GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
29 Eylül 2020 Salı

Bu yüzden hızla fakirleşiyoruz!

Beş yıl önce bugünler…

Yani…

2015’in, 28 Eylül’ü…

Dolar’da tarihi zirve; 3 TL.’yi geçti…

***

Beş yıl sonra bugünler…

Dün; 28 Eylül 2020…

Dolar; 7.79 TL.’yi gördü…

***

Ekonomist Emre Alkin’in bir tespiti var…

Diyor ki:

“Türkiye'de faizler yükselince kimse panik olmaz ama döviz yükselince herkes panik olur... Bunun da haklı sebepleri vardır... Mahfi Eğilmez Hoca'nın dediği gibi bir (dual para / çift para) sisteminde yaşıyoruz... Yani resmi paramız TL, gayri resmi paramız Dolar…”

***

Türkiye’de döviz yükseldikçe fiyatlar artıyor…

Dövizin sıçrama yaptığı dönemlerde…

Vatandaşın geliri kur’lar kadar hızlı artmadığı için…

Fakirleşme kaçınılmaz oluyor…

***

Basit hesap:

Memleketimde asgari ücret; 1 Ocak 2020’de…

Net, 2 bin 324 TL. oldu…

O gün, Amerikan Doları 5 Lira 95 Kuruştu…

Yani…

Asgari ücret’inizle 390 Dolar alabilirdiniz…

Bugün, dolar 7.80 TL.’yi gördü…

Artık asgari ücretinizle ancak 297 Dolar alabilirsiniz…

Dokuz ayda…

Cebimizdeki paranın nasıl eridiğini gördünüz mü?

***

Gözünüzden kaçmamıştır mutlaka…

Son günlerde…

Türkiye’de “çöpten yemek toplayan” insan görüntüleri…

Sosyal medyada sıkça paylaşılıyor…

Neden?

Çünkü, “hızla fakirleşiyoruz” da ondan!

***

Fena halde acıtan ibretlik örneği…

Dostum, İzmirli yazar Özlem Dayıoğlu yaşadı…

Yaşamakla kalmadı…

Şaşırtan olayı sosyal medyada şu satırlarla paylaştı:

“Marketin et reyonunda şu yazıyı gördüm: (Kaval Kemiği Bulunur) Görevliye bunun ne işe yaradığını sordum… Uzaylıymışım gibi yüzüme bakıp, (Çorba yapıyorlar, yemek yapıyorlar, her şey...) diye geçiştirdi… Utandım… Arkadaşlar, kaval kemiğini köpekler bile yemez! Çünkü uyluk kemiğinden sonra vücuttaki en sağlam kemiklerden biridir, üstelik kolay kırılmaz… Gördüm ki, vatandaşın alım gücü öylesine düşmüş ki, hayvanların bile burun kıvırdığı bir şeyi satın alıyorlar... Hala bizi kıskandıklarına inanan varsa, bir de buradan baksın… Artık çöp yiyor insanlar… Evimiz pazara yakın, gözlemleyebiliyorum… Bir grup sabahçıdır; (Kimsenin eli değmeden ben alayım!) sevdasıyla daha satıcılar ürünlerini yerleştiremeden tezgahın başında biterler… Bir de diğer grup var ki, içler acısı… Pazardan atık topluyor… Bunun için de havanın kararmasını bekliyorlar… Satıcıların geri götürmeye değer bulmayıp, (Çöpçüler alsın) diye bir köşeye yığdığı sebze ve meyvelerin içinden olabildiğince en az ezik/çürük olanları ayıklıyorlar… Bir yerde karşılaşsanız, önünüzü ilikleyip selam verecek kadar saygın görünüşlü yaşlılar, küçük çocuklu genç kadınlar var aralarında... Dönüş yolunda başlarını eğiyorlar... Bir tanıdığa rastlamak korkusuyla kimseyle göz göze gelmemeye dikkat ederek aceleci adımlarla geçiyorlar caddeyi… Bu korona da üstüne tüy dikti gizli sefaletin…”

***

Dayıoğlu’nun soysal paylaşımı…

“Bu nasıl bir dünya?” diye lanet ettiren cinsten…

Oysa…

Kimse sefaleti yaşamak için gelmez dünyaya…

Çünkü, kaderi ile oynamak elinde değildir ama…

Aslında…

Özlem Dayoğlu’nun, Karşıyaka’da gözlemlediklerini…

Çoğumuz görüyoruz…

İçimiz burkuluyor, bi’an için de olsa üzülüyoruz…

Ya sonra?

Hayatımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz…

Çöp’ten karnını doyuracak bi’şileri arayan…

Kadını…

Erkeği…

Yaşlıyı…

Çocuğu…

Birkaç dakika sonra unutuyoruz ve…

“N’erede kalmıştık?” deyip, yaşamımızı sürdürüyoruz!

***

İzmir’deki belediyelerin…

“Alan el, veren eli asla görmeyecek!” prensibiyle dağıttığı…

Sosyal yardım torbalarının sayısı…

Azalacağına artıyor!

Eskilerin deyimi ile…

“Fukaralığın gözü kör olsun!” ama…

Karnını doyurmak için çöp karıştırmak…

Bu aziz milletin yurttaşlarından “bir kısmı” için de…

Kader olmamalı…

Nokta…

Sonsöz: “Yoksul bir insan, kendi ülkesinde yabancı gibidir… / Hz. Ali…”