GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
8 Mayıs 2020 Cuma

Arayış

Başlangıçta, Coronavirüs salgını ve salgının yol açabileceği ekonomik sıkıntıları konuşuyorduk.

Gelin görün ki durumun olağan dışılığı, bir salgının getirebileceklerinden çok fazlasının olabileceğini düşündürüyor;  Sistemde ortaya çıkan sorunlar, akılları karıştırıyor.

Bütün bir insanlığa diz çöktüren Dünya sistemi kapitalizmin fiyakası çok fena bozuldu.

Salgınla birlikte, liberal sağlık politikalarının kofluğu ortaya çıktı. İnsan sağlığını parayla alınır satılır bir meta olarak gören serbest piyasa, salgının altında kaldı.

Salgından sonra kurulacağı öne sürülen “Yeni Dünya düzeni” tartışması, zaten karışan akıllarımızı bir kere daha karıştırdı. Salgın nedeniyle yaşanacak ekonomik krizi beklerken, tarihsel bir sistemin, kapitalizmin çökme ihtimalini konuşmaya başladık…

Dahası böyle bir Dünya problemini nasıl konuşacağımızı, meseleleri nasıl ele alacağımızı kestiremiyoruz. İçi boşalan kavramlarla dile getirdiğimiz her mesele boşluğa savruluyor.

Hal böyle iken, aydınların ve entelektüellerin, batının önemli düşünürlerinden düşünce aktarmakla sınırlı çabası, ülkenin yine sistemin periferisinde kalacağını düşündürüyor.

Hâlbuki çöken değerler sistemi, doğusuyla batısıyla hepimizi eşitlemiş durumda; hepimiz aynı derecede bilgisiz veya bilgiliyiz. Aydınlar, entelektüeller, “üstün insan” dünyasının zekâ gösterilerinin çekiciliğinden bir kurtulsa, hayatımız çok kolaylaşacak.

Yeni Dünya düzeninde insanlığı nasıl bir hayatın beklediğine dair düşünmek ve konuşmak, her kişiyi ilgilendiren dünya ölçeğinde insanlık problemidir. Düşünmek ve konuşmak için illaki kapitalizmin pazarladığı popüler sol düşünce odaklarının icazetine ihtiyaç duyulmamalı.

Bu metinleri büyük emekle çevirerek bizlere ulaştıranlara elbette saygılıyım. Benim sorunum, hazıra konanlarla… Her türlü “entelektüel tahakküm” ilişkisine mesafeli durmakta yarar var.

Yaşanan büyük bunalım bir dünya problemi olmakla birlikte, önce yerel zeminde kendi sözümüzü oluşturmak ve hayatı yeniden söylemek zorundayız. Bu defa, “önemli insanlar düşünür, biz de arkalarına takılır gideriz” anlayışına teslim olmayalım.

Evrensel olanda buluşmak için, üstünde yaşadığımız toprakların bize öğrettiklerinin bilgisine ihtiyacımız var. Kendi aklımızla düşüneceğiz, kendi ayaklarımız üstünde duracağız. Ve yeni hayatı yerelden itibaren inşa edeceğiz. Evrensel buluşma böyle gerçekleşecek.

“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” demek, başlangıçta hoşa gidiyordu. Fakat gerçekten böyle bir durumla karşı karşıya olduğunu fark etmeye başlayan insanlık, arayış içine girdi…

Hepimizin aklında aynı soru; Peki, nasıl olacak?