GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
1 Ocak 2020 Çarşamba

‘Aspava’

Evvel zaman içinde…

Kalbur saman içinde…

Bir masal kentinde…

Üç yaşında bir kız çocuğu varmış…

Annesi, O’nu dünya getirirken son nefesini verdiği için…

Hayattaki tek varlığı…

Babacığı ile yaşıyormuş…

Yeni yıl gelmiş çatmış…

Baba-kız, paraları yettiğince…

Bir kaç akraba ve dost için hediye almışlar…

Bi’de…

Hediyeleri sarmak için fiyatı tuzlu kaplama kağıdı…

***

Kapkara meşe gözlü kız…

Odasından o akşam hiç çıkmamış…

Babası merak etmiş; yatmadan biricik kızına bi’göz atmak istemiş…

Kapıyı usulca açınca; bi’de ne görsün?

Küçük kızı…

Koskoca bir paket altın yaldızlı ambalaj kağıdını…

Minik bir kutuyu sarmak için…

Eğri-büğrü kullanmış…

Kelimenin tam anlamıyla ziyan etmişti…

Babası bi’güzel azarladı kızını…

“İyi geceler…” bile demeden…

Kapıyı çarpıp, odasından ayrılırken…

Kızının gözlerinden süzülen iki damla yaşı…

Ne yazık ki, görememişti…

***

Dünya, yeni bir yılın ilk sabahına “merhaba” derken…

O bıcırık kız…

Saçını taramış, en güzel elbisesini giydi…

Kahvaltı masasına geldi…

Becerememişti ama, hediye paketi ile sardığı…

Minik kutuyu babasına uzattı:

“Bu senin babacığım… Yeni yıl hediyen…”

***

Babacığı utandı, yüzünü ateş bastı…

Daha dün gece…

Hayattaki tek varlığını azarlamış…

O’na…

Bir “İyi geceler bebeğim…” bile dememişti…

Oysa…

Bu güzel cümleyi kızından hiç esirgememişti…

Önce kızının minicik avucundaki pakete baktı…

Bi’de yavrusunun…

“Seni seviyorum, babacığım…” der gibi, bakan gözlerine…

Acaba?

Gereğinden fazla mı tepki göstermişti kızına?

Gece yaptığı hareketten utandı…

Kızı sevinsin diye, kutuyu açtı…

Kutunun içi boştu…

Yine terslendi kızına:

“Birisine hediye verdiğinde kutunun içinde bir şeyler olması lazım… Bunu bilmiyor musun küçük hanım?”

***

Minik kızın gözleri dolmuştu…

Dokunsan…

Sessiz sesiz ağlamaya başlayacaktı…

Gözlerini, babasının gözlerine dikti ve…

“O kutu boş değil ki, bacağım! İçini öpücüklerle doldurmuştum…” deyiverdi…

Genç adam çok üzüldü…

Kızına sarıldı…

Birlikte sarsıla sarsıla ağladılar…

***

Küçük kız, 20 yıl sonra aşık oldu; evlendi…

Babasının yanından uçtu…

Ama…

Babacığı…

Ömrünün sonuna kadar “o kutu”yu sakladı…

Ne zaman keyfi kaçsa…

Ne zaman moralsiz kalsa…

Kızının hediyesi “boş kutu”nun kapağını araladı…

Yavrusunun…

Üç yaşında kutuya doldurduğu…

Hayali öpücüklerden birini çıkardı…

Öptü, okşadı yine kutunun içine bıraktı…

Huzurevinde…

Hayata veda ettiği sabah…

Yastığının yanında…

İçi öpücük dolu o kutu duruyordu…

***

Bitiriyoruz…

Aslında…

Farkında değiliz ama…

Böyle bir kutu hepimizde var…

Belki varlığından habersiz kalıyoruz çoğu zaman ama…

O kutu hep var…

Üstelik içi…

Görünmeyen öpücüklerle dolu…

Önemli olan…

Hayatınızın zor zamanlarında…

O kutuyu sakladığınız yerden çıkarıp…

Bakabilmek…

Yapabiliyor musunuz?

***

Bugünden itibaren…

2020 yılı…

Bu ülkeye, huzur ve barış getirsin…

Ekstradan da…

Size, bize, hepimize…

“ASPAVA!”

Nokta…

Sonsöz: Şimdi merak edebilirsiniz, nedir bu “ASPAVA” diye… Özetleyelim… 1950’li yılların polisiye roman yazarı Ümit Deniz, yarattığı roman kahramanı Murat Davman ile ünlenmişti… Bu roman kahramanının ilginç yönlerinden biri de, içkili ortamda “Şerefe” yerine “Aspava” diyerek, kadeh kaldırmasıydı… Sebebini soranlara da “Aspava”nın açılımını; “Allah, sağlık, para, aşk versin, amin” diye anlatırdı… O günlerden bugünlere “Aspava” dileği hiç eskimedi…

NOT: Bu yazının ana fikri, Psikoterapist Mehtap Kayaoğlu’nun “Öpücük Kutusu” adlı kitabından esinlenmiştir…