GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Neşe ÖNEN
YAZARLAR
4 Ağustos 2017 Cuma

Ağaçları kesen katiller bulunsun!

Gazete haberlerine göz gezdiriyorum. Gezi Parkı’nda 40 ağacı kökünden kesmişler! Istanbul’un can damarlarından kırkı daha kesilmiş… Her bir ağacın kesildiği anı hisssetmeye çalışıyorum. Onlar da bir canlı. İçim kavruluyor. Nasıl da acı çektiler kimbilir… Ve kimbilir kaç yıldır orada yaşıyorlardı. Kimler geldi geçti hayatlarından. Ne yaşanmışlıklara tanıklık ettiler. Acımasız katıller bu ağaçları keserken hiç mi üzülmediler? Hiç mi içleri yanmadı? Bu vatan kırk evladını kaybetmiş kadar üzüldüm desem yeridir. Onlar da bu topraklara bir şekilde hizmet ediyorlardı. Hem de kimseciklerden bir şey beklemeden! Ne yemek istiyorlardı ne de su insanlardan. Tabiat ana onlara ihtiyacı olan her şeyi veriyordu. Aslında onlar almadan veriyorlardı insanlara. Soluduğumuz havayı temizliyor, İstanbul’un egzoz dumalı pis havasına bir nebze soluk ve oksijen katıyorlardı. Gölgesinde insanlar dinleniyordu, çocuklar koşturuyordu…

Bunları kesenlerin eline ne geçti şimdi? Amaçları ne? Yeni bir Gezi Parkı provokasyonu mu hazırlamak? Ne zaman bu kadar acımasız ve zalim olduk? Hangi ara bu kadar sorumsuz ve eyyamcı davranmayı şiar edindik? Bunu yapanlar elbette Istanbul Belediyesi’nin çalışanları olduğuna göre, belediyeye bu hakkı nereden aldığını sormak gerekmez mi? Sadece Gezi Parkı civarında yaşayanların değil bütün İstanbulluların hatta bütün insanlığın bunun hesabını sorması insanlık görevimiz değil mi?

Yazıklar olsun demiyorum. Bu ağaçları kesenlere hiç yazık olmasın. Tanrı’nın laneti onların üzerinden hiç eksik olmayacak zaten. Ya katledilen masum ağaçların ahı! Anadolu coğrafyasında yaşayıp, bu toprakların kültürüyle yoğrulanların iyi bildiği bir deyiş vardır ‘yaş kesen baş keser’ diye. Ayrıca ‘ağaç kesenin yuvası yıkılır’ der eskiler… Ben bütün bu deyişleri batıl inanç olarak kabul etmiyorum. Bu deyişlerin yüzyılların birikiminden gelen derin ve köklü anlamları var. Toplumsal belleğin ve deneyimin gösterdiği sonuçlar, yaratıcı gücün, siz buna Allah da diyebilirsiniz, bir canlıya yapılan hiç bir kötülüğü karşılıksız bırakmadığını kanıtlıyor bize. İyilik yaparsanız iyilik, kötülük yaparsanız kötülük bulursunuz…

Toplumsal yaşamın ahengini bozmamak için, bireylerin uyması gereken kurallar ve vatandaş olarak vazifelerimiz vardır.Bu vazifelerden en önemlisi yaşadığımız çevre ya da tabiata karşı duyarlı olmak ve onu bozmak isteyenlere karşı gerekli tedbirleri almak ya da tepki göstermektir. Modern toplumlarda toplumsal kuralları bozanların cezası elbette Allah’tan beklenmez. Bu nedenle Anadolu felsefesinin aşıladığı kötülerin elbet bir gün cezasını bulacaklarına dair inancımı korumakla beraber, bu ağaçları kesen sorumluların açığa çıkartılıp, gerekli hesabı vermeleri için bütün sivil ve kamu kuruluşlarını göreve çağırmayı da borç biliyorum. Umarım sesim ve sesimiz yankı bulur… Umarım yine işimiz Allah’a kalmaz!