GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
17 Mayıs 2020 Pazar

Corona Muammaları

16 Mayıs tarihli BM raporunu gördünüz mü? BM Ekonomik ve Sosyal İlişkiler Birimi’nin hazırladığı “2020 Ortası İtibarıyla Dünya Ekonomik Durumu ve Olasılıklar” adlı rapor yayımlandı. BM raporunda, corona salgınının küresel ekonomilere maliyetinin 2020 ve 2021’de 8,5 trilyon doları bulmasının beklendiği bildiriliyor.

Çalışmaya göre, küresel ekonominin Covid-19 nedeniyle yüzde 3,2 küçülmesi beklenirken, gelişmiş ülkelerde yüzde 5, gelişmekte olan ülkelerde ise yüzde 0,7 seviyesinde küçülme olacağı öngörülüyor.

Tahmin edilen ekonomik daralmanın küresel ekonomiye maliyetinin 8,5 trilyon dolar olabileceği hesaplanırken, beklenen ölçüdeki olası daralmayla 2020’den önceki 4 yılın ekonomik kazanımların silineceğinin altı çiziliyor.
GYSH’nın yüzde 10’u ne demek?

Covid-19 salgını ile mücadele için küresel bazda neredeyse bütün hükümetlerin ekonomide aldığı genişleyici mali önlemler, dünya gayrisafi yurt içi hasılasının (GYSH) yaklaşık yüzde 10’una ulaştı.

Salgının nasıl bir süreç izleyeceğine dair belirsizlikler ise, hükümetleri kısıtlamaları kademeli kaldırarak, ekonomi kurtarmak ile hayat kurtarmak arasında ikilemde bırakıyor.

Corona aşısı ve ilaç geliştirilmesi konusunda yaşanacak gelişmelerin süreci oldukça yakından etkileyeceği vurgulanan rapora göre, 2021’de ekonomilerin yavaş yavaş toparlanmaya başlaması öngörülüyor.

Salgın sonra dönemde ülkeler için en büyük riskler ise, emtia ihracatçısı ülkeler başta olmak üzere, yüksek bütçe açıkları ve borçluluk oranları ile gerileyen küresel ticaret ve düşen turizm gelirlerinin olumsuz yansımaları olarak gösteriliyor…

Bütün bunları okuduktan sonra sizin de aklınıza geldi mi, en başından beri ortaya atılan iddialar…

Yani muamma çok..

Murat Soydan’ın makalesinden öğreniyoruz ki; Dünyadaki üç milyar insan yoksulluk içinde ve dünyanın çeşitli yerlerinde 70 milyon insan yerinden edilmiş şekilde göçmen çadırlarında, sefalet içinde kalabalıklar hâlinde yaşamakta. Ancak hiçbirinde bir Covid19 krizi çıkmamış…

Yine aynı makale diyor ki: Öte yandan, film yıldızlarından sporculara ve milyarderlerden devlet başkanlarına kadar uzanan yüzlerce zengin ve ünlü insan, birkaç seçkin kraliyet üyesiyle birlikte virüse yakalandı. Bu yeterince tuhaf değilse, bu yüzlerce zengin ve ünlü insanın hiçbirinde birkaç hafif semptom dışında bir etki görülmediğini ve birçoğunun asemptomatik olduğunu da düşünün…

Murat Soydan’ın şu iddialarına mı inanlım, hayli sabıkası olan DSÖ’nünkülere mi?

Salgının ilk günlerinde Çin’den gelen ve bir anda yere düşen insanları bir daha hiçbir yerde görmedik. Nitekim geçen zaman içinde hastalığın seyrini hepimiz öğrendik ve böyle bir şeyin mümkün de olmadığını fark ettik.

Bize bugün “önceki tahminlerimiz çok çok yüksek olmuş olabilir” diyen medya, aylardır konu üzerine gerçek bilimsel araştırmalarla desteklenen haberler yerine belirsiz, çelişkili ve kafa karıştırıcı haberler üretmekte.

Nitekim New York’la ilgili nasıl bir felaket haberciliği yapıldığı heralde herkesin aklındadır. Şimdi aynı medya bunları yazarken, sanki kendileri değil de başka biri yüksek oranlara insanları ikna etmiş gibi davranıyor. Ortada çok düşük hastalık ölümle sonuçlanan vaka oranı sunan bir araştırma ve hastalığın sunulandan daha düşük bir öldürücülüğe sahip olduğunu gösteren New York örneği var.

Özetle ilginç bir şekilde, Dünya Sağlık Örgütü’nün yüzde 3.4’lük tahminini doğrulayan tek bir çalışma yokken, hakemli dergilerde hatta ana akım medyada dahi yer alan, resmi kurumlarca yapılan araştırmaların tamamı yüzde 0.1 ila yüzde 0.2 arasında ölüm oranları vermekteydi. Bu linkte konu üzerine yapılmış ve çoğu hakemli dergide yayınlanmış 52 adet araştırma bulunmakta. Tüm araştırmaların ortalaması yüzde 0.2 oranını vermiş.

***

DSÖ mü haklı karşı çıkanlar mı şu anda bu bir muamma…

Ama, fakat, lakin!

Maalesef dünyada konvasiyonel medya (Türkiye medyasını zaten takip etmediğim için bilemiyorum) bu pandemi sürecinde gerçekten de Umberto Eco’yu haklı çıkartacak şekilde davranmaya devam ediyor. Bu nedenle bütün dünyada geleneksel medyanın itibarı yerlerde sürünüyor… Sosyal medyayı hiç saymıyorum, orası tımarhane!

Eco ne der bir daha kulak verelim: Medyanın dayanaksız iddiaları ortaya atma sanatı

“…İddiaya göre gazete, yazdıklarını yakın bir kaynaktan almıştır. Bu her zaman işe yarayan yönteme göre kaynağın kim olduğu söylenmez ve gazetenin gizli kaynaklara sahip olduğu sezdirilir ve bu kişilerin çok güvenilir olduklarının sanılması sağlanır. Birilerinin denetleyebileceği verileri ifşa etmektense olumsuz imalarla yetinmek yeğdir. İma ettiğinde kesin bir şey söylemezsin ve sadece yalanlama yapanın üzerine bir kuşku düşürürsün.” 

Bu muammaların çözüldüğünü görmek için bakalım ömrümüz yetecek mi?