GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
3 Ocak 2020 Cuma

Böyle ölümler kader filan olamaz!

Eski yılın bitmesine üç gün kalmıştı…

Günlerden Pazar’dı…

İzmir’den 40 kilometre uzaktaki…

Torbalı’nın ahalisi uyumaya hazırlanıyordu…

Adamın biri…

Yüzündeki maske…

Sağlık Müdürünün evinin kapısını çaldı…

Film gibi…

Kapı açıldı, maskeli adam; “Paraları sökülün!” dedi…

Para yok, cevabına kızdı…

Boğuşma başladı…

Tak, tak…

Oracıkta vurdu sağlık müdürünü…

Eşinin titreyen elleriyle uzattığı parayı aldı; kaçtı…

***

500 metre uzakta…

Arabasını park eden bir doktorun yanına yaklaştı…

Tabancayı kafasına dayadı…

Para istedi…

Doktor, “Yanımda yok” dedi…

Birlikte eve gittiler…

Doktorun eşi, kapıyı açtı; şaşkındı…

“Para filan yok bizde!” demeye kalmadı…

Tak, tak…

Vurdu doktorun karısını…

Gözünün önünde karısını öldürdüğü adamı…

Sürükleyerek en yakın banka ATM’sine götürdü…

Başına tabancayı dayadı…

O haldeki adama para çektirdi…

Cebine attı…

Polisler peşine düştü…

Çatışma çıktı…

Bu kez bir polisi başından kurşunladı; ağır yaraladı…

***

Ertesi sabah…

Saklandığı evde buldular…

Teslim olmamak için direndi; yaralı yakalandı…

Şimdi…

Polise yalvarıyor:

Beni öldürün, siz beni öldürmezseniz ben cezaevinde kendimi öldüreceğim…”

***

Yeni yıla girdikten 20 saat sonra…

Yer; İzmir’in Hatay Semti; İnönü Caddesi…

15 dakika içinde…

Amerikan filmlerindeki…

Hırsız - polis çatışmasını aratmayacak biçimde…

Sağa sola…

Rastgele 70’e yakın kurşun sıkılır mı?

Sıkılırsa…

O cadde üstünde oturanlar ne yapar?

Kör kurşuna kurban gitmemek için…

Evin içinde bile yere yatarlar…

***

10 kişiydiler…

Ana caddede aynen filmlerdeki gibi pusuya yattılar…

Gece yarısına daha hayli zaman vardı…

O saatte bile…

İnönü Caddesi’nde karşılıklı vızır vızır araba akıyordu…

Sokak arasından beyaz bir otomobil çıktı…

Çıkmasıyla…

Tabancalar patlamaya başladı…

Tak, tak, tak, tak…

Saldırıya uğrayan beyaz otomobilin şoförü…

Gaza bastı; deli gibi kaçtı…

Pusuya yatanlar…

O araç gözden kayboluncaya kadar…

Şarjörleri boşalttılar…

Kurşunların büyük bölümü…

Evlerin pencerelerine, vitrinlere, park eden araçlara saplandı…

Birkaç tanesi de…

Ne yazık ki…

Rastgele oradan geçen…

Motosikletli bir kurye ile…

Bir özel otonun sürücüsüne isabet etti…

Artık…

İkisi de yaşamıyor…

Pusu kuranlar…

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte silahlarıyla yakalandılar…

***

Acı bilanço:

Topu topu 50 saat içinde…

İzmir’de dört masum insan can verdi…

Bir polis memuru ağır yaralandı…

İnsanların yüreğine inen dakikalar yaşandı…

Nerede?

Türkiye’nin üçüncü büyük kentinde…

Sakin yapısıyla öne çıkan…

Huzurlu bir yaşam için tercih edilen İzmir’de…

***

Torbalı’da…

Ya da…

Hatay Caddesi’nde yaşananların tamamı…

Kader olabilir mi?

Torbalı Sağlık Müdürü çalan kapıyı açmasaydı…

Doktorun karısı, “Bizde para yok” demeseydi…

Motosikletli kurye o sokaktaki adrese…

İki dakika erken gelseydi…

Belki ölmeyecekti…

Otomobille “tam o sırada” caddeden geçen diğer talihsiz gibi…

***

Tamam, kadere inanalım ama…

İsyanım, asıl şuna…

İzmir gibi sakin bir kent…

Nasıl bir anda “huzur” niyaz eder hale geldi?

Nüfus arttığı için mi?

Göç belasından mı?

Suriyeli sığınmacılarla “kanka olduğumuz” için mi?

Eğitim-öğretimde…

Basamakları “geri geri indiğimiz” için mi?

Hiç bi’şiden zevk almayan…

Akıllı telefona kendini adamış gençler yetiştirdiğimiz için mi?

Bunların hepsinin “kader durağı”nda buluşması…

Sizde “doğal hadise” mi?

***

Bitiriyoruz…

Sadece geride bıraktığımız yıl…

Tam 475 kadın, neden?

Bildiği, tanıdığı erkekler tarafından öldürüldü?

Bu da mı, kader?

Eskiler…

“Kader konuşunca, insan susar!” dermiş…

İyi de…

Dayanmakla, direnmekle…

Bi’ölçü de olsa “kaderi yenmek” mümkün değil mi?

Nokta…

Sonsöz: “Kader, beyaz kağıda sütle yazılmış yazı; elindeyse beyazdan gel de sıyır beyazı… / Anonim…”