GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Çağdaş ÖZGÜN
YAZARLAR
5 Şubat 2021 Cuma

Azizler (2021) Filmi Üzerine

Bu yazı spoiler içerir.

Film, şehrin dünyasında varoluşsal sıkıntıları ve yalnızlıkları deneyimleyen Aziz (Engin Günaydın) ve Erbil'in (Haluk Bilginer) psikolojik hallerini mental imgelerle destekleyerek gösteren bir dizi olaylar halinde ilerlermiş gibi görünürken, üçüncü kişilerin bu mental dünya sandığımız mekana şahit olmalarıyla filmin türünü, anlaşılma tarzını ve zayıf, güçlü taraflarını da belirlemiş.

Birinci durum, seyirci olarak , ilk sahneden itibaren takılı kalmış bir görüntü gibi aynı yerde aynı hareketleri yapan ve aynı sözcükleri söyleyen Burcu'nun, (İrem Sak) Aziz'in zihninde kurduğu psikolojik bir durum sanarken barmen kadının Burcu'yu o halde fark etmesi. İkinci durum ise Erbil'in ölmüş eşi Kamuran'ın (Binnur Kaya) fotoğrafıyla kurduğu diyaloğun (Kamuran'ın fotoğrafın içinden konuşması ve hatta reel dünyaya müdahele edebilmesi vb anomali durumlar..) Vildan hanım tarafından (Gülçin Santircioğlu) fark edilip Erbil'in mental dünyası sandığımız noktadan koptuğumuz ve fantastik, gerçek üstü bir dünyanın içinde olduğumuzun kesinliğine vardığımız durum.

Eğer ki üçüncü kişiler, karakterler tarafından kurulduğunu sandığımız bu mental dünyaları fark etmeselerdi film zihin tasviri bol, psikolojik bir tür olarak devam edecekti gibi gözüküyor. Örneğin, ilk sahnelerde deneyimlediğimiz Aziz'in rüya sahnesi, hangisinin rüya hangisinin rüya değil olduğunu anlayamadığımız Erbil'in emar sahnesi ve koltukta uyanışı, yine Erbil'in fotoğraf karşısında Kamuran'ın öldüğü güne geri dönmesi üçüncü kişilerin şahitliğinde bozulur. Belki de Bergson ya da Deleuze bu gibi durumları görüntülerin, geçmişin ve geleceğin, gerçeğin ve hayal gücünün, hafızanın şimdide birleşmesi, bir aradalığı olarak okurlardı.

Taylan Biraderler bir seçim yapmış. Üçüncü kişilerin şahitlik ettiği fantazi, yer yer sürreal sayabileceğimiz dünyayı reel dünya ile bir arada sunmuşlar. Hatta öyle ki, reel olmayan dünya fotoğrafın içinden canlanıp gerçek olana müdahele etmiş. Biraderler'in başka dünyaları ve sinemanın imkanlarını ziyaret ettikleri ilk film değil Azizler. Yanlış hatırlamıyorsam çektikleri Küçük Kıyamet filminde sinemanın imkanlarıyla ziyaret etmişlerdi bu dünyalara ve bir seçim yapmışlardı. Küçük Kıyamet filmdeki son ve birleşme, bir seyirci olarak beni daha çok tatmin etmişti. İki film tabii ki kıyaslanamaz. Neresinden kıyaslamaya çalıştığımı anlatmam da zor. Fakat Azizler filmi, karakterlerin zihinlerinde süre gelseydi eğer, daha doğru ve vurucu olabilir miydi diye düşünmekteyim. Büyük fırsat varmış ellerinde. Şüphe yok ki, iki tercih de farklı film çıkartmış olacaktı.