GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Engin ÖNEN
YAZARLAR
1 Ağustos 2019 Perşembe

Belediyeler eş, dost, akraba yeri mi?

Ard arda ortaya çıkan, belediyelerdeki eş, dost, akraba kayırma haberleri ve sonuçlarını çok farklı açılardan değerlendirmek mümkündür…

Birincisi bu mesele yeni değil...

Geçen dönemlerde de epey yaygındı. Daha doğrusu çok uzun zamandır belediyeler eş dost, akraba, yerine göre delege ağası yatağı.

Ama özellikle belediyelerin “mevki, makam ve rant kapasitesi”nin artışı ile siyasette post modern kabileciliğin yükselişi birbirine paralel gitmiştir. Daha doğrusu bu iki değişken birbirini beslemiştir. Göç, kentleşme ve imar işleri ile belediyenin personel kapasitesinin geometrik artışını da buna ekleyelim.

AKP, 17 yıllık iktidarı döneminde “nepotizmi” adeta kurumsallaştırdı.

Eş, dost ve akrabaların geldiği mevki ve makamlar ile sahip oldukları nitelikler arasında hiç uyum aranmadı. En yakın en güvenilirdir, değil mi? Mevkileri, makamları ve ihaleleri onlara vermek lazım, eloğluna değil.

Daha önce de vardı elbet ama AKP iktidarında doruk noktasına ulaşan “kayırmacılık”, aslında sadece bu parti ile sınırlı bir ilişki biçimi değildi. Hatta kutuplaşma siyasetinin perdeleyici etkisine de güvenerek hemen her partide sıradan bir pratik haline gelmişti.

Postmodern dönemin yarattığı “aidiyet iklimi” ve “kutuplaşma siyaseti” buna elverişli bir ortam yaratıyordu.

Peki, ne oldu da, geçen dönemlerde de yaygın olan eş dost, akraba kayırma olayları yadırganır oldu? Hatta geçen dönem CHP’deki bu ilişkileri açıklamak kutup içi tepkilere yol açarken bu defa tam tersi oldu. Kayırmacılık yapanlar kutup içinden yoğun tepkiler almaya başladılar. Artık, “Bu açıklamalar ve haberler AKP’nin işine yarar” tepkileri pek duyulmaz oldu.

Bu hassasiyetin artışında şüphesiz birden fazla değişken rol oynadı. Bunlardan biri artık kutuplaşma siyasetinin belli bir bıkkınlık noktasına gelmesidir. Ama bu bıkkınlığı duyarlılığa dönüştüren diğer önemli bir faktör 23 Haziran süreci ve seçim kampanyasıdır.

Ekrem İmamoğlu’nun yürüttüğü kampanya ve verdiği mesajlar, sadece İstanbul’da değil, ülke genelinde karşılık buldu. Ayrımcı siyasete ve kayırmacılığa karşı kullandığı dil ve daha sonraki uygulamaları kamuoyunda bu hassasiyeti dirileştirdi.

AKP’nin yaptıklarını eleştirmekle kalmadı. Kendi yapacaklarını net ve de sert bir şekilde dile getirdi ısrarla:

“Kemal Kılıçdaroğlu bile adam gönderse, belediyeye almam.”

“Eşim, dostum ve akrabalarım belediyenin önündeki caddeden bile geçmeyecekler.”

CHP’li belediyelerdeki kayırmacılık ilişkilerinin parti içinden eleştirilmesi ve hassasiyet artışı umut verici bir gelişme. Çünkü bu eleştiri, AKP’nin işine yaramaz, tersine ciddi bir iktidar eleştirisidir…