GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Fatih YAPAR
YAZARLAR
4 Ocak 2020 Cumartesi

Bu fasulye kaç lira?

Hakkında yürütülen FETÖ/PDY soruşturması nedeniyle tutuklanan Urla Belediye Başkanı Burak Oğuz ile ilgili süreç devam ediyor.

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın İçişleri Bakanlığı’na gönderdiği dosya sonrası bakanlık “idari” bir kararla Başkan Oğuz’u görevden alarak yerine Urla Kaymakamı Önder Can’ı atamıştı.

Peki sonra ne oldu?

CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel’in bizzat avukatı olduğu Başkan Oğuz sonrası yeni bir tartışma başladı.

Neydi o?

Burak Oğuz’un ilişkileri, geçmişi, diyalogları bilinmiyor muydu? Bununla ilgili aday belirleme döneminde parti genel merkezine, milletvekillerine yani karar verici makamlara hiç bilgi verilmemiş miydi?

Bu soru dün yanıtını buldu!

Kayyum olan Kaymakam Can’ın yetkisini kullanarak meclisi ve seçimle gelen encümeni by-pass eden kararı sonrasında belediye meclis toplantısı gerçekleşmediği için Urlalılar alternatif bir toplantı yaptı. CHP Genel Başkan Yardımcıları Seyit Torun, Orhan Sarıbal, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İl Başkanı Deniz Yücel, belediye başkanları ve çok sayıda partilinin de katıldığı “halka açık” parti grup toplantısında bu soru derinlemesine masaya yatırıldı.

Karar vericiler kendilerine yöneltilen bu soru karşısında, “Siyasilerle ilgili adaylık dönemlerinde bir takım suçlama, söylenti olabilir. Bizim elimize herhangi bir belge ulaşmadı” yanıtını verdi. Hem il başkanı hem de Oğuz’un avukatı olan Yücel ile Yerel Yönetimlerden Sorumlu olan Torun, “Atama öncesinde böyle bir durum, adaylığını engelleyecek bir hukuki süreç yoktu”dedi.

Bu yanıtlar başta aday adayı olan, bu görevlere talip olan, partide çalışan-çabalayan ve de Urla’da yaşayanları ne kadar tatmin etti bilinmez ama bilinen tek bir gerçek var.

O da şu:

“Urla’yı kendini sevdirmiş, başarılı ve iletişimi yüksek olsa bile bir kayyum kaymakam yönetiyor”

Urla İlçe Başkanı Hakan Özbadur’un koordine ettiği geniş katılımlı toplantıyı bizzat yerinde izledim. Adeta “Çarşamba Pazarı” kıvamında olan toplantı ortamı emin olun sonuç itibariyle kimseyi tatmin etmedi. Çünkü hem sistem hem de ortam yanlıştı. Birincisi partiden beklenen refleksin geciktiği inancı salonda hakimdi. Urla dışından gelen ciddi bir kalabalık kitle sonuçla ilgilenmek, mevcut durum sonrası neler yapılabilir konusunu masaya yatırmak yerine hesaplaşmayı tercih etti. Karar vericileri karşısında gören küskünler adeta sorumlu gördükleri bu isimleri topa tuttu. Hatta ortam o kadar gerildi ve alakasız bir noktaya geldi ki bir vatandaş il başkanının yüzüne, “10 yıl önce sen bu partide yoktun. Biz vardık, kapı kapı mücadele ettik” diyebildi!

Toplantıya bana göre “korsan” giren Tarım Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal’ın durumu analiz etmekten çok ülke ve genel politikalar ile ilgili söylemleri, meseleyle ilgili çıkış yolu arayan ve gayret gösteren Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Torun’un “kafasını” karıştırdı. Torun da tıpkı Sarıbal gibi söylem, hitabet ve alkış üzerine bir noktaya yönelmek zorunda kaldı.

Ve bombayı toplantının sonunda İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer patlattı:

“Urla Belediyesi’nin meclisi kendi içinden başkanını seçecek”

Evet yanlış duymadınız!

İçişleri Bakanlığı’nın yargı sürecini dayanak göstererek kayyum tarafından idare edilen Urla’da Cumhuriyet Halk Partisi sanki başkanı “ölmüş”, “görevinden istifa etmiş” ya da “terör dışında başka bir suçtan hüküm giymiş” gibi meclis içinden yeni belediye başkanını belirleyecek.

Böyle bir hamle ile ne amaçlanıyor?

Cumhuriyet Halk Partisi kayyumun olduğu bir belediyede kendi içinden bir belediye başkanı seçerek “halkın iradesine” vurgu yapmış olacak. Böylece yüzde 68 gibi bir oy oranı ile seçilen fakat bugün cezaevinde olan Başkan Oğuz’u seçen Urlalılara dönerek “halk meclisi” yöntemine geçilecek. Her ay yapılacak toplantılara vatandaşlarla birlikte İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile birlikte parti yöneticileri de zaman ayıracak.

Gelelim meseledeki ince noktalara…

Urla Belediyesi’nde 20’si CHP’li, 4’ü AK Partili, 1’i MHP’li toplam 25 meclis üyesi bulunuyor. Belediye Başkanının avukatlar aracılığıyla noter vasıtasıyla cezaevinde, meclis üyelerinin de ilçede istifaları alınsa bile yerlerine “yedekleri”geliyor. CHP’nin yedekleri de istifa etse bu yedeklerin yerine AK Parti’nin seçim kuruluna verdiği yedekler oturuyor. Böylece yedekler asile dönüşerek eksikler tamamlanıyor. Kanunen işlem tamamlansa bile belediye meclisi böyle bir karar alınması halinde AK Parti’ye geçmiş oluyor.

Belediye başkanının tek başına “istifa ettirilmesi” konusu ise parti açısından ayrı bir siyasi sorun. Çünkü böyle bir yöntem uygulanırsa parti kamuoyuna “FETÖ” meselesini anlatmak zorunda olduğu gibi durumu kabullenmiş de olacak. Neresinden bakarsanız çıkmaz olan meselede tek bir yöntem kalıyor.

“Yargılama sürecinin sağlıklı yürütülmesinin sağlanmasının yanında kayyumun çalışmalarının önünü açmak”

Ve böylece yeni bir siyasi sürece sıkı bir şekilde hazır olmak. Urla halkının iradesine sandıkta yeniden sahip çıkmak.

Peki bu mümkün mü?

Başkan Soyer’in seçileceğini açıkladığı yeni bir belediye başkanının “gerçek” değil tabiri caizse  “fasulyeden” olacağı zaten aşikar. Burada önemli olan kamuoyuna verilmek istenen mesaj

“O da halkın idaresinin tecelli ettiğini göstermek”

Elbette başkan “fasulyeden” olsa bile bunun hem idari hem siyasi hem de hukuki sıkıntıları olabilir. Çünkü toplantıda meclis üyelerine “siz seçilmiş insanlarsınız, belediyeye gidin, meclis salonuna oturun, odalarda halk ile kaynaşın” denildi.

Fakat kayyum olan kaymakam yani başkan vekilinin meclis toplantı salonunu kapattığını, parti grup odası diye bir odanın olmadığını, özel siyasi işler için ayrılmış bir yerin bulunmadığını kimse bilmiyordu.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İşletme ve İştirakler Daire Başkanlığı’na bağlı Urla Yerel Hizmetler Müdürlüğü var. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde uzun yıllar İZELMAN gibi büyük şirketi yönetmiş, eski Başkan Aziz Kocaoğlu’nun 397 yılla yargılandığı davada cezaevinde kalmış Hüseyin Kırmızı’nın kardeşi olan Yener Kırmızı bu görevi yürütüyor. Siyasi ve idari deneyimi olan bu ismi güçlendirmek varken ayrıca partiyi Urla’da temsil eden ve süreci en ince ayrıntısına kadar bilen İlçe Başkanı Hakan Özbadur dururken “fasulyeden başkan” kimin önerisiydi?

Bu öneri meclis üyeleri açısından “potansiyel aday” olarak okunmayacak mı? Yeni bir siyasi kavga başlamaz mı?

İlçeyi beş yıl yöneten Sibel Uyar'ın bile görüşüne başvurma gereği duymadan seçilecek fasulye başkanın “resmi makamlarca” tanınmış olmasının riskleri var. Türk Ceza Kanunu ve 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu “memurların” görev ve sorumluluklarını belirliyor.  Bir de memur olmadığı halde “memurmuş gibi davrananların” durumu da değerlendiriliyor. Kamu görevi yokken, kamu görevlisi değilken “mış gibi” yapmak ve onu muhatap almanın hukuki sorumlulukları bulunuyor.

Yazımızı; CHP’nin Urla’da içinde bulunduğu durumu ve gelinen noktayı da anlatan Roman müziğinin efsane isimlerinden olan Deli Selim lakaplı klarnet ustası Selim Kızılcıklılar’a ait Ata Demir’in oynadığı “Eyvah Eyvah” filmiyle ünlenen “Bu fasulye 7,5 lira” şarkısıyla bitirelim.

Bu fasulye 7,5 lira

Hem kaynasın hem oynasın

Aman Halime’m yandan

Severim seni candan

Bu fasulye kaynamaz oldu

Halime kız oynamaz oldu

Aman Halime’m yandan

Severim seni candan

İki çatal bir de kaşık

İşlerimiz hep dolaşık

Aman Halime’m yandan

Severim seni candan