GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
14 Eylül 2017 Perşembe

Bilgi toplumu teğet geçti

Çok değil otuz yıl içinde, bilgi toplumu olmaktan vazgeçerek, toplumda bir zamanlar böyle bir niyet vardı, yarı cahil bir cemaat toplumuna dönüşmeyi başardık. Öyle bir dönüşüm ki, başımıza ne gelirse gelsin, “Allah var gam yok” deyip geçebiliyoruz. Ama bana kalırsa, o söz, “cehalet var gam yok” olarak değiştirilmeli! Böyle daha gerçekçi…

Ne hazindir, yüzyıllık Cumhuriyet’in değerleri ve birikimi, bilgi toplumu yaratamadı ama Sünni bir din toplumu yaratıyor. Öyle ki, kimi gençler, Dünya’nın yuvarlak olmadığını söyleyecek kadar kendini kaybedip komplo teorilerinin peşine düşebiliyor.

Hakkını teslim etmek gerekir, bu hızlı dönüşümde aslan payı, ikibinli yıllar boyunca islamcı değişimi yöneten AKP’li kadrolarındır.

Bilgiyle ilişik kesmeye okullardan başladık. Bilmek yerine ezberlemeyi tercih ettik. Ezberci öğrenciler, düşünmenin yöntemine yabancı kaldı. Böylece, yeni toplumun modern hafızları yetişti. Ardından, selefi kültürünün etkisi altında yapılan değişikliklerle ortaya çıkan müfredat ve yeni eğitim politikası, Cumhuriyet devrimine hayli yabancı, hayli düşman kuşaklar yetiştirmeye başladı.

Din normlarıyla kuşatılmış sosyal, siyasal ve ekonomik yaşamın baskısı altına giren toplumun İslamlaşmasına okumuşu da teşne olduktan sonra, eğitimsizler zaten hazırdı, kim itiraz edecekti! Türkiye böyle böyle bilgi toplumu olmanın koşullarını yok etti.

Türkiye’de ortalama okullaşma yılı 6.5 olarak tespit edildi. OECD 2016 yılı raporunda, yıllık eğitim endeksinde, Türkiye, 38 üye ülke arasında 35. sırada yer aldı. Dünya’da sıralamaya giren bin üniversite arasında ancak ilk 300’den sonra Türk üniversiteleri yer alabiliyor. Kadına yönelik şiddette Türkiye Dünya ikincisi oldu. Nitelikli nüfus Türkiye’den göç etmeye başladı. Dünya basın özgürlüğü endeksinde Türkiye, 180 ülke arasında 155. sırada yer aldı. Olan bitenin özeti; Türkiye hızla irtifa kaybediyor.

4. Sanayi devrimi olarak da adlandırılan “Endüstri 4.0”, 2020’de start alıyor. Bilgisayarları ve akıllı telefonlarıyla çok eğlenen Türkiye Cumhuriyeti’nin yerli ve milli, kindar ve dindar kuşakları, Endüstri 4.0 ile kapıları açılacak bilişim dönemine uzaktan el sallarken de çok eğlenecektir. Muhtemelen, gülen suratlarla siber alemde sempati dağıtırlar.

Şaka değil, bilişim devrimi kapıda… Ve Türkiye bu devrime hazır değil. İmparatorluk sanayi devrimini ıskalamıştı; şimdi de “yeni Osmanlı” olduklarını söyleyen torunların marifetiyle Bilişim devrimini ıskalıyoruz. Yeni Dünya düzeninin periferisinde, “ne iş olsa yaparım, abi” kafasıyla iş ararız artık kendimize… Olmadı, “bunlar zaten emperyalist” der sıyrılırız işin içinden.

Gerçek çıplak; çalışmayı ve üretmeyi sevmiyoruz. İşin kolayına kaçmayı iyi biliyoruz. Bu yüzden, Atatürk’ün “çağdaş uygarlık” derken altını çizdiği gerçeği kavrayamadık. Aydınlanma devrimi zorumuza gitti. Bol bol hamaset yaptık ve gerçeğin ötesine geçerek övünmeyi marifet zannettik. Dokuz bin kadar şehit vererek yedi düveli yenmekle övündük… Aynı dönemde, Yugoslavya’da iç savaşta, bir milyondan fazla insanın ölmüş olması hiç ilgimizi çekmedi.

Cumhuriyet devrimini ve Türkiye’nin Batı ile birlikte yürüme iradesini, emperyalizmin bir oyunu olarak anlayan kimi sol gruplar ve islamcılar bundan çok eminler...

Nihayetinde, cihad eden, birbirini öldürmeyi mücadele zanneden grupların etkisi altına giren Türkiye, bilgi toplumu olmayı hayal bile edemeyeceği günlerin eşiğine geldi.

Çağın bilgisine sırt çeviren ülkemin başına gelenlerin özeti; Yüz yıldır nice zorluklar içinde biriktirdiklerimizden vazgeçmenin bedelini ödemeye başladık. Daha kötüsü, yerine ne koyacağını bilen de yok. “Allah var gam yok” diyorlar…

Umarım, bundan sonrası tufan olmaz…