GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Kemal ARI
YAZARLAR
2 Kasım 2020 Pazartesi

Deprem çalışmalarında aklıma takılanlar…

Kalktım, depremin yıkımının en yoğun olduğu Bayraklı bölgesine gittim; gördüklerimden çok etkilendim...

Zavallı, kadersiz halkım!

Keşke daha eğitimli, çevreye daha duyarlı olsaydın; kendini bir apartman çılgınlığına kaptırmasaydın!

***

Tamam biliyorum, Türkiye’nin siyaseti, rant hırsı, yoz düşünceler; gösterişe dayalı şatafat çılgınlığı seni bu duruma düşürdü...

Anlıyorum bunu!

Ve eğitim dediğimiz şey de sana “Al, bununla yetin!” diye dayatıldı…

Sen de hiç eleştirel bakmadan, olduğu gibi kabul ettin bu dayatmaları be kardeşim!

Bana bırakın onu bunu; bilimi, tekniği, çağdaşlığı, çağdaş yaşamı, adam olmayı öğretin demedin; diyemedin…

Ve şimdi olup bitene bakıp, “Yazgı!” diye geçiyorsun…

Tam bir kadercilik, tam bir olup bitene göz yumma, tam bir tevekkül…

Başına gelen onca derdin akıl ve bilimle önlenebilecek türden şeyler olduğunun farkında bile değilsin…

Ah, ah!

Ah ki ne ah!

Her ne ise, olan oldu…

***

Şükür, bazı yaşadığımız felaketler az çok aklımızı başımıza getirmiş... Bunu görüyoruz; ama felaketin büyüklüğü karşısında buna sevinmemiz mi gerekip gerekmediğini bir türlü düşünemiyoruz.

Çadırlar kurulmuş; mutfaklar işliyor…

Depremden zarar görenlere insanlarımız, devletimiz, belediyelerimiz, oradan buradan gelen yardım ekipleri tarafından yapılan yardımla pek bir şeye ihtiyaçları varmış görünmüyor; bilemiyorum, benim tanıklığım öyle.

Ancak yoldan izden geçenlerin depremden zarar görenlerin, çadırlarda kalanların aralarına karışarak, Kızılay’ın dağıttığı yemekten bir kap kapıp, bir köşeye çekilerek yemeleri; bunu içim almıyor…

Yani yorum da yapamıyorum:

Bu bir aç gözlülük müdür?

Bir talan ruhu mudur?

Fırsat bu fırsat deyip, üç kuruşluk bir kap yiyeceğe abanmak mıdır?

Ya da insanlarımız o bir kap yemeğe gerçekten gereksinim duyuyorlar da kendi nasiplerini mi orada arıyorlar; bunu da bilemiyorum…

Daha doğrusu, üzerine şu acılı günlerde pek de odaklanmak istemiyorum…

***

Kurtarma çalışmaları sürüyor…

Ancak bir yandan yıkımların yanına yöresine yaklaşmış bana göre gereğinden fazla olduğun sandığım görevliler; sonra birkaç metre uzakta çevrilmiş şeritlerin dışında kalıp seyretmek için olay yerine gelmiş olan kişilerin ve yakınlarını yitirmiş olanların çıkardıkları gürültü patırtılar…

Jeneratör sesleri, bağırış çağırışlar, haykırışlar; arada işin önemini kavramadan şakalaşarak geçen birkaç kendini bilmezin çıkardığı kahkahalı gülüşler…

Bir ara “Sessizlik…” diye bağırılıyor; yer dinlemeleri yapılıyor; enkaz altından gelecek en küçük bir tıkırtıya kulaklar çevriliyor…

Da…

Bu arada, yani bu anların dışında olan gürültüye ne demeli?

Şöyle geçiyor aklımdan kendimce:

Çevreye, yani kurtarma çalışmalarının olduğu yere dışarıdan insanlar kesin olarak yaklaştırılmasa…

Tamam, çalışan ekipler çalışsın ama, birileri sürekli olarak yeraltı dinlemesi yapsa; dışarıdan trafik sesi, insan patırtıları gelmese…

Yani her görevli, pür dikkat en küçük bir sese, titreşime, işarete kulaklarını verseler ve öylece çalışsalar…

Kısacası gereksiz seslerden arınsak, daha iyi sonuca ulaşır mıyız?

***

Bu konuda etkili ve yetkili yerlerde olanlar, bu işlerin gerçek uzmanları ne düşünüyorlar acaba?

Bir de bir kişinin kurtarılması sırasında o çıkarılan sedyenin başına yığılan insan kalabalığına ne demeli?

Bağırış çağırış, alkış, ıslık…

Onca zaman enkaz altında kalıp da dışarı çıkar çıkmaz bu yoğun kalabalığın alkış ve bağırış çağırışı arasında kalıveren bir kazazedenin o anki ruh hali nedir acaba?

Korkar mı? Kaygılanır mı? Psikolojisine ağır bir yük yüklenir mi?

Böyle anlarda diyelim ki, sessizlik hakim olsa ve çok şefkatli bir el enkazdan çıkarılan bir kardeşimizin, çocuğumuzun elinden tutsa; ona sesinin tonuyla, sıcaklığıyla, okşayışıyla güç ve moral aktarmaya çalışsa, daha iyi olmaz mı?

İnanın bilmiyorum, bilemiyorum…

***

Bu bir eğitim sorunu mudur; bir edep ve ahlak işi midir; yoksa başka ülkelerde de hep böyle mi oluyor?

Bir gözlem mühendisliği yapılsa da bunlar ve bu tür şeyler tek tek gözden geçirilse; nelerin doğru, nelerin yanlış yapıldığının analizleri yapılsa…

Kötü mü olur?

Ama aklımda hep bu sorular ve aklıma takılan şeyler…

Umarım yapılanlar doğrudur ve umarım aklıma takılan şeylerin mantıklı yanıtları vardır…