GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
11 Mart 2020 Çarşamba

Diyaloga ihtiyaç var

İzmir’in üzerinde yeni Çeşme planı hayaleti dolaşıyor…

Ege turizm merkezleri planı kapsamında Çeşme ve Didim projelerine start veriliyor. Bunların ilki olan Çeşme planının sunumu için Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy İzmir’e geldi.

Ve kıyamet alametleri ortaya çıktı…

Kapitalist mülkiyet ilişkilerinden tutun da yatırımların yol açabileceği çevre sorunlarına, kamu yararı olup olmadığına kadar, herkes eteğinde ne varsa dökmeye başladı. İktidara duyulan güvensizlik, eleştirilerin odağında yer alıyor.

Yeni turizm stratejisine duyulan ihtiyaç bağlamında, bazı rezervleri olmakla birlikte, bu yatırıma sıcak bakan Büyükşehir Belediyesi, Ticaret Odası, Sanayi Odası, Otel ve Turizm işletmeleri şimdiden muhaliflerin eleştiri oklarına hedef olmaya başladı.

Muhalif cenahta ise, mesele nasıl ele alınmalı, bakış açısı ne olmalı gibi soruların tam karşılığını bulmak zor; zira problematik sorunlu. Herkes tuttuğu yerden sayıp döküyor.

Kapitalist sisteme karşı olmak… İktidar grubuna karşı olmak… Maksat karşı olmak… Bir de bu üç karşı oluşun yanı sıra, projenin kapsamıyla ilgili eleştiriler var.

İktidarın 18 yıllık icraatına bakarak eleştirenlerin hiç uzatmadan “hayır” dediğini biliyoruz. Ankara da bu hassasiyeti bildiğinden olmalı, oldukça yapıcı bir dil kullanarak uzlaşma arıyor.

Fakat kapitalizme karşı olduğunu söyleyenlerin durumu farklı… Kamu mülkiyetindeki arazileri gündeme getiriyorlar. İyi de, kapitalistler bu eleştiriye neden kulak asacaklar! Zaten öyle bir dertleri olsa, antikapitalist saflarda yer alırlardı.

Kaldı ki İzmir merkezde, Cumhuriyet devrimine bağlı bir kimliğe sahiptir.

Çevre sorunlarına gelince; insan varsa üretim vardır, yatırım ve üretim varsa çevre sorunu da vardır. İster kapitalist olun ister sosyalist, fark etmez.

Nihayetinde, bu yatırımı, İzmir’de yaşayan insanların kahir çoğunluğu isteyecektir. Ekonomik kriz günbegün büyürken, istihdam politikaları çöküyor.

İzmir’de, sadece Büyükşehir Belediyesi kapısında 200 bin kadar insan iş bekliyor.

Lağıma dönmüş körfezin çevresinde hiçbir şey olmamış gibi yaşayan İzmir insanına; iklim değişikliği, çevre yıkımı, börtü böcek falan deseniz, ne olacak!

Yoksulluğuyla baş etmeye çalışan geçim derdindeki insana, kamu yararı, kamu mülkiyeti, özel mülkiyet falan diye anlatsanız ne olacak! Ona iş ve ekmek lazım.

Yaşam koşulları giderek zorlaşan arka sıradakilerin, tuzu kuru insanların akıl ve bilgi ile donatılmış eleştirilerine verecekleri cevabı ben buradan duyar gibiyim… Ama yazmaya terbiyem el vermiyor.

Hükümetin ömrü yeterse, o yatırım yapılacak. Bütün mesele, İzmir’in de elini taşın altına koyacağı bir iklim yaratmakta.

Kültür ve Turizm Bakanı elini uzatmış; o elin havada kalmaması için şehrin bir irade oluşturmasında sayısız yarar var.