GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Neşe ÖNEN
YAZARLAR
22 Mart 2020 Pazar

Bilime ihanet ve doğanın intikamı

Gözle görülemeyen, elle tutulamayan, koklanılmayan, duyulmayan ama tüm canlıların hayatını yok edebilecek kapasiteye sahip güç nedir diye sorsam! Kolayca yanıtlayabilir miyiz? Sanmıyorum... Corona virüsü pandemisinden sonra galaksimizde, insanlar tarafından görünmez olan ve hayatlarımıza hükmeden, kimbilir daha bunun gibi ne kadar güç olabilir diye düşünmeye başladım ister istemez. İnsan uygarlığı, bu güçleri keşfetme yolculuğunun adına bilim diyor.

Bilim özetle; evreni yarattığına inanılan Yaradan’ın insanlara sunduğu imkan ve araçlar bütünüdür. Ancak bu tanım önemli bir unsur eklenmezse eksik ve sakat kalır zira yeryüzünde aklın ve sağduyunun rehberliğinde yönetilmeyen hiç bir araç ve imkan doğru sonuçlara ulaştırmaz. Akılcı kurallara dayanan yöntemleri izlemeyen deney ve analizler gerçekçi olamazlar. Doğruluğu geçici olarak kabül edilen tezler, belli bir mantık ve öngürü çerçevesinde sınıflandırılmadıkça genellemeler yapılamaz. Kısacası herhangi bir sorunun teşhis, tanı ve çözümü ya da tedavisi insan aklının değerlendirme ve muhakeme etme melekeleri olmadan hayata geçirilemez.

Peki neden, insan aklına gerektiği gibi başvur muyoruz? Aklı kullanmak; yoğun bir emek süreci ile beraber, doğadaki tüm varlıklarla uyum içerisinde ve ayırımclık göstermeden tüm insanlarla işbirliği gerektirdiği için mi, bazılarımız, akıl yolunu tercih etmekten imtina ediyor? Yoksa bunun yerine, bazılarının, “ben falanca dindenim ve Allah’a kendi ritüellerime uygun olarak ihtiyaçlarımı arz ederim ve O da beni duyar” demesi daha mı kolayına geliyor? Oysa Yaradan’ın bireysel olarak dua etmemizi değil, birbirimizle yardımlaşarak, bölüşerek ve ortak aklı paylaşarak ihtiyaçlarımızı karşılamayı öğrenmemizi istediğini düşünmek daha makul değil mi?

Üstelik, bilime katkıda bulunanlar, insanlığa ve tüm canlılara en çok faydası olanlar olduğuna göre Allah’a giden yolu da bilimsel çaba ve özveriler olmaksızın bulmak olanaklı sayılmaz. İnsanı ve yaşamı merkez alan böyle bir anlayış dini inançları asla dışlamaz. Çünkü dinler önce insan için vardır. Kanımca, şu Corona virüs günlerinden çıkarılacak en önemli ders budur; insanı ve yaşamı koruma çabası bilimden başlar ve bilimden geçer... İnsana ve doğaya saygı duyan hiç bir faaliyet bilimi reddedemez. Reddettiği takdirde doğaya ve insana da ihanet etmiş olur ki Corona virüsü pandemisinde olduğu gibi, doğa mutlaka intikamını alır...