GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Fatih YAPAR
YAZARLAR
7 Aralık 2017 Perşembe

Bu iş bitti mi?

İzmir’in göbeğinde-kentin merkezinde bir çukur var!

Hem de 18 yıldır öylece duruyor. İçinde ördekler yüzüyor, sazlıklar yeşeriyor.

Neredeyse bir neslin,  yaşananlar ve hikayesiyle birlikte ömrünün yarısına denk gelen olaylar zinciri sürüyor. Sıradan bir İzmirli, işine gücüne giden bir vatandaş için belki önemi yok ama şu sıralar kentin hem siyasetini takip edenler hem de ticaretin içinde aktif olanları ilgilendiren önemli gelişmeler yaşanıyor.

Bu çukurun hikayesini, hukuki süreci burada yazmaya kalksak sayfalar yetmez! O halde, son gelişmeler kapsamında önümüzdeki süreçte neler olabilir şöyle bakalım.

Yıllarca kentin merkezinde otobüs garajı olarak kullanılan devasa alanın “satılması” kararıyla temelleri atılan bu sorun yerel yönetimlerin ve idarecilerin değişmesiyle bu güne kadar geldi. Araziyi satın alan merhum Mazhar Zorlu’nun başında olduğu Güçbirliği Holding, EGS bank batınca oradan kredi çektiği için “varlık” hanesinde yer alan çukur arazisi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) geçti.  Yıllarca TMSF bünyesinde duran arsanın sahibi Zorlu Holding’in içinde sıkıntılara neden olan ayrıntıyı da geçersek bu arazi için önce Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile dönemin TMSF Başkanı Ahmet Ertürk masaya oturdu. Ve Büyükşehir’in arazideki hakkı bundan sonra kim satın alırsa alsın ‘yüzde 30’ olarak sabitlendi.

Hatırlarsanız Kocaoğlu bu anlaşmayı, “Önce Güçbirliği Holding ve EGS Grubu'yla kat karşılığı yapılan anlaşma yenilenecek, merkezdeki belediye hissesi yüzde 12'den 30'a çıkarılacak. İki kurumun yüzde 44'er hisseleri yüzde 35'e düşecek. Böylece, mahkemelerin projeyle ilgili "kamu yararı olmadığı" yönündeki gerekçesiyle verdiği iptal kararları aşılmaya çalışılacak ve projedeki karşı kamu yararı artırılacak. Ayrıca, belediye hisse artışı için bedel ödemeyecek” sözleriyle duyurmuştu.

Tam 9 yıl önce 2008 yılında bu açıklamayı yapan başkanın sözlerinden sonra köprünün altından çok sular aktı. Belediye hissesi aynı kalsa da şirketlerin kontrolündeki paylar TMSF’ye tamamen geçti. Sonrasında ise sürecin hukuki boyutuyla, davalarla ilgisi olmayan bir konsorsiyum arazi geçtiğimiz yıl ihaleye çıkınca  80 milyon dolara satın aldı. Üçlü konsorsiyum içindeki Rıza Akça ve Namet A.Ş’nin hisselerini sonradan satın alan Folkart A.Ş çalışmalara “tek yetkili” başladı.

Ve bugün gelinen noktada “kamu yararı” diyerek sürece tam 8 kez dava açan Büyükşehir eski Belediye Başkanı Yüksel Çakmur ve arkadaşlarının itirazı sonucu plan yine iptal edildi.

Aslında hisse paylaşımı ve arazinin nasıl kullanılacağı konusunda bir sıkıntı yok. Burada mahkeme kararına göre problem olan binanın yüksekliği, konumu itibariyle bölgeye getirdiği yük.

O da mahkeme kararında, “böyle bir alan için gerçekleşmesi gereken plan kararları ve projelerin sıradan bir parselle aynı nitelikte olamayacağı, alanın kentin kalbinde yer aldığı, kamuoyu için hassasiyet oluşturduğu, çevresindeki kamusal alan kullanımlarını değiştirerek etkileyecek nitelikte olduğu” sözleriyle diye getiriliyor.

Büyükşehir Belediyesi ile Folkart yüzde 30 hakkın nasıl kullanılacağı konusunda büyük oranda zaten anlaşmıştı. Şirketi üstüne bin kişilik tiyatro ve drama merkezi yapma sözü de var. Çünkü binaya itiraz edenlerin başından bu yana “burası kültür ve kongre merkezi” olsun önerisi bulunuyor. Tabi ki “tamamen yeşil alan, park bahçe yapılsın” diyen de yok değil.

TMSF’ye 80 milyon dolar para vererek burayı alanlardan 104 dönümlük “ticaret-turizm” imarlı bu alanın yeşil alanına döndürmesini istemek mantıklı değil. Aslında bunu, isteyenler de biliyor! Aradan geçen yolu “yok sayarak” bölgenin Kültürpark ile birleşeceğini düşünmek de aslında meseleyi “belediyecilikte ticari anlayışla” bu noktaya getirenler kadar sürece zarar veriyor.

Kısaca her şeyin gelinen durum itibariyle oluru, düzeni ve yapılabilirliği var!

Gelelim başta Aziz Kocaoğlu’na, sonra da birçok şeye karşı olan Kültürpark Platformu’nun yaptığı açıklamaya…

Ne diyor bu platform?

“Belediye yönetimi tarafından payın yüzde 30’a çıkarılmasını, zafer kazanmış kumandan edasıyla dile getirip, bizlere ‘daha ne istiyorsunuz’ şeklinde hitap etmesi, sürecin başındaki rant odaklı antidemokratik anlayışın halen devam ettiğini göstermektedir. Bölgenin fuar alanından sonra en büyük parseli olan bu alan, kamu yararı içermeyen ve eşitlik ilkesine aykırı biçimde planlanmış ve ihaleler ile farklı firmalara geçerek uzun yıllardır rantın nasıl paylaşılacağı konusunda çaba harcanmıştır”

Kocaoğlu’na gereğinden fazla yüklenen platform dava açan eski Büyükşehir Belediye Başkanı Yüksel Çakmur’un da dediği gibi “en başa” dönülmesini, arazinin belediyeye kalmasını, sonrasında halka açılmasını istiyor?

Peki yıllar önce Kocaoğlu,  Bornova’da bile başkan değilken sahibi olduğu beyaz eşya dükkanında esnaflık yaparken burayı satanlar, imar planını yapanlar, arazinin sahibi şirketi batıranlar, mülkün TMSF’ye geçmesine neden olanlar neden konuşulmuyor? Kocaoğlu, “topu kucağımda buldum” derken samimiyetsiz mi?

Ya da bir takım elbiseyi bedeni oturmuş şekilde giymiş birisi karşısında görevi sadece “paçaları ayarlamak olan terzi” kadar sorumluluğu olan birisinden yeniden takım elbise üretmesini istemek ne kadar gerçekçi?

Yarın, “burası kamusal alana dönsün” kararı alınırsa TMSF, Güçbirliği’nin bugünkü hak sahipleri ya da Folkart mağdur olacağı için tazminat davası açmayacak mı? Kaybederse bunun bedelini İzmirliler ödemeyecek mi?

Kültürpark Platformu’nun açıklamasında yer alan ve doğrudan Kocaoğlu’na hitaben söylenmiş, “Mahkeme kararına rağmen geçmişte yapılan hataları hala devam mı ettirecek yoksa kamu yararından yana mı hareket edecek?” sorusu var.

Şimdilik bir açıklama yapmayan ve çağrılara yanıt vermeyen Kocaoğlu’nun mahkeme sürecini bekleyeceği kesin. Net olan bir şey var ki o da şirketin burada çalışmaları yapmak için sonuna kadar mahkeme sürecini devam ettirmek. Ve buradan olumlu sonuç almak.

En son ihtimal ise yeniden bölge için plan yapmak. Tabi ki “şimdiye kadar olanların devamı” bir mantıkla!

En başa dönmek gerekirse;

Bu iş daha bitmedi…