ileri sürdüğü önerilerde işi hep kişiselleştiriyor. Obez olmayın, yürüyün gibi. Bunlar doğru öneriler. Ama bol bol sebze yiyin de ne oluyor? Çileği her gün ilaçlıyorlar. Birçok üründe tarım ilaçları kalıntısı sorunu var. Uyarmadan bol bol yiyin demek çok tehlikeli bir öneri. Sağlık Bakanlığı bu tür uyarılar yapmak yerine bu uyarıları yapanları mahkemeye veriyor.

TARIM ORMAN BAKANLIĞI: Tarım ve Orman Bakanlığı da aynı konuda kanımca elinden geleni yapmıyor. Bakanlığa göre Türkiye’de maksimum kalıntı limiti denilen hiçbir şekilde tüketilmemesi gereken tarım ilacı kalıntısı oranını gösteren tarım ürünlerinin tüm tarım ürünleri üretimi içindeki oranı Amerika Birleşik Devletlerinden daha aşağıda. Buna inanmak gerçekten çok zor. Daha çok ihracata yönelik ürünlerde tarım ürünleri analiz edilerek tarım ilaçları kalıntıları inceleniyor, ancak yurt içine yönelik analizlerin oranı çok düşük. Gerçi zaman zaman yurt dışına giden ürünlerde de geri göndermeler olmaktadır. Dahası bu geri dönen ürünlerde kullanılması yasaklı tarım ilaçları da çıkıyor. Yanlış, aşırı dozda, -aslında hiçbir doz kabul edilebilir değildir- hasada çok yakın uygulanan ve yasaklı tarım ilaçlarını kullandığı için ceza alan çiftçilere zorlukla rastlanıyor.

BELEDİYELER: Belediyeler de bu alanda elinden geleni yapmıyor. Henüz biri hariç hiçbir büyükşehir belediyesinde sebze ve meyve hallerinde tarım ilacı kalıntısını ölçecek laboratuvar yok. Belediyeler hallere ve pazara gelen tarım ürünlerini kontrol etmek ve maksimum kalıntı limitini aşan ürünleri geri çevirmek zorunda. Ancak bu konuda halkın durumu kabullenmek eğilimi yüzünden onlar da inisiyatif alarak harekete geçmekte isteksiz oluyorlar. Çünkü bu defa köylülerle aralarının bozulacağından korkuyorlar. Belediyelerin ceza yazma yetkisi yok. Bu konuda bir çözüm yolu bulmaları gerekiyor. Hem belediyeler hem de Tarım ve Orman Bakanlığı agroekolojik tarımı hızla yaymak için ciddi programlar yapmalı.

ORGANİK TARIM ? : Hâlbuki ülkemizde organik tarım dediğimizde birçokları ihracat yapmayı veya zengin tüketicilere pahalı organik ürünleri pazarlamayı düşünüyor. Herkesin zehirsiz ürün tüketme hakkı var.

KANSER HASTALARI: Sağlık Bakanlığının, Tarım ve Orman Bakanlığının ve genel olarak belediyelerin kolay kolay harekete geçeceği yok. Sorumluklarını yeterince yerine getirmedikleri, sizleri tehlikelere karşı uyarmadıkları için sizlerin bu kurumları ve halkı uyararak daha etkin ve doğru önlemler alması için şimdi sadece kendinize karşı değil, bütün topluma karşı bir sorumluluğunuz var. Bu konuyu en iyi anlayacak sizlersiniz.