GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
13 Ocak 2019 Pazar

Bürokrat seçerken kavun gibi koklayamazsın ki…

Pazar sabahı biraz daha yerel yönetim düşünceleri… DİSK’e bağlı işçilerin belediyenin önünde dayak yediği olay hakkında Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı açıklama aslında son derece mantıklıydı.

Ama işin perde arkası başka bir şeymiş. Son birkaç yıldır söylemeye çalıştığımız şey: İzmir Büyükşehir Belediye başkanına sürekli yanlış yaptıran kadrolar…

Mehmet Karabel, CHP İzmir Milletvekili ve DİSK eski Genel Başkanı Kani Beko’yu aramış. Dün Ege’de SonSöz’de yazdı: Olayların tam göbeğindeydi… En son söyleyeceğini en başta söyledi: “Barışçıl eyleme polis izin vermiyor, sert müdahale ediyor… Keşke işçiler bir araya geldiğinde polis müdahale etmeseydi… Olay bu noktaya gelmezdi…”

Sonra hedefine İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni koydu: “Valla, Sayın Kocaoğlu’nun bilgisi var mıdır, yok mudur; bilmem… Ama bazı beceriksiz bürokratların masa başında yeterli derece müdahil olamadıklarından dolayı bu tür gelişmeler olduğunu düşünüyorum... 15 yıldır toplu sözleşme yapılan yerde yetki aşamasından sonra itiraz ediyorsun... Bürokratların konuya hakim olamadığından kaynaklandığını düşünüyorum…”

***

Ben de aynen öyle düşünüyorum…

Sanıyorum Nisan başında her kim seçilirse seçilsin bazılarının şimdiden Ankara uçağında yer ayırtmalarında yarar var. Hem şimdi biletler nispeten ucuzdur, tarih yaklaştıkça pahalanır…

***

Önce ve önce insan haklarına, emekçi haklarına saygı göstermeyecek bir başkanın İzmir’de yapacak pek bir işi olmaz.

Herkes çok iyi biliyor ki, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 2002’den bu yana süren iktidar başarısının ardında, iktidarda tutunmasının da anahtarı olan sosyal belediyecilik yapıyor olması. Yerel yönetimlerde toplumun yoksul kesimlerine, özellikle de emekçilere yönelik planlı “sosyal yardım” uygulamaları var. Bakmayın siz bizim tuzu kuru dantellerin “bir çuval kömüre, patatese satıldılar” dediklerine. İnsanın ihtiyacı olmasa sosyal yardım karşılığında oyunun rengini değiştirir mi?

Şöyle bir tartışma var “bir takım aday adayları arasında”: Belediyelerin yaptıkları hizmetlerin tümü gerçekten de artık kamu hizmeti niteliğinde mi? Yoksa kârın gözetildiği piyasada alınan ve satılan, bir meta haline dönüşen hizmetlerden mi söz ediyoruz günümüzde sosyal belediyecilik derken?

Sosyal belediyecilikte “biz şu işten zarar ediyoruz” lafına yer yoktur. Kocaoğlu’nun önemli başarısızlıklarından biri de ulaşımdır. Hâlâ özellikle yağmurlu günlerde gıyabında neler konuşuluyor bir bilse. Ama yazının başında kendilerine iyi yolculuklar dilediğimiz o belediye bürokratları “sosyal belediyeciliğin kâr değil insan merkezli olması gerekliğini” nereye giderlerse gitsinler öğrenemeyecekler.

Tüm adaylar için bir kez daha yazalım: Artık yerel yönetimlerden beklenen içinde ulaşımın da olduğu hizmetlerin temel insan hakkı olarak görülmesi şart.Temel ilke artık belediyeciliğin insanı özgürleştirip özgürleştirmediği. Bazı başkan aday adaylarının hedefinde şirketleri özgürleştirmek var onu da bilmiyor değiliz.

Doğaya ve çevreye saygılı yöneticilik şart. Alacağın kararlarda katılımcılık şart, ahalinin fikrini almadan karar almak yok!.. Bir takımın pek sevdiği “katılımcı planlama” sözünü lafta bırakmamak şart. Şeffaflık şart. Yaptığın işlerde o kadar saydam olacaksın ki… Göreve gelir gelmez “seçim propagandam sırasında şunlar şunlar bana sponsor oldular” diyebileceksin. Çocuklar, gençler, kadınlar ve engelliler için pozitif ayrımcılık şart. İzmir özelinde insanın yaşam kalitesini artırıcı alanlara yatırım yapmak da önemli bir detay.

Ve bütün bu hedeflere ulaşmak için doğru elemanı, doğru bürokratı seçebilmek… Kavun değil ki bürokrat dediğin, kokla da seç. Seçmesi zor… Bir yazıyı da “bürokrat seçme rehberi” olarak kaleme alacağım önümüzdeki günlerde… Başkan aday adayı bile olmak ne zor iş değil mi?