GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Fatih YAPAR
YAZARLAR
18 Temmuz 2019 Perşembe

Aşktın sen, gidişinden bildim seni!

Tam 11 yıl önceydi.

5747 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun’a göre 6 Mart 2008 tarihinde kuruldu. Bornova’dan 3, Karşıyaka’dan 20 mahalle alarak toplam 23 muhtarlık ile Bayraklı ismini aldı.

Tamamen, seçim sonuçlarına müdahale edebilmek ve sandıktan çıkan oranları değiştirebilmek gayesiyle sınırları dönemin AK Parti İzmir İl Başkanı Aydın Şengül tarafından çizildi. Şehir Plancısı Şengül’ün harita üzerindeki “usta müdahaleleriyle”kıvrılan sınırlar sandıktan çıkan sonuçlara bir fayda etmedi.

Sonuç ise hüsrandı; Bayındır hariç geriye kalan tüm ilçeler Büyükşehir de dahil CHP’li belediye başkanlarının iradesine bırakıldı. Bayraklı ile birlikte oluşturulan yeni ikinci ilçe Karabağlar da CHP’li başkan tarafından kazanılmıştı. Aynı kanun kapsamında ilçelerde bulunan belde belediyeleri de tamamen kapatıldı. Hizmet binaların kapılarına ise kilit vuruldu.

İsterseniz biraz daha geriye yani aday belirleme sürecine gidelim!

CHP’nin o dönemki Genel Başkanı Deniz Baykal ile Genel Sekreteri Önder Sav arasında paylaşılan İzmir’in ilçelerinde adaylar tek tek belirleniyordu. Baykal’ın prensi Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak tercihini kendisi gibi müteahhit olan Mustafa Ciritoğlu’ndan yana kullanmıştı. Baykal’ın kulağına aracılar vasıtasıyla Ciritoğlu’nu fısıldadı.

Neredeyse iş bitme noktasına gelmişti!

Bu arada bir yandan ilçe belediye başkan adaylarını dizayn ederken diğer yandan Konak’tan aday olmayı kafaya koyan İl Başkanı Kemal Karataş ise sürpriz bir hamleyle Bayraklı’da Hasan Karabağ ismini öne sürdü. Bornova ise, Ahmet Piriştina’nın ölümünden sonra Büyükşehir’e geçen Aziz Kocaoğlu’nun emanetçisi Sırrı Aydoğan’dan alınarak şu anda İzmir’i TBMM’de temsil eden Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır’a verildi.

Karataş, il başkanı sıfatıyla istifa etmesi gereken tarihten sonra bankaya yazılı talimat verdiği ve ilçe başkanlarını toplantıya çağırdığı belgelenince Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oldu. Fakat İzmir’in yeni kurulan ilçesi Bayraklı’nın artık adayı netleşmişti. Parti, 1994-1999 yılları arasında Karşıyaka’da meclis üyeliği de yapan Makine Mühendisi Karabağ’ın adını resmen ilan etti.

Ve böyle kritik, bir o kadar da stresli sürecin sonrasında Karabağ, İzmir’e adını veren Smyrna Antik Kenti’nin bulunduğu Bayraklı ilçesinin “ilk ve kurucu başkanı” sıfatını aldı.

Gelelim meselenin özüne!

300 binin üzerinde nüfusa sahip bir ilçenin milyonlarca liralık bütçesini 10 yıl yöneten başkan bugünlerde zor günler geçiriyor. Daha önce, en yakınlarında bulunan bazı isimlerin de adının karıştığı kaset kumpası nedeniyle gündeme gelen Karabağ, kesin ihraç talebiyle parti disiplinine gönderildi.

Hem de belediyeden maaşlarını verdiği ya da yakınlarını işe aldığı parti yöneticilerinin kararıyla!

Elbette Karabağ’ın disipline gönderilmesine neden olan sürecin dayanakları var.  Yerel seçim öncesinde yarıştan çekildiği Büyükşehir adaylığı ve sonrasında, Bayraklı’ya fit olma niyeti içindeyken yaptığı açıklamalar dosyadaki en büyük delil. Partinin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan başlayarak birçok yöneticiyi ima eden Karabağ’ın zehir zemberek sözleri ise kayıtlarda duruyor.

İşin ilginci ise Bayraklı’nın yeni başkanı Serdar Sandal’ın yanından ayrılmayan CHP İlçe Başkanı Cemalettin Alper’in tavrı. Kendisine kucak açan, belediyede işe alan, denetim komisyonu raporlarında adı tartışılmasına rağmen her zaman savunan birisine, “yaşasın yeni kral” mantığıyla sırtını dönmesi.  Karabağ, görevde olduğu süre boyunca “küçük dağları ben yarattım” edasıyla dolaşmış olsa da sanırım bu kadarını kendisi de beklemiyordu. 

O yüzden içinde bulunduğu durumu, “Bana kumpası kuranlar belli. En başta ilçe başkanı geliyor. Başkanken maaşlarını verdiklerim, yakınlarını işe aldıklarım bana ihanet etti” sözleriyle ifade ediyor.

O yüzden bir yerel yönetici için en önemli şey nasıl geldiği değil nasıl gittiğidir!

Belediye başkanlarına, siyasetçilere ders niteliğinde olan bu gidiş hiç de hayra alamet değildir. Birileri için zamanında “kral” olan aktörler kendi aralarında aşkların en güzelini yaşasa da gelinen nokta insanlık açısından da acı vericidir…

Ne diyor Cemal Süreya?

“Aşktın sen gidişinden bildim seni!”