23 Ağustos 1514 de Çaldıran Ovasında:
Yavuz ile Şah İsmail arasındaki savaş değil bu…
Çaldıran Savaşından tam 505 yıl sonra….
Oyları çaldılar diyen Binali ile:
Kazandığı seçimi çaldıran İmamoğlu’nun savaşı bu…
Daha doğrusu,iradesini çaldıran İstanbul’lu seçmenle:
Payi tahtı terk etmek istemeyenlerin savaşı …
Yani yerel değil…
Sonuçları itibarıyla genel bir seçim bu…
Çünkü:
İstanbul, ülkenin dört bir tarafından göç almış, Anadolu’nun bütün renklerini içinde barındıran bir mozaik, bir küçük Türkiye…
Çünkü:
Cumhurreisi’nin deyimiyle;“ İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır…”
Çünkü:
Muharrem İnce’nin deyimiyle; “İstanbul belediye Başkanlığını kazanan bir kişi direkt muhalefetin cumhurbaşkanı adayıdır.”
Onun için, İstanbul Belediye Başkanlığı seçimi, sadece bugünün değil; yarının cumhurbaşkanlığı seçiminin de bir provası…
***
Binali’ye sordular:
“YSK’nın gerekçeli kararında oy çalma yok. Siz nasıl oylar çalındı dediniz?”
-“Mecburdum…”
Dün mecbur olan, bugün neler yapmaz ki?
Mecburen- mecburiyetten aday olan Binali Bey ; seçim akşamı “Seçimi kazandık”
demesini ise şöyle izah etti:
“Yapmam gereken bir açıklama olduğu için yaptım…”
Yapması gereken bir açıklamaymış!
Bu cevaptan sonra, yapması gerekenleri siz tahayyül edin artık…
***
Her türlü riski göze alarak, seçimi iptal ettirenler den her şey beklenir. Çünkü bu seçim iktidar için hayat- memat meselesi… Antalya, Adana, Mersin, Ankara ve daha pek çok ilden sonra, İstanbul’u da kaybederlerse, sonun başlangıcı kaçınılmaz olur. Bunun bilincinde oldukları için, 31 Mart öncesi reddettikleri İmamoğlu- Yıldırım tartışmasına evet dediler…
Dün akşamki ekran savaşına gelince; doyurucu sorular ve cevaplar yoktu… Dostlar alışverişte görsün türünden, pek suya sabuna dokunmayan, renksiz- kokusuz bir tartışmaydı…
Her iki tarafta, bizim aday daha başarılıydı diyecek kuşkusuz. Son sözü ise, İstanbul seçmeni söyleyecek…
Az kaldı…