GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
8 Mayıs 2018 Salı

CHP’nin yüklendiği misyon iktidarı zorluyor

CHP’de, yılan hikâyesine dönen Cumhurbaşkanı adayı tespit çalışmaları nihayet sonlandı.

Aday şöyle tarif ediliyordu; Arkasında bir başarı hikâyesi olacak. Ekonomiden iyi anlayacak. Herkesi kucaklayabilecek. Kavgacı olmayacak. Soğukkanlı ve sakin olacak. Kapasitesi yüksek, topluma güven veren biri… Öyle ki Cumhur İttifakı bu ismi duyunca çıldıracak…

O isim Muharrem İnce imiş… Neden olmasın! Sağ gösterip sol vurdular… Vardır bir bildikleri…

Doğrusu, Erdoğan Gül’ü çok arayacak. Gül ile nasıl baş edeceğini iyi biliyordu. Her ikisi de aynı islamcı gelenekten geliyor. Biri İngiliz ekolünden, diğeri ne ekolünden belli değil…

Oysa şimdi, seküler toplumun ve Cumhuriyet devriminin zamanın ruhuyla nasıl buluştuğunu görüyor ve bu durum Erdoğan’da gözle görülür özgüven yitimine yol açıyor.

CHP’ye hakkını teslim etmek gerek. Kendini ifade özgürlüğü, CHP’de gerçekten savunuluyor. Parti içinde bu özgürlüğün kullanılmasının önünde, parti disiplininin zaman zaman zorlanmasına rağmen, fazla engel yok. Siyasi olgunluk ve toleransın CHP’yi farklı kıldığı bir gerçek.

Bu nedenle, anlamlandırmakta zorlandığımız çelişkili gibi görünen durumlar yaşanabiliyor; yerli ve milli cenahın tek sesli otoriterliğinin getirdiği disiplinle bağdaşmayan durumlar…

Benim bütün bu olan bitenden anladığım; Birinci turda, CHP ve İYİ Parti, ikinci parti olmak için mücadele edecek… İnce ve Akşener, ikisi de meydan okumayı seviyor, Erdoğan hakeza… Tansiyonu çok yüksek bir seçim kampanyası olacak.

Cumhurbaşkanlığı seçim ikinci tura kalırsa, muhalefet blokunun kazananı, Erdoğan ile yarışacak…

Erdoğan ise, bilindiği gibi, “Durmak yok, yola devam!” diyor… Tabii ki devam edebilirse… Zira bu defa uluslararası sistem sanki Erdoğan’ın yoluna taş koyuyor.

Bu yüzden olmalı, Batı düşmanlığı, iktidar medyasında zirve yapmış durumda. Medyada, 300 yıllık batılılaşma hikâyemize vuran vurana… İslamcı Doğu fikrini savunanlar, Batı kültürünün sınırlarının, üç büyük dinin ve dört kitabın zuhur ettiği topraklardan başladığı gerçeğini göz ardı ediyor.

Seçim sonuçları her türlü sürprize açık…

Muharrem İnce, Cuma namazını eda ettikten sonra ilk Meclis’e doğru yürüyüşe geçerek, sağdan, soldan, ortadan bütün topluma mesaj vermiş oldu. Herkesi kucaklamak, dedikleri…

Anne ve baba muhafazakâr… Baba, eski DP’li… Abla kapalı… Kendisi, CHP’nin öz evladı…

İnce’nin söylediklerinden benim anladığım; Allah’ın huzurunda Dünya’ya soldan bakan biri…

Ancak İnce’nin Birinci Meclis’in önünden verdiği mesaj, 1921 ve 1924 Anayasaları bağlamında yapılan tartışmalara ne getiriyor ne götürüyor pek anlaşılmadı.

Doğrusu, 24 Haziran seçimlerinin Türkiye’nin önünü açacağına dair bende fazla bir umut yok. Belki daha sonra… Umutsuzluğumun Muharrem İnce ile bir ilgisi yok.

Dünya ölçeğinde giderek derinleşen ekonomik ve siyasal kriz, demokrasiyle yönetilme arzusunu desteklemiyor. Sistem, yeryüzünde bir yıl boyunca üretilen toplam mal ve hizmetlerin değerinin üç katı kadar borç üretmiş bulunuyor. İnsanlığın nasıl bir bela ile karşı karşıya olduğu yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

Türkiye’de ise vasatlaşma bütün hızıyla sürerken, bu düşüşten medet umanlar siyasal yaşamda köşeleri tutmaya devam ediyor.

Yeni bir Dünya kuruluyor. Bunu, birilerinin bizim siyasilere anlatması lazım. Atatürk, kurulmakta olan yeni Dünya düzenini doğru okumuş ve Türkiye’yi doğru yerde tutmayı başarmıştı.

Temelinde rejimi islamlaştırmak yatan yeni Türkiye tasavvuruna veya Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına yaslanarak seçimlerde kozları paylaşmak, çözüm getirmeyecek. Bu sarkaç tekin değil. Türkiye, bu iki tutum arasında gerilirken, ‘muasır medeniyet seviyesini’ yakalayamaz.

Herkesi içine alacak yeni bir toplumsal mutabakat yapmanın yolunu bulmak bir zarurettir. Cumhur İttifakı, Millet İttifakı, HDP, hepsi bir araya gelerek, ittifakların sınırlarını da aşıp, bu ülkede barış içinde bir arada yaşamanın gerektirdiği mutabakatı yapmak zorunda. Yoksa hepimiz bu hengâmenin altında kalacağız.

Uzlaşma zemini, seküler alandır. Gerisi, siyasi gevezelik…