GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Kemal ARI
YAZARLAR
15 Ekim 2020 Perşembe

Bak şu Anayasa Mahkemesi Üyesi’nin işine!

Her şey sanki, gündem değiştirme üzerine kurgulanmış…

Olana bakar mısınız?

13 Ekim 2020 gecesi Anayasa Mahkemesi binasının ışıkları yanıyor...

Ve tutuyor, Anayasa Mahkemesi’nin üyesi Engin Yıldırım sosyal hesabından bir tweet atıyor ve:

“Işıklar yanıyor!” diyor…

Tam akşam saatleri ve hemen birçok kanalda tartışma programları var...

Bu tweet bir anda hem sosyal hem de görsel medyada müthiş bir bomba etkisi yapıyor ve heyecanlı yorumlar peş peşe geliyor:

Bu bir darbe iması mıdır?

Anayasa Mahkemesi üyesi niçin böyle bir tweet attı?

Bir şeyler mi oluyor; yoksa bir anayasal muhtıra ile mi karşı karşıya kalacağız?

***

İtiraf edeyim, böyle bir tweet çok yersiz, gereksiz ve hatta haddini aşan bir anlam taşıyor…

Bir Anayasa Mahkemesi üyesine iki de bir tırt, vırt tweet atmak mı düşer?

Artık toplumda herkes şova oynuyor, beğeni almaya çalışıyor ya; o da o kafadan işte…

Her ne ise; bildiğiniz gibi ardından kıyamet kopuyor…

Bu tweet’in hemen ardından İçişleri Başkanlığı devreye giriyor ve:

“Işıklarımız hiç sönmüyor!” diyor…

Vay… Vay… Vay ki, ne vay!

Resmen canlı yayınlarda, medya üzerinden, Devlet’in iki çok önemli kurumu düelloya girmiş oluyor…

Ardından da elbette yorumcuların yorumları:

İşi aslından daha da öteye taşıyarak, abartılı yapılan yorumlar…

Ülkemiz bunu hak ediyor mu?

Bence etmiyor ama işte biliyorsunuz Türk siyasi tarihi ne yazık ki, darbe ve muhtıralarla dolu… Bu nedenle ister istemez kimi kaygılar tetikleniyor...

Akıllara olmadık şeyler geliyor… Bu işten başka bir iklim yapmak isteyenler de iklimi hiç kaçırmıyor ve kamuoyuna veriyor gazı, veriyor gazı…

Öyle ki, iş ta Cumhurbaşkanı’nın açıklama yapmasına ve tepki göstermesine kadar gidiyor…

***

İşte… “Bir kaşık suda fırtına koparmak” buna derler…

Şuna inanıyorum ki; Anayasa Mahkemesi üyesi arkadaş, hadsiz amacını aşan, kamuoyunda şova oynayan bir paylaşım yapmıştır... Bundan sonra, suya atılan bir küçük taş büyüye büyüye kocaman bir dalgaya dönüşmüştür… Ve şimdi bu dalgayı başka dalgalar izlemekte ve bir tsunami ortamı yaratılmaktadır…

Bizim böyle bir Anayasa Mahkemesi üyesine ihtiyacımız yok; daha olgun, daha hukuki konularda kendini yetiştirmiş; hukukun temel prensiplerini ve Anayasa hükümlerini şova gerek duymayan üyelere gereksinimimiz var…

Eğer bu arkadaş siyasete meraklıysa derhal Yüce Mahkeme üyeliğinden istifa etmeli, artık hangi siyasal partiye daha yakınsa orada eğer yer bulabiliyorsa siyasete başlamalıdır…

Hukuk, siyasi tavır kaldırmaz; mahkemeler bağımsız ve tarafsız olmalıdır.

Yoksa mahkeme zarar görür ve iş bu mahkemenin kaldırılıp kaldırılmamasına kadar gelir…

Ama bu böyledir diye bir avuç suda fırtınalar koparmanın da anlamı yok...

Anayasa Mahkemesi’nin önce toplu gösteri ve yürüyüşle ilgili aldığı, ardından bir parlamenterle ilgili verdiği karar, siyasilerin tepkisini çekmiş ve Anayasa Mahkemesi’nin devlet yapısı içindeki yeri ve anayasadaki konumu üzerine değişik yakınmalar gündeme gelmişti…

Belli ki siyaseten bu konuda adımlar atılacak…

Ancak Anayasa Mahkemesi üyesi arkadaşın bu hesapsız ve aculca girişimi de bu atılacak adımlara zemin hazırlamıştır…

***

Türkiye’de ülkenin gerçek gündemleri konuşulacağına ne yazık ki bir avuç bulanık suda balık avlanmaktadır…

Ve doğal olarak demokrasimiz bunlardan yara almaktadır…

Ne oldu Doğu Akdeniz sorunu?

Ne oldu tarikatların durumuna?

Ne oldu Azerbaycan sorunu?

Ve ne oldu Koronavirüs’e ve hatta hayat pahalılığına, işsizliğe, eğitim sorunlarımıza?

Hepsi bir anda bir tweet’in gölgesinde kalıverdi…

Bu gereksiz konulara enerji harcamaktansa, ülkemizde gerçek gündemlere odaklanalım ve ülkemizin ivedi sorunlarına çözüm arayalım…