GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Dr. Berna BRIDGE
YAZARLAR
14 Aralık 2019 Cumartesi

Birleşik Krallıkta seçimleri yine Muhafazakar Parti kazandı

12 Aralık 2019 Perşembe günü, Birleşik Krallıkta seçimler yapıldı. Son beş yılda üç seçim…Birleşik Krallık fırtınalı günler, yıllar yaşıyor. Birkaç yıl önce Avrupa Birliğinden ayrılma, yani Brexit referandum oylamasında kıl payıyla “Avrupa Birliğinden ayrılalım” çıkmıştı ama takip eden günlerde, aylarda, hatta yıllarda bu oylamada bir takım ayak oyunları yapıldığı, ayrıca Birleşik Krallığı Türkler basacak gibi söylemlerle halkın yanlış yönlendirildiği ortaya çıktı.

Sonuçta, Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık ayrılma noktalarında da daha bir orta yol bulamadı, ayrılma gerçekleşemedi. Ayrılma tartışmaları uzadıkça uzadı, halk Brexit konuşmasından bıktı, “ne olacaksa olsun” psikolojisine girdi. İktidardaki Muhafazakar Parti bu konuda bir türlü parlamentoda çoğunluğun oyunu alamadı, kendi içinde bile bölündü ve iki başbakan harcayan Brexit fırtınası TheresaMay’den sonra hasbelkader başbakan olan Boris Johnson’ın isyankar Muhafazakar milletvekillerinden kurtulmak için ülkeyi acil bir seçime daha götürmesini sağladı.

Ve dün o acil seçim yapıldı. Bu ülkede bugünlerde günlerçok kısa olduğu, (7-8 saat aydınlık, 16-17 saat karanlık) hava erken karardığı ve çok soğuk olduğuiçin, ayrıca Noel hazırlıklarından dolayıAralık ayında adet olarak seçim yapılmazmış, yaklaşık 100 yıl sonra ilk defa Aralık ayında seçim yapıldı. Aşağıda Noel Baba kıyafetiyle oy vermeye giren bir kişi görünüyor.

Seçimsabah 7 de başlayıp akşam 22:00ye kadar sürdü. Yani ülkemize göre çok daha esnek bir seçim sistemi. Ayrıca başka esneklikler de var. Örneğin, eğer gidip oy veremeyecekseniz, başvuru yapıp oyunuzu posta ile yollayabiliyorsunuz. Veya bir kişi seçip, onu vekil tayin edip, oyunuzu ona verdirebiliyorsunuz.

Ülkemizde oylar çalındı mı, zarflar mühürlü müydü, müşahit bulunduralım gibi kaygılar yaşanırken burada bu konularda hiç kaygı yok. Herkes birbirine güveniyor, seçimlerin sonucunda kavga çıkmıyor. Ayrıca bu ülkede her iş için noter tasdikli evrak gerekmiyor. Hatta hiç noter görmedim, ülkemizde adım başı noter varken. Bir imzanızı atmak yeterli oluyor. Sokakta gezerken üzerimizde kimlik bulundurmak gerekmiyor.

Benzer bir şekilde, burada, oy vermek için kimlik göstermek zorunda değilsiniz, isminizi söylüyorsunuz, size güveniyorlar, listeden isminizi bulup seçim kağıdınızı veriyorlar, tabii daha önceden evinize oy bilgisi veren bir kart geliyor, üzerinde kendi beyanınızla isminizin yazdığı bir kart. Bu kart yeterli, hatta yanınızda yoksa bile sorun değil. Seçim kağıdına, yani oy pusulasına kurşun kalemle (damga filan yok, birisi siler başka tercih yazar mı diye bir kaygı da yok!) çarpı işareti koyuyorsunuz ve katlayıp (zarf filan yok!) açık olarak kutuya atıyorsunuz.

Oy verdiğiniz yerde perde filan da yok, pek gizlilik yok, diğer insanlarla yan yana çarpı işaretini bir saniyede koyup, bir saniyede katlayıp kutuya atıp, bir saniyede dışarı çıkıyorsunuz. Yalnızca bölgenizin milletvekilini seçiyorsunuz. Bir kişiyi, kısaca çok kolay ve basit bir işlem. Müşahit yok, masada iki görevli kadın oturuyor, size oy pusulanızı veriyor. İmza filan da atmıyorsunuz. Oy çalınması gibi konular akıllarına bile gelmiyor…

Bu yılın seçimlerine aşağıdaki dört yaşında zatürre geçiren bir çocuğun hastanede yerde, bir paltonun üzerinde, kolunda serum, üzerinde bir battaniye ile yatması fotoğrafı damgasını vurdu. Yıllardır Muhafazakar Parti yönetiminde tamamen ücretsiz ve imrenilesi, çok iyi işleyen bir kurum olan NHS, (Milli Sağlık Servisi) ödenek, yatak, personel kısıntılarıyla dibe çöktü. Seçim konuşmalarında İşçi Partisi için NHS ön plandaydı. İşçi Partisi NHS’e daha çok ödenek ayıracağını, iyileştireceğini söz verirken, Muhafazakar Parti ağırlığı Brexit konusuna verdi. Sonuçta da halkın çoğunluğu iyi ve ücretsiz bir sağlık sistemi yerine Avrupa Birliğinden ayrılmayı daha öne koydu. Neden böyle olduğunu son paragraflarımda açıklıyorum.

Bu koşullarda ve yoğun yağmurlu bir günde, yüksek katılımla seçim yapıldı. Parlamentoda 650 milletvekili var, çoğunluğu sağlayıp hükümet kurmak için bir partinin en az 326 koltuk alması gerekiyor. İlk çıkan sonuçlara göre Muhafazakar Parti 326yı kolaylıkla geçti, oylarını 50 koltuk civarında artırdı, İşçi Partisi ise 1935’ten beri en kötü sonucu aldı, çok koltuk kaybetti. Bu sonuçtan en fazla lider, yani JeremyCorbyn suçlanmakta ve İşçi Partisi bu yenilgiyi şöyle açıklamakta: “Halk Brexit hemen olsun bitsin istiyor, bıktı, bu seçim bir Brexit seçimi idi, halk NHS’e filan odaklanamadı.”

İskoçya Milliyetçi Parti ise milletvekili sayısını yaklaşık ikiye katladı. Avrupa Birliğinden ayrılmak istemeyen İskoçya’nın Birleşik Krallıktan ayrılma durumu ciddiyetini artarak koruyor. Sol eğimli Daily Mirror gazetesi hemen başlığı attı: “Noel öncesi kabus”. Sağ eğilimli Daily Mail gazetesinin manşeti ise “Boris Johnson yumruğu” yönünde oldu.

BBC Muhafazakar Partinin bu başarısını 1987teki Margaret Thatcher zaferine benzetti.Independent gazetesinden John RentoulBoris Johnson’ın Birleşik Krallığın son başbakanı olduğunu söyleyerek İskoçya ve Kuzey İrlanda’nın Birleşik Krallıktan ayrılma olasılığını vurguladı. SeanO’Grady ise Boris Johnson’ın bu ülkenin demokrasisi için risk olduğunu yazdı. Guardian’dan John Casson Birleşik Krallığın artık bir dünya lideri olmadığını yazdı.

Bir İşçi Parti üyesi durumu bana şöyle değerlendirdi: “Bütün bu karmaşa eski Başbakan David Cameron’unBrexit için referandum yapması ile başladı ve bu olaylar o referandumun devamı. Daha önce Muhafazakarlara hiç oy vermeyen insanlar Avrupa Birliğinden ayrılabilmek için Muhafazakarlara oy verdi. Avrupa Birliğinden ayrılma isteğinin birçok karmaşık faktörü var ama en belirgin olanı uzun yıllar sağ hükümet olan Muhafazakar Partinin ülkeyi içine sürüklediği ümitsizlik ve düş kırıklığı duygusu. Ayrılma siyasetinin odak noktası da buradaki insanların Avrupalı veya başka ülkeden göçmen istememeleri oldu.

İngiliz işçi sınıfı ülkenin birçok kesiminde geride bırakıldı ve İşçi Partisi onlara güçlü bir vizyon sunamadı. Brexit için de İşçi Partisi güçlü bir vizyon sunamadı. Liderlik zayıf kaldı ve ağırlığı sağ görüşlü olan ve ırkçı bir görüş sunan medya İşçi Partisine yardımcı olmadı, taraflı davrandı. İşçi Partisi Brexit’eMuhafazakar Parti kadar odaklanmadı. Ülkenin psikolojisini anlayamadılar ve güçlü oldukları birçok yerde koltuk kaybettiler.

İşçi Parti liderliği göçmen sorununun, ülkedeki yabancıların varlığının ülke insanlarının yaşam kalitesini olumsuz etkilediğini, milli ve bölgesel tehditleri, bunların getirdiği kaygıları değerlendiremedi. Orta ve yoksul işçi sınıfı küreselleşmenin faydalarını göremedi. Ayrıca, Muhafazakar Parti bu insanlarda medya ve sosyal medya yoluyla yarı ve tam yalanlarla nefret ve korku duygularını körükledi.“

Ekonomik açıdan ise bu seçim trafiğinde, son iki ayda pound dolar karşısında 1.22den 1.32ye çıkarak güçlendi.