GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Fatih YAPAR
YAZARLAR
22 Ocak 2019 Salı

Başkanın gerekçeleri!

1 Ekim tarihi itibariyle “yeni dönem için aday olmayı düşünmüyorum” diyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu partisine verdiği altı aylık zaman diliminde yaşanan kaos ortamı giderilemediği ve bir isim belirlenemediği gerekçesiyle “yeniden varım” dedi.

Ve başkan şöyle söyledi:

“Beni bu sürece iten üç tane faktör var”

Neydi onlar?

CHP’nin İzmir’deki durumu, İzmir’in kendi durumu ve başkanın hayata bakışı…

Gelelim birinci şıkka!

İzmir’de iktidar partisi Ekonomi eski Bakanı Nihat Zeybekci’yi aday göstererek 2019 süreci için yola çıktı. Hem de ilçe belediye başkan adaylarının tamamını kısa sürede ilan ederek.  Başkan Kocaoğlu’nun kırsal başta olmak üzere kentteki 15 yıllık ağırlığı parti yönetimi tarafından da biliniyor. İYİ Parti ile ittifak yapan bir CHP’nin üstüne aday belirlemede yaşayacağı sorunun zafiyete neden olacağı da öngörülüyor. Bu yüzden Kocaoğlu’nun dışlanarak “hele ki aday adaylığını ilan etmiş bir siyasi aktör iken”seçime girmek CHP açısından büyük sorun oluşturacaktır.  Kayıp ilçelerin sayısının 8’den daha yukarılara çıkacağını sadece siyaset yapanlar değil saha araştırması ve kamuoyu yoklamaları yapan şirketler de ilan ediyor.

İşte burada Kocaoğlu’nun, “Büyükşehir’i belki kazanabiliriz ama ilçelerin büyük bölümünü kaybederiz” sözleri çok önemli… Çünkü o da elindeki anketlere ve verilere göre konuşuyor.

Kocaoğlu’nun altını çizdiği bir diğer gerekçesi ise İzmir’e olan sorumluğu… Kenti 15 yıldır idare ederken yaptıkları, yapamadıkları var. Ve bu durumu “Benim İzmir’e karşı borcum var. 15 sene İzmir’de büyükşehir belediye başkanlığı yaptım. 3 dönem üst üste seçim kazanmış belediye başkanlığı onurunu İzmirliler bana yaşattı. Ben bu kentte yaşıyorum, ailem bu kentte yaşıyor. Benim bu kente borcum var, onu yerine getirdim” diyor.

Kısacası başkan kentin başkalarının elinde, gözünün önünde erimesinden, talan edilmesinden ve savrulmasından korkuyor!

Başkanın son olarak kendi iç dünyasında yaşadığı, doğrudan genel başkanın da yüzüne söylediği bir felsefesi var. O da olası bir başarısızlığın kendisine fatura edilmesi konusu. Kocaoğlu bu durumu, “Ben bu kentte yaşayacağım. Her şeyim burada. Olumsuz bir durumda ‘sen 5 yıl daha aday olsaydın böyle olmayacaktı, sen taşın altına elini koysaydın böyle olmayacaktı’ diyecekler. Bu kenti bugünkü halimle yaşayamayacağımı hissettim. Bu söylemin ağırlığı altında ezileceğimi hissettim. 71 yaşından sonra bu kenti terk etmek gibi bir niyetim olmadığına göre elimi, taşın altına koymam gerektiğini düşündüm. Bütün mesele budur. Hiçbir kişiyle, kurumla, kuruluşla uzaktan yakından alakam yoktur” sözleriyle ifade ediyor.

Tabi ki başkanın sıraladığı üç gerekçe dışında geriye dönüşüne dayanak olan bir mesele daha var. O da “2014’te zorunluluktan aday gösterilmesi” konusu.  Kocaoğlu,  geçen dönem yargılandığı, dava devam ettiği, bu yüzden zorunlu aday gösterildiği söyleminden çok rahatsız.

Bir yıl önce Egedesonsöz’e yaptığı açıklamada “Odun Koysan Seçilir Dönemi Bitti” diyerek dikkatleri üzerine çeken Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer’in bu kapsamdaki sözleri vardı. Soyer, “Aziz Başkan’ın geçen dönem adaylık süreciyle bu dönem arasında çok büyük fark var. Orada 400 yılla yargılanan bir başkan vardı. Bir partiyi iç kültürü yaşatır, o kültür Aziz Başkanı yalnız bırakamazdı. Sadece CHP’li olduğu için yargılandı Aziz Başkan. O noktada genel başkan Aziz Başkan ile devam etmek zorundaydı. O mecburiyetler artık kalktı. Şimdi başka dinamikler, tercihler belirleyecek genel başkanın kararını” demişti…

Elbette Kocaoğlu’nun bu zorlu süreçte önüne çıkan bazı sorunlar var. O da “genel başkan olmak isteğine” yönelik yapılan algı operasyonu…

Kocaoğlu bu duruma son açıklamasında, “Genel siyasetle alakam yok dedim. Olmaz da. Öyle bir yaradılışım yok. Benim Ankara’yla hiç işim olmaz. Ben bu kentte yaşayacağım. O dükkana kapalıyım” sözleriyle açıklık getirdi.

Olağanüstü genel kurultayda genel başkanı devirme çabasına girdiği iddialarına ise, “Partide değişim gerektiği konusunda yaptığım açıklamadaki 3 cümleyi okursanız onun kimle ilgili olduğunu görürsünüz. Sayın genel başkanın liderliğinde partide değişim gerekir diyorum. Bu açık ve nettir” diyerek genel başkana kesinlikle karşı olmadığını, genel başkanlık düşünmediğini belirtti.

Gelinen durum itibariyle İzmir’in sandıkta oy kullanacak seçmen sayısı belli!

Anketlere göre dağılımlar, aday gösterilebilecek isimlerin potansiyeli, kent hakimiyeti de ortada. Ankara ve İstanbul’da iddiasını ortaya koyan CHP, uzun yıllar iktidarda bulunduğu İzmir’i “çantada keklik mi görüyor” yoksa “başarısını daha yukarılarda mı istiyor” bunun kararını verecek.

Kamu kurumları ve kamu gücünü elinde bulunduran bir iktidar partisi ve adayının karşısında kenti 15 yıldır idare eden ve ilmek ilmek dokuyan bir ismi “feda mı edecek” yoksa “küçük olsun ama bizim olsun” mu diyecek.

Genel başkan ve yönetimi toplumun her kesimine ulaşması, partiyi büyütmesi gerektiği bir dönemde “kendi öz evlatlarını” mı yiyecek yoksa dar bir anlayışın etkisiyle mi hareket edecek?

O’nu da zaman gösterecek...