GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Kemal ARI
YAZARLAR
5 Ekim 2020 Pazartesi

Batı Türkler’i sevmiyor…

Yıllar önce bir Osmanlıca kitap okuyordum…

Pierre Loti’nin kitaplarından birisi…

Yazar, konuyu Ermeni Sorunu’na getiriyor…

Ve anımsayalım:

Piyer Loti bir Türk dostu olarak bilinir... Türkler’in Avrupa’da yanlış anlaşıldığını savunmuştur vs.

Bu kitabında Birinci Dünya Savaşı’nda yaşanan Ermeni olaylarına değiniyor ve bir yerinde mealen şunları söylüyordu:

“Zavallı Türk… Bu olaylarda sen Ermeniler’den çok daha fazla can kaybetmiş, kan dökmüş olmasına karşın, hiçbir zaman kendini Batı’ya anlatamayacaksın. Onlar Hıristiyan, sen ise Müslümansın…”

Bu söz benim nedense üzerimde çok etkili oldu… Batı kültürüne dair okumalar yaptıkça, hep bu sözün arka planında ne var, bunu anlamaya çalıştım.

Ve sanırım biliyorum da…

***

Batı kendi düşünce dünyasında Müslümanı sevmez; Türkler’i ise hem Türk, hem Müslüman oldukları için hiç sevmez…

Tarihin çok erken dönemlerinden beri Türk’ü barbar olarak niteler ve onu uygarlıkları yıkan barbar bir ırk olarak tanımlar.

Doğudan gelen Türk kavimler, batı kültürleri için hep acımasız, kan dökücü barbarlardır.

Akşam bir televizyonda tartışma konusu izliyorum, bu konu gündeme geldi…

Adları önemli değil, televizyon kanallarında neredeyse kadrolu diyebileceğimiz ve her zaman gördüğümüz kişiler…

Ve bir ikisi bu konuya değinerek, bu dediğim konuda uzlaştılar.

Evet, ne yazık ki gerçek bu…

Pekala, eğer bu böyleyse, yani Batı Türkler’i hiç sevmiyorsa, biz ne yapacağız? Ne yapmalıyız? Ve bu nefretin kökleri nerelerden geliyor?

Bunları entelektüel düzeyde tartışmak gerekir.

Olması gereken bu, tamam…

Ancak bu böyledir diye, bizlerin Türkler olarak tepkisel boyuta geçerek, “Batı bizi sevmiyorsa biz onları hiç sevmiyoruz, asalım, keselim!” dememiz doğru olur mu?

Ne yazık ki Batı dünyası tarihi önyargılarını aşamamıştır.

Bunu pek çok konuda görüyoruz; Pierre Loti’nin dediği gibi ne yaparsanız yapın, ne kadar doğru işler yaparsanız yapın, bu önyargısını ortaya koyuyor, aşamıyor bunu…

Hatta diyebilirim ki, bu konularda bizden daha tutucudur Batı ve katıdır... Biz daha hoş görülüyor ve acıları görmemeyi, unutmayı ve affedebilmeyi biliyoruz…

***

Ancak hepten de safdil olmaya gerek yok; gene de tarihi olarak yapılan yanlışları anımsamalı ve genç kuşaklara bunları öğretmeliyiz... Buna bakarak, batı dünyası demokrasi yarattı diye, demokrasiden uzaklaşma vandallığını da sergileyemeyiz... Çağdaş demokratik değerlere Batı dünyası daha çok katkı sunmuş olabilir; örneğin Aydınlanma Dönemi’nin  aydınlarıyla… Ancak aydınlar bu mücadeleyi verirken, Batı’nın önyargılarına karşı da mücadele etmişler, kilisenin otoritesine karşı savaşmışlardır…

Bunların en önemlileri diyebileceğimiz isimler arasında Türkler’e önyargılarını aşamayanlar da çoktur; örneğin Volter, hatta Martin Luther…

Ve bu önyargıları sürekli olarak işlemişlerdir ne yazık ki:

***

Bir örnek verelim; Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale’ye savaşmak için gelen Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerlere; Türkler’in kuyrukları olan Şeytan’a benzeyen yaratıklar olduğuna dair propagandalar yapılıyordu...

Bu önyargıları aşamadığı sürece insanlık, adalet denilen kavramı daha çoook ararız…

O nedenle diyorum ki; Atatürk’ün kültür ve medeniyetten ne anladığını daha iyi anlamalı ve iyi analiz etmeliyiz…

Orada çıkış yolunu bulacağız, emin olun bundan…