GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
23 Mart 2019 Cumartesi

Çakıryıldız

Victor Hehn’in dilimize Zeytin, Üzüm ve İncir/Kültür Tarihi Eskizleri adıyla çevrilen 19.yy sonu 20.yy başında yazılmış çok eski bir yayınında Akdeniz coğrafyası betimlenirken aşağıdaki gibi değinilir. “…Hiçbir şey zeytinliklerin görüntüsü kadar, ‘kültür, huzur dolu düzen ve bu düzenin sürekliliği duygusunu’  uyandıramaz içimizde…” Hehn burada kendi beşeri kültür anlayışının özünü açıklarken, yerleşik yaşama geçişin aslında tahıl tarımıyla değil meyve veren ağaçlar yetiştirmek ile olası olduğunu da iddia eder. Hehn’in burada aslında anlatmak istediği yerleşik yaşamdan çok, yüksek kültür olarak adlandırılabilecek kültürlerin oluşumu ve bu oluşumda zeytin, üzüm ve incirin yeridir.

***

Ne zaman bir zeytin kitabını elime alsam mutlu oluyorum. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) Yönetim Kurulu Üyesi Hüsmen Solmaz’ın zeytin konulu öykülere yer verdiği kitabı Çakıryıldız yayımlandı. Ekin Basım Yayın Dağıtım’dan çıkan kitapta zeytin konulu 33 farklı öykü yer alıyor.

Zeytin ve zeytinyağı sektörünün tanınan isimlerinden Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi Hüsmen Solmaz’ın Çakıryıldız isimli kitabı Ekin Basım Yayın Dağıtım’dan çıktı. Merkezinde zeytinin yer aldığı öykülere yer verilen kitabın arka kapağında Şaban Akbaba, Güney Özkılınç, Pelin Yılmazve Ali İpek’in yorumlarına yer verildi.

Şadan Akbaba’nın dediği gibi Hüsmen Solmaz, zeytin ağacını insana, yağını da insanın ruhuna (kimliğine, kişiliğine) benzeten bilinçli bir zeytin âşığı. Zeytin kültürü için( d)e doğdu Yıllarca, zeytin fidanının, ağacının, zeytinin, yağının üretimine ve yaygınlaşmasına emek verdi. Emek verdikçe aşkı büyüdü . Sonunda emeğini, gözlemlerini, duygularını, deneyimlerini, bilimsel birikimini sanatın potasına attı. Orada harmanlanan, pişen, damıtılan bu hammaddelerden öyküler üredi. Böylece ülkemizde ilk olduğunu düşündüğüm, büyük çoğunluğu zeytine dair öykülerden oluşan bu kitap çıktı günyüzüne. Okuyun; ruhunuz zeytinyağı gibi yumuşasın.

***

YAZILMAMIŞ BİR TARİH

Bugün size bir kitap daha tanıtmak istiyorum. Yeni Asır’ın efsane yazı işleri müdürlerinden Dr. Halit Kakınç’ın geçmişi bilimsel yöntemlerle analiz ettiği yeni kitabı “Yazılmamış Bir Tarih” Destek Yayınları’ndan çıktı. Bundan öncesi ile ilgili aklınıza takılan tüm soruların peşine düşen yazar yeni bulgular ve gözden kaçırılan verilerle bu sorulara alternatif yanıtlar arıyor.

Dr. Halit Kakınç, bu kitapta bilinen tarihin öncesini… MU ve ATLANTİS efsanelerini araştırıyor. Yerküre’de 8 milyon yıl önce de, 20 bin yıl evvelinde de nükleer savaşlar yaşanmış olduğuna ilişkin iddiaları inceliyor.

İlkel toplumların destanlarından… Mukaddes diye kabul edilen metinlerin satır aralarından. Prehistorik arkeolojik buluntulardan örnekler veriyor. Ve soruyor: “Var idilerse bu kayıp kıtalar, sonra ne oldular? Yok oldularsa eğer, nasıl ve niçin gerçekleşti bu yok oluş? Neredeydiler? Battı mı Atlantis?.. Okyanusa mı gömüldü sessizce?.. Kurtulanları nerelere gittiler? Termo-Nükleer savaşlar mı oldu bir zamanlar?”

Kitapta, Atatürk’ün 1930’lu yıllarda, Türkler’in Orta Asya’dan önceki anavatanlarının MU kıtası olabileceğini düşünmeye başladığını öğreniyoruz. Geçmişteki nükleer ve termonükleer savaşların mirası jeolojik kalıntıların izini en eski metinlerde buluyoruz:

Vedalar, Puranalar, Mahabharata, Ramayana gibi çok eski Hint destanlarındaki cetlerden cetlere… Nesillerden nesillere tamamen ağız yolu ile ezberden yapılan - gözleriyle görmüş, tanıklık etmiş gibi birebir aktarımların izini sürüyor ve uygarlıkların en eskisi olduğu ileri sürülen MU ile birlikte  Platon’un Timaios ve Kritias diyaloglarındaki Atlantis Efsanesi’ne göz gezdiriyoruz.

Bilmediğimiz şeyler çıkıyor ortaya: Çerkes kavimlerinin köken olarak Kafkasyalı değil, Anadolulu olduklarını… Kafkasya’dan Anadolu’ya değil, Anadolu’dan Kafkasya’ya göçtüklerini... Anadolu’nun ilk sakinleri olan Hattiler’in torunlarının torunları, Hattiler’in de, Atlantis’in varisleri olduklarını anlıyoruz.

Mukaddes metinlerdeki devleri görüyoruz belgeleri ile… Bugün bile inşa edilemeyecek cesametteki Paskalya Adas’nın Moai Heykelleri’ni… Stonehenge’i… Mısır Piramitleri’ni… Ve Nemrut Dağı’nı okurken düşünüyoruz:

Bütün bunlar Atlantis’in Mirası mı?

Ellerine sağlık Halit abim... Hadi okuyalım bakalım öğrenelim