“Anayasal Devlet” ile “Anayasası olan Devlet” arasında çok fark vardır.
ABD’den Rusya’ya, Çin’den Uganda’ya, Mozambik’ten Almanya’ya kadar, hasılı dünyada mevcut bütün devletlerin birer anayasası vardır…
Kimisi 30 maddedir, kimisi 200 madde..
Bunların tamamı “Anayasal Devlet” mi?
Elbette hayır..
“Anayasal Devlet”, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş devlet demektir.
“Anayasal Devlet”, bütün kurum ve kuruluşları ile “Anayasa’ya uymayı” kabul etmiş devlet demektir.
“Anayasal Devlet”, sadece “hukuk metni” olarak düzenlenmiş devlet değil, yönetenlerin bu metne tereddütsüz uyanlardan oluşan devlet demektir..
***
Şimdi…
Teknelerde “can kurtaran simidi” bulunur.
Tehlike anında bu “simit” kullanılarak boğulmaktan kurtulmak mümkündür.
İşte…
Bizde de “Anayasa meselesi” can kurtaran simidi gibidir.
İşler ters gidiyor mu?
Ekonomi iyice çıkmaz sokakta mı?
Dış ilişkilerde iyice yalnızlığa terk mi edildik?
Hukuk rafa mı kaldırıldı?
Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyan pırlanta gibi çocuklar hukuksuzluğa karşı direniyorlar mı?
İşte bu gibi hallerde cankurtaran simidi “Anayasa” imdada yetişecektir.
Geçmişte de bunun örneklerini çok duyduk..
Bu anayasa “bize dar geliyor” ya da…
Bu anayasa “bize geniş geliyor” gibi söylemleri..
Ve başlar anayasa tartışmaları..
Hemen her gün…
Ne salgın kalır ne ekonomi…
Oysa..
Şüphesiz, mevcut anayasa “demokratik hukuk devleti”ni tarif etmiyor.
Etmesine etmiyor ama..
Mevcut anayasa hükümlerini uyguluyor muyuz?
Mesela, “Anayasa Mahkemesi kararları herkesi bağlar” amir hükmünü uyguluyor muyuz?
Mevcuda uyuyor muyuz?
“Evet…” deniyorsa, o zaman niçin Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını uygulamıyoruz?
Niçin en küçük hak arama eylemine dahi devlet kuvveti ile müdahale ediyoruz?
Niçin sizin gibi düşünmeyenleri ötekileştiriyorsunuz?
Daha yüzlerce soru…
***
Ve yeni ne getireceksiniz?
Yine her zamanki gibi öncelikle “Türk, Atatürk,Türkiye, Üniter Devlet, Laiklik” gibi, rejimimizi ve devletimizi kuran, kuruluş felsefesinden mi işe başlayacaksınız?
***
Çok bilinen fıkradır.
Ama tam zamanı.
Adam yolda oturana soruyor, “Filan köye kaç saatte varırım?” diye.
Oturan “Yürü” diyor..
Adam kızıp, yürümeye başlıyor..
Oturan arkadan sesleniyor, “Yarım saatte varırsın”…
Yürüyen hiddetle “Niçin sorduğumda söylemedin?” diyecek oluyor…
Cevap muhteşem: “Hele adımlarını bir göreyim...”
***
Hele adımlarınızı bir görelim...
Görelim, çünkü…
Şimdiye kadarki adımlarınız asla umut ve güven verici değil…