GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
19 Ekim 2017 Perşembe

Değişimin olası/zorunlu sebepleri!

Diyorlar ki;
Seçilmiş belediye başkanlarının istifaya zorlanması doğru değil.
Seçimle gelen, seçimle gitmeli falan…
Diyor ki;
Biz başka partilere benzemeyiz. Haklarında istifa kararı verilen arkadaşlarımızın bu konuyu uzatmadan gereğini yapacaklarını düşünüyorum. Aksi halde sonuçları ağır olur.
**
Anlıyoruz ki İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’ndeki Topbaş’ın istifasına sebebiyet veren ‘Başkanı by-pass operasyonu’ da tiyatrodan ibaretmiş. Topbaş’ın yaptığı “adam yerine konulmadım” açıklaması da bu skecin repliklerinden biriymiş. Gerçeğin ortaya çıkmasıyla Topbaş’ın yaptığı ‘adamlık’ açıklaması son derece irite edici bir hal aldı benim nazarımda.
Bir süredir Erdoğan’ın partisine vurduğu neşterin ne anlama geldiğini sorguluyoruz. İlk bulgumuz Meral Akşener ve arkadaşları tarafından kuruluş süreci tamamlanan ‘yeni parti rüzgârını’ yenilenmiş parti algısıyla kesmeyi planladığı yönündeydi. Ama Türk siyasi tarihinin en radikal hamlelerden biri olan bu operasyonun tek sebebi bu olamaz diye düşünmeden edemiyoruz.
Biraz araştırma, biraz soruşturma derken birkaç gerekçeye daha ulaşma şansı buldum. Yerel seçimlere 1,5 yıl kala yapılan bu operasyon kimileri için erken seçimin habercisi… Ufukta baskın bir erken seçim olduğunu düşünen bu kesime göre Erdoğan parti içi ‘değişim harekâtını’ tamamlar tamamlamaz düğmeye basacak. Erdoğan, yeni partinin siyasal anlamda belirli bir zemine oturmasını beklemeden dahası yeni parti ete kemiğe bürünmeden harekete geçip cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de yapılacağı genel seçime daha güçlü bir yerel yönetim desteğiyle girmeyi amaçlıyor. İki seçimin birbirine yakın olmasının toplumsal/siyasal kutuplaşma bakımından zararını da minimize etmeye çalışıyor.

AK Parti'ye yakın kaynakların bir bölümü ise Erdoğan’ın ekonomik göstergelerin kötüye gittiği, yüksek oranda vergi alımlarının söz konusu olduğu ve de zamların konuşulduğu bir süreçte seçim yapmayacak kadar tecrübeli bir siyaset adamı olduğundan hareketle yerel seçimin zamanında yapılacağını savunmaya devam ediyor.

Onlar için bu operasyonun en önemli sebebi FETÖ ile mücadele…

Yüzbinleri bulan gözaltı, tutuklu sayısıyla tabanda oluşan ‘mağduriyet psikolojisinin’ yönetilmek istendiğini savunan bu kesim için “Kimsenin gözünün yaşına bakmıyoruz. FETÖ ile en küçük bir ilişkisi, yakınlığı olan herkes hangi konumda, makamda olursa olsun bedelini ödüyor” algısını yerleştirmeye çalışıyor.

FETÖ soruşturmalarında damatları tutuklanan İstanbul ve Düzce Belediye Başkanları’nın yanında Ankara’daki ballı tahsisler ve parsel parsel satışlar üzerinden FETÖ’ye yardım ve yataklıkla suçlanan Gökçek’in yanı sıra istifası istenen diğer başkanların da FETÖ konusunda iyi sınav veremediği görüşü ağır basıyor.

Partiyi FETÖ’den temizlemek gibi bir alt amacı da taşıyan bu operasyonların bir önemli gerekçesi de siyaseten bu kentlerdeki aşağı yönlü gidişatı durdurmak.

Ankara’da çeyrek asırdır başkanlık yapan Gökçek’in CHP’den aday olan MHP’li Mansur Yavaş karşısında bıçak sırtı geçen seçimi nasıl kazandığı hala tartışılıyor. Trafolara giren kediler, gece yarısı kesilen elektrikler hala akıllardaki tazeliğini koruyor.

Yine bıçak sırtı geçen ve YSK’nın tartışmalı kararlarıyla AİHM’e kadar götürülen 16 Nisan’daki referandumda İstanbul ve Ankara’nın da aralarında bulunduğu 17 Büyükşehir’de ‘hayır’ oylarının önde çıkması AK Parti’yi 2019’daki başkanlık seçimleri öncesi kara kara düşündürmeye başladı.
Bu çerçevede bir dizi önlem almak için kolları sıvayan Erdoğan ilk adım olarak partisinin başına geçti.

Partide metal yorgunluğu var diyerek teşhisi koyan Erdoğan, neşteri eline alır almaz ilk iş olarak teşkilatlara yöneldi. Şu ana kadar 40’a yakın ilde operasyonlarını tamamlayan Erdoğan’ın kongre sürecinde gereken teşkilat değişikliklerini tamamlaması bekleniyor.

Gerek damatları gerekçe açık, örtülü destekleri üzerinden isimleri FETÖ ile yan yana yazılmaya başlanan belediye başkanlarını da kapsayan değişim harekâtına topyekûn bir anlam yüklemek gerekirse, bu anlam yeni bir dip dalga yaratmaktan başka bir şey olamaz.

Partisinin, iktidarının yorulduğunu, yıprandığını gören Erdoğan, muhalefet cephesindeki olumlu gelişmeleri de dikkate alarak, onlara karşı savunma değil saldırı politikasını sürdürüyor.

Yani siyasetin en taze konusu olması gereken yeni partiyi ve de CHP’deki olumlu gelişmeleri konuşmamız gereken bir süreçte Erdoğan, neşter operasyonlarıyla gündemi AK Parti’nin belirlemesini sağlıyor ve değişimi konuşturmaya devam ediyor.

İl, ilçe, belediye başkanı değişimleriyle 2019 öncesi tabanda yeni bir dip dalga yaratmaya çalışıyor.

Başarabilir mi?

Bunu ancak izleyip görebiliriz. Ancak Erdoğan İstanbul, Ankara ve Bursa gibi Türkiye’nin ilk 4 kentinin belediye başkanlarını istifa ettirerek gücünün zirvesinde olduğunu ve bu operasyonda ne denli kararlı olduğunu şimdiden ortaya koydu.

CHP’nin Adalet Yürüyüşü ile başlayıp ‘Fındık, Üzüm mitingleriyle’ devam ettirdiği yükseliş trendinin yanı Meral Akşener ve arkadaşlarınca kuruluşu tamamlanan yeni partinin dikkatle izlendiği süreçte Erdoğan, AK Parti’yi kabuk değiştiren ve yeni döneme iddialı hazırlanan, iktidarını koruma noktasında kararlı bir rakibe dönüştürmeye çalışıyor.

Diyorlar ki; Melih Gökçek gibi Ankara’ya alabildiğine hâkim bir ismin istifaya zorlanması AK Parti için risk değil mi?

Bu soruya yanıt olması açısından Gökçek’in istifa haberlerini yalanlamak için kamuoyuna yaptığı açıklamayı hatırlayalım.

“Sayın Erdoğan sadece bir partinin, Türkiye’nin değil bir ümmetin lideridir. Ona destek olmak her ferdin görevidir. Fitne çıkarmak isteyenler boşuna uğraşıyor”

Bu açıklamayı Gökçek’in fayda etmeyen son çırpınışları olarak okuyabiliriz. Ama Erdoğan’ın partisindeki gücünü yansıtması açısından önemli, tarihi bir açıklama. Bırakın reisi cumhurluğu, AK Parti genel başkanlığını ‘ümmetin lideri’ yani ‘yaşayan halife’ demek istiyor Gökçek!  
Yani Gökçek gibi siyasi egosu oldukça şişkin, hırlı ve manevra kabiliyeti yüksek biri bile Erdoğan’ın kararlarını sorgulamayı aklından bile geçiremiyor.  

Hatırlanacağı gibi Gökçek AK Parti’nin kurucularından değildir. Hatta Erdoğan’ın AK Parti’yi kurduğu kritik süreçlerde Gökçek ve arkadaşları il il dolaşarak Demokrat Partiyi canlandırmaya çalışıyorlardı. Haziran 2002’de yakasına DP rozeti takan Gökçek, AK Parti’ye ancak tek başına iktidara gelişinden 10 ay sonra partinin 2. Kuruluş yıldönümünde katılmıştı.  
Yakasına ANAP, Refah, Fazilet, DP ve AK Parti rozetleri takan Gökçek’in siyasi hırsının onu nereye savuracağını öngörmek yukarıdaki açıklamasına rağmen zor. Ama o açıklama Erdoğan’ın partideki gücünü yansıtması açısından son derece önemli!

AK Parti’yi bir futbol takımına benzetirsek Erdoğan o takımın hem kaptanı, hem teknik direktörü hem de başkanı… Oyun stilinden, sahaya dizilişine, maç devam ederken kimlerin oyundan çıkarılacağından kale arkasındaki top tutucunun kim olacağına kadar hemen her konuda tek belirleyici isim o.  

DEVAM EDECEK…