GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
17 Haziran 2020 Çarşamba

Baba İzmir’i sever miydi?

Başbakanlık koltuğuna oturduğu ilk günden…

Cumhurbaşkanlığı’na…

Veda ettiği ana kadar hep şunu söyledi:

“Ben bir rampadan fırlatılmış adamım, yani Türkiye’nin gerçeği rampasından...”

Haklıydı…

Bi’tane de “yakıştırma” var, mesela…

Türk Siyaseti’nde O’nun için kullanılan…

“Kurtar bizi Baba…” sözü…

Başka hiçbir siyasetçi için seslendirilmemiştir… 

***

100 yaşına koşan Türkiye Cumhuriyeti…

Parlamenter Rejime…

İki yıl önce Temmuz ayında veda edene kadar…

Başbakan koltuğundaki isimler 38 kez değişti…

30 Ekim 1923’te…

İsmet İnönü ile başlayan “Başbakanlık Maratonu”

9 Temmuz 2018’de…

“Son Başbakan Binali Yıldırım” ile finiş çizgisini gördü…

95 yıl içinde…

Başbakanlık Koltuğu’nun en ilginç siması…

Hiç kuşkusuz…

“Baba” olarak anılan, Süleyman Demirel’di…

1965 ila 1993 arasında…

Yedi “farklı” hükümet kurdu…

Toplam “10 yıl 5 ay” süreyle…

Başbakanlık görevi üstlendi…

Başka bir deyişle…

Başbakanlık’tan altı kez gitti ama…

Yedi kez geriye geldi, aynı koltuğa oturdu…

Bu rekor, başka kimselere nasip olmadı(!)

Cumhuriyet Tarihi’ne geçmiş en renkli politikacıydı…

Bugün…

“Baba”nın aramızdan ayrılışının beşinci yılı…

***

Rahmetle anıyoruz ve…

Hiç sorulmamış bir soruyla devam edelim:

“Demirel, İzmir’i sever miydi?”

Başbakanlık dönemlerinde İzmir’e özel bir sevdası var mıydı?

İzmir’e ne verdi?

İzmir’den ne istedi?

***

Aslında, “Baba”nın başbakanlık dönemlerinde…

Ege’nin incisi için…

Abartılı istekler yoktu…

Zaten Süleyman Demirel…

Memleketin hangi ücra köşesinin neye ihtiyacı olduğunu…

Ezbere bilirdi…

Falanca köyün muhtarını adıyla çağırırdı…

Duyunca, dumura uğrardınız...

***

Cumhuriyet henüz bir yaşındayken…

Sanayinin gelişini 150 yıl…

Elektriğin gelişini 80 yıl…

Matbaanın gelişini 400 yıl geciktiren bir Türkiye’ye gözünü açtı…

“Çoban Sülü”, 24 yaşındayken…

Memleketin batı yakasında az sayıda köyde elektrik vardı…

Ulaşım, okul, hastane, okur-yazarlık…

Hep O’nun Başbakanlık yaptığı dönemlerde uçuşa geçti…

40 bin köy, O’nun sayesinde elektrikle tanıştı…

Bu vatanın 23 bin köyü…

O’nun “Barajlar Kralı” unvanını aldığı dönemde…

Temiz suyla hayat buldu…

Türkiye’nin gururu Keban Barajı’nın temelinde…

O’nun koyduğu ilk harç var…

Hani…

“Tüpraş olmasa Kıbrıs’a çıkamazdık!” derler ya…

Doğrudur…

Türkiye’nin devleri, Tüpraş ve Aliağa Rafineleri…

Hep babanın eseridir…

İstanbul’un iki yakasını birleştiren ilk asma köprünün temeli…

(Bugünkü adı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü…)

Baba’nın ikinci hükümeti döneminde atıldı…

İzmir, O’nun sayesinde Atatürk Devlet Hastanesi’ne kavuştu…

Memleketin ilk Yüksek Teknoloji Enstitüsü…

(Şimdi Urla’daki benzersiz yüksek eğitim çınarı…)

Bitmedi…

Türkiye’nin 80 bin kişilik ilk stadı…

Baba’nin emriyle…

İzmir Halkapınar’da Atatürk Stadı yükseldi…

İzmir’i gözünden esirgemedi…

Ülkenin ilk 500’üne giren 60 fabrikanın adresi…

Baba’nın döneminde “İzmir” oldu…

Balçova, Yortanlı, Kestel ve Güzelhisar barajları…

İzmir ve çevresinde O’nun temelini attığı eserler…

Bu güzel şehir…

O’nun başbakanlık dönemlerinde…

Öylesine yükselen bir yıldız oldu ki…

Nüfusu 10 katı arttı…

İnanmayacaksınız belki, o tarihlerde…

İzmir’in gençleri “iş seçmeye” başlamıştı…

Ve sonunda ne oldu?

Müthiş bi’şi oldu…

İzmir’i yatırıma boğan…

İşsizliği süpüren…

Süleyman Demirel’e…

Belli bir ölçekte “Sosyal Demokrat” özelliklere sahip İzmir…

Şahane bir hediye verdi…

***

’80 Darbesi ile gelen “siyasi yasaklar”

6 Eylül 1987’deki referandumdan “evet” çıkınca kalktı…

Çok sancılı bir gün oldu…

Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan’ı, siyasi arenadan yıllarca uzaklaştıran o yasaklar…

Oy oranları birbirine çok yakın olmasına karşın…

(Evet yüzde 50,16, Hayır ise 49,84 çıkmıştı…)

75 bin oy farkıyla kalktı…

O 75 bin fark hangi şehirden geliyordu, dersiniz?

Doğru tahmin; tabii ki İzmir’den…

“Evet, yasaklar kalksın!” diyen İzmir…

Sandık’ta Hayırcı’lara…

206 bin(!) fark çakmıştı…

İzmir demokrattı; yasağa gelemezdi…

Demirel, işte bu nedenle İzmir’i çok seviyordu…

***

Çok dikkat çeken bir anı da…

CHP’nin İzmir’deki en önemli isimlerinin başında gelen…

Bülent Baratalı’dan…

Fi tarihinde…

İzmir Büyükşehir Belediyesi ile TCDD…

Körfez’de ortak bir çalışma için anlaşıyorlar…

Proje gereği, İzmir Limanı’na girecek yeni jenerasyon gemiler için…

Bir kanal açılması gerekiyor…

Taramadan çıkacak 22 milyon metreküp ağır metal içeren çamur da…

Uzunada açıklarına dökülecek…

O sırada Urla Belediye Başkanı olan Baratalı…

Turizm ve balıkçılık adına yaklaşan doğa felaketini görüyor ve…

Ne yapıyor dersiniz?

Süleyman Demirel, Urla’ya bir seminer için geldiğinde…

Kürsüye çıkıyor ve…

“Baba”nın gözlerinin içine bakarak, şöyle diyor:

“Eğer bu çamuru Urla açıklarına atarsanız, ben de boynuma bir taş bağlayarak kendimi oradan denize bırakırım… Çocuklarım çok küçük… Nasıl olsa Devlet bakar…”

Baratalı Başkan, alkışlar arasında kürsüden iniyor ve…

Demirel’in arkasındaki koltuğa oturuyor…

Demirel, arkaya dönüyor…

Bülent Baratalı’yı tepeden tırnağa süzüyor…

Sonra, yanındaki Bakanı’na dönüp talimat veriyor:

“Bu başkan söylediğini yapacak birine benziyor… Aman, dikkatli olalım… Çoluk çocuk canından olmasın…”

Nitekim, proje iptal ediliyor…

***

Bitiriyoruz…

İzmirli aile dostum siyasetçi Aydoğan Karaoğlu’nun…

“Baba” portresini şu sözcüklerle çizmesine imrendim…

“Bir ömür suyun peşinde” koşan…

Tarihe hep saygılı kalan…

80 darbesinden sonra…

“Yasaksız Türkiye, Konuşan Türkiye” mücadelesiyle…

Hep akıllarda kalan…

Altı kez gidip, yedi kez yine o “Başbakanlık Koltuğu”na dönse de…

Süleyman Demirel…

Daima “iktidar” olan…

Ama asla “muktedir” olmaya çalışmayan(!) bir demokrattı…

Rahmetle ve saygıyla...

Nokta…

Sonsöz: “Üniversiteyi bitirene kadar, annemin ördüğü çorabı, diktiği çamaşırı giydim! / Süleyman Demirel – Dokuzuncu Cumhurbaşkanı…”