GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
2 Şubat 2019 Cumartesi

Boğazlar Meselesi: Lezzet Kültürle Güzel

Kitabın adına bakıp da siyasi tarih ya da uluslararası ilişkiler koridorlarında gezineceğimizi zannetmeyin. O işlerin ustaları yazarlarımız var. Sırası geldiğinde ben de sosyal içerik faslından bir kaç cümlecik değdirebilirim belki de. Boğazlar Meselesi, biz âdemoğullarının gün içerisinde çoğu zaman üç defa ama ayaküstü, ama masa başında hallettiğimiz şu yemek yeme meselesine bizce konulmuş addır. Argo bulunabilir ama değildir…   “yemekte ne alırdınız?” lafına nazaran daha bizdendir. Daha sıcaktır. Malum, ortalık “gurme”den geçilmiyor. Benim öyle bir derdim bugüne kadar olmadı bundan sonra da olmaz.

***

İzmirli olmasıyla her zaman sevinç duyduğumuz iktisat tarihçisi, ekonomist Dr. Serdar Şahinkaya’nın yeni kitabı “Boğazlar Meselesi” nihayet elimizde.

Serdar Hocam kitabın ön pdflerini bana gönderip bir girizgah yapmamı istediğinde ben de gurur duymuştum. Bizim önsözden arka kapağı da süslemiş Telgrafhane Yayınları bu kez gurur yerini sevince bıraktı.

Nasıl bırakmasın efendim? Midenin de kalp gibi solda olduğundan yola çıkarak yazılmış bir kitapta katkınızın olduğunu bilmeniz az şey mi?Serdar Hocam ince ince yazmış düşüncelerini, bir öğle rakısı güzelliğinde paylaşmış düşüncelerini “aspirin” gibi masalardan uzak durmaktan, Bergama tulumu deyince, dost satıcının “abi bu hafta sana göre değil” demesinin önemine dikkat çekmiş ama hepsinden önemlisi “güneşin sofrası, dostların arası” değil mi?

Menemen’in ya da melemenin adından, makarnanın özgürlük ve yaratıcılık getirmesine, tepsideki sardalyeye kadar tam bir “kültür ve lezzet yolculuğu” ile karşı karşıyayız.  Rahmetli Dinçer Sezgin ağabeyimizden yadigar, Fikri Baba usulü çoban salatası ile de.

“Gâvur İzmirliyim ama eş durumundan Antakyalı sayılırım” diyen Hoca’nın kitabında Anadolu’nun zenginliklerini de bulmak mümkün.

Cacık bölümünü çevremizdeki bütün hıyarları düşünerek okudum. Yanlış anlayacak şimdi salatalıklar, eskiden Pınarbaşı’nın Işıkların hıyarları çok meşhurdu, ama ben turşuluk kornişonda Torbalı Yeniköy’ün hıyarlarını hiçbir şeye değişmem. Şu ara en iyi salatalık Emiralem tarafından geliyor bizim pazarlara… Ama ille de cacık… 

Edebiyata da malzeme cacık: Orhan Kemal’in Gurbet Kuşları’ndaki kentli bir kadınla evlenen ve dönemin siyasal ortamından yararlanıp zengin olan, particiliği olsun, karısının zoruyla giydiği takım elbise ve kravatları olsun hiçbir zaman benimseyemeyen Hüseyin. Hadi gelin Hüseyin’e kulak verelim: “Bulgur pilavıynan cacık bana İngiliz kuponundan elbiselerimi unutturuyor, kolalı yakamı, kravatımı unutturuyor...”

Ahmet Rasim’in Çorbanamesi… Boğazın efendilerinin Ankara’ya uzanan öyküleri, uskumrular, lüferler, sarıkanatlar… Ve uskumru üzerinden büyük şairimize gönderme: Nazım Hikmet’in Kuvayı Milliye Destanı’nın yedinci bölümünde “üç numrolu kamyonetin emanet edildiği Süleymaniyeli Şöför Ahmet’i” bilirsiniz değil mi? Dağ başında ıssız, çaresiz kaldığındaki sözlerinde de bir özlem ve bir moral kaynağı olarak, bu mübarek uskumrudan söz eder: (..) Ne diyorduk oğlum Ahmet? / Dökmeciler sağda kalır, derken, Uzunçarşı’ya saparken, köşede, sol kolda seyyar kitapçı : «Hikâyei Billûr Köşk», altı cilt «Tarihi Cevdet»  ve «Fenni Tabâhat». / Tabâhat, mutfaktan gelirmiş, / yani yemek pişirmek. / Hani, uskumru dolmasına da bayılırım pek./ Yaldızlı kuyruğundan tutup bir salkım üzüm gibi yersin…”

***

Bir süredir sosyal medya hesaplarımda vurgulamaya özen gösterdiğim bir hastag var: “Lezzet kültürle güzel” … Artık içinde kültür olmayan lezzet paylaşımları da yapmıyorum, geçmişte kazara yaptıklarımı da şimdi görgüsüzlük olarak nitelendiriyorum…

Görgülü yani görmüş geçirmiş sofralardan bize uzanan sıcacık  bir kitap hazırlamış sevgili Serdar Hocam… Ne de iyi yapmış…. Ellerine sağlık.

(Boğazlar Meselesi- Serdar Şahinkaya- Telgrafhane Yayınları-2019-)